Mimar Mustafa Ağa'nın harikası!
Beyazıt Kapısı'ndan Kapalıçarşı'ya girdiğinizde sizi gizemli bir güçle kendine çeken Nuruosmaniye Cami'nin girişiyle karşılaşırsınız. Ama caminin kendisini görmeniz için biraz çaba sarf etmeniz gerekir
HT Cumartesi'de Nuruosmaniye Camii keşfe çıkıldı. Kapalıçarşı’nın karmaşasının ve ihtişamının arasında kaybolan kimbilir kaç güzelim han, kaç keşfedilmeyi bekleyen minik atölye vardır... Ama halıların, çantaların arasındaki Nuruosmaniye Camii hiç de “minik” değil. Yine de sanki dükkan sahiplerinin elinde olsa, gökyüzüne uzanan minareyi bile satış noktası olarak kullanacaklar. Camii avlusunu çevreleyen duvarlar boyunca neler yok ki? Köfteciler, halıcılar, telefoncular, ayakkabıcılar, kuyumcular, incik-boncukçular, inanılmaz çirkinlikte çıkıntı yapan bacalar...
“Tarihi eser” statüsündeki bir caminin (kaçıncı dereceden tarihi eser olursa olsun) cephesinin bozulmaması gerekmez miydi? İhale usulüyle Vakıflar İl Bölge Müdürlüğü tarafından restorasyonuyapılan caminin keşke avlu duvarlarının dışı da restorasyondan geçse ve temizlense... Belki, tek tip cepheye sahip dükkanlar gibi bir çözüme gidilebilir ya da duvarların kullanımında bir sınırlama yapılır. Ama çözüm –iyi olduğu sürece- ne olursa olsun şehir bölge planlamacılar bu durumu fark etseler hiç fena olmayacak...
Duvarların kararmış, yer yer yıkılmış, bahçenin harap halinden söz etmeye bile gerek yok. Caminin restorasyonu sırasında şadırvana kadar uzanılması ama duvarlara dokunulmamasının nedeni de acaba yetkililerin dükkanlar yüzünden duvarı fark edememeleri olabilir mi? Eğer öyleyse buradan söylüyoruz; Nuruosmaniye Camii’nin avlusunu saran duvarları var, hem de çok güzel ve bitap durumda duvarları!
MİMAR MUSTAFA AĞA’NIN HARİKASI NURUOSMANİYE CAMİİ
174 tane penceresi olan, Nuruosmaniye, İstanbul’un en büyük ve ilk barok mimari özellikleri taşıyan camisidir. Dokuz minareli caminin iki minaresinde ikişer şerefe bulunur. Yapımına 1748’de I. Mahmud zamanında başlanmış, 1755’de III. Osman zamanında bitirilmiştir. Mimarı Mustafa Ağa ve yardımcısı Simon Kalfa’dır. Biri Cağaloğlu’na, diğeriKapalıçarşı’ya açılan iki kapılı avlu içinde medrese, kütüphane, imaret, sebil, dükkan ve handan oluşan külliyesi vardır. Çıkıntılı mihrabı, pencereleri ve sayısız merdivenleri alametifarikalarıdır.
Caminin avlusunda bulunan türbeye, ne caminin inşaatını başlatan Sultan Birinci Mahmut ne de camiyi bitiren Sultan Üçüncü Osman Han defnedilmiş. Butürbede, Sultan Üçüncü Osman Han’ın annesi Şehsuvar Sultan ile bazı şehzade ve sultanlar yatmaktadır.
Kütüphanesinde 5000’den fazla eser barındıran caminin ekleri geçtiğimiz yüzyıllar boyunca dükkana dönüşmüş ancak maalesef bu dükkanların caminin mimarisini bozmasına da göz yumulmuş.