Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Politik suikastleri konu alan en iyi 15 film
        1

        Z 1969

        Bir araştırmacı ülkenin önde gelen sol görüşlü siyasetçilerinden birinin ölümünü araştırırken resmi makamlar da olayın üstünü kapatmaya çalışır. Araştırmacı olayın derinine indikçe, suikastin arkasında derin devleti bulur...

        2

        Vassilis Vassilikos'un 1966'da yayımlanan aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan film, Yunan siyasetçi Grigoris Lambrakis'in 1963 yılında suikaste kurban gitmesinden esinlenen bir hikâye üzerinden, Yunanistan'da yaşanan askeri darbeyi ve cunta yönetimini sert ve ironik bir dille eleştiriyor. Fransa – Cezayir ortak yapımı olarak çekilen filmin yönetmeni Costa Gavras... Mikis Theodorakis'in müzikleriyle de hatırlanan “Z”, 1970 yılında en iyi kurgu ve yabancı dilde en iyi film dallarında Oscar kazanmıştı.

        3

        Konformist (Il conformista) 1970

        1938 yılında Roma'da Mussollini için çalışan Marcello, çıkarları düzenle uyumlu konformist biridir. Balayında Paris'e gitmeden önce işverenleri ona özel bir görev verir. Faşistlerin iktidara gelmesiyle İtalya'dan giden bir muhalifi bulup öldürmesini isterler.

        4

        Öldürmesi gereken kişi, Marcello'nun eski öğretmenlerinden biridir... Çıkarlarının peşine düşen, zayıf iradeli Marcello (Jean Louis Trintignant) karakteri üzerinden faşizme destek veren insanların zihinsel analizini yapan film, Vittorio Storaro'nun görüntüleri, sanat yönetimi ve müzikleriyle de çok beğenilmişti. İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci'nin hâlâ en sevilen ve beğenilen filmlerinden biri olan “Konformist”, Berlin Film Festivali'nde aldığı Altın Ayı dahil, birçok ödül kazanmıştı.

        5

        Meksika'da Cinayet (The Assassination of Trotsky) 1972

        Sovyet devriminin önde gelen liderlerinden Troçki, 1929 yılında ülkesinden sürgün edilir. Türkiye dahil kaldığı farklı ülkelerin ardından 1940'da Meksika'ya gelir, Mexico City'de yaşamaya başlar. Sürgünde olmasına rağmen politikadan uzaklaşmamıştır, “tüm dünyada sürekli devrim” ideali için elinden geleni yapmaya kararlıdır.

        6

        Görünürde Sovyeter Birliği gibi büyük bir ülke için tehdit edici hiçbir yanı yoktur ama Stalin onun peşinden Frank Jackson adlı bir genci gönderir. Jackson, genç bir komünistle arkadaş olmayı ve Troçki'nin evine davet edilmeyi, ünlü düşünüre yaklaşmayı başarır... Amerikalı usta yönetmen Joseph Losey'nin yönettiği filmde Troçki'yi Richard Burton, Jackson'ı Alain Delon canlandırıyor. Suikast sahnesi hayli rahatsız edici olsa da gerçekçi...

        7

        The Parallax View 1974

        1970'li yıllarda sıkça örneği görülen “komplo teorisi filmleri”nin en iyilerinden biri... Bu filmler getirdikleri politik eleştirilerle öne çıkar, dönemin ABD'sinde yaşananları liberal perspektiften radikal bir bakış açısıyla ele alırlardı. “The Parallax View”e bir araştırmacı gazetecilik filmi olarak da bakmak mümkün.

        8

        Warren Beatty'nin oynadığı muhabir Joe Frady, suikaste kurban giden bir senatörün ölümünü araştırırken önemli ipuçlarına ulaşır... Üstelik cinayete şahit olanlar da ortadan kaybolmaktadır. Frady yaptığı araştırma sonucunda suikastin Parallax Şirketi'yle ilgisi olduğuna karar verir. Alan J. Pakula'nın yönettiği film, Loren Singer'in bir romanından uyarlandı.

        9

        Akbaba'nın Üç Günü (Three Days of the Condor) 1975

        Turner, CIA'in yan birimlerinden birinde çalışan kendi halinde bir memurdur. Görevi kitap ve dergi okumaktır. Tesadüfen ofiste olmadığı bir anda, bütün mesai arkadaşları öldürülür. Turner kurtulur ama birilerinin peşinde olduğunu bilir ve kime güvenebileceğini tam olarak kestiremez...

        10

        Vietnam Savaşı ve Watergate Skandalı'nın yaşandığı ABD'de, siyasi paranoyanın giderek arttığı bir dönemde çekilen film, CIA'yi ve onun içindeki derin devlet birimlerini keskin bir dille eleştiriyor, Amerikan toplumunun o yıllarda devlet kurumlarına olan güvensizliğini yansıtıyor... Başrollerinde Robert Redford ve Faye Dunaway gibi dönemin ünlü yıldızlarının oynadığı filmi Sidney Pollack yönetti.

        11

        Blow Out 1981

        Korku filmleri için çalışan ses mühendisi Jack Terry (John Travolta) bir gece açık havada doğal ses kaydı yaparken bir kazaya tanık olur. Şoför için yapacak bir şeyi yoktur ama otomobilde bulunan genç kadını (Nancy Allen) kurtarır. Hastanede ölen adamın Vali George McRyan olduğunu öğrenir. Daha sonra o gece kaydettiği sesleri dinleyen Jack, olayın bir kaza olmadığını keşfeder...

        12

        Bir suikastle karşı karşıyadır ama öylesine bir entrikanın ortasında kalmıştır ki nasıl davranacağını kestiremez. Brian De Palma'nın, Michelangelo Antonioni'nin “Blow Up” (Cinayeti Gördüm) filminden esinlenerek yazıp yönettiği “Blow Out”, anlatımı ve öyküsünün politik yanıyla öne çıkan sağlam bir gerilim...

        13

        Kayıp (Missing) 1982

        1973 yılının eylül ayında Amerikalı gazeteci Charles Horman Şili'dedir. ABD hükümetinin desteklediği askeri bir darbe olur ve Başkan Salvador Allende görevden alınır. Darbenin hemen ardından Charles Horman, askerler tarafından tutuklanır... Charles'ın muhafazakâr bir işadamı olan babası Ed Horman, oğlunu bulmak üzere gelini Beth'le birlikte Şili'ye gelir ve önce Amerikan Konsolosluğu'na gider.

        14

        Konsolos oğlunun bulunması için elinden geleni yapacağını söyler ama Beth, konsolosa inanmaz. Oğlunun başına gelen korkunç olayı keşfettiğinde Ed Horman'ın ülkesine olan inancı ve güveni bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. Gerçek bir olaydan sinemaya uyarlanan filmin başrollerinde Jack Lemmon ve Sissy Spacek oynadı. Costa Gavras yönettiği “Kayıp”, 1982'de “Yol” ile birlikte Cannes'da Altın Palmiye kazandı.

        15

        Özgürlük Çığlığı (Cry Freedom) 1987

        Güney Afrikalı gazeteci Donald Woods (Kevin Kline), siyasi aktivist Steve Biko'nun (Denzel Washington) görüşlerini çok saldırgan bulur ve eleştirir ama ilk buluşmalarından sonra aralarında bir arkadaşlık kurulur. Woods'un Steve Biko üzerine bir kitap yazmasıyla birlikte daha sık görüşmeye başlarlar.

        16

        Steve Biko'nun 1977 yılında polis tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesi üzerine Woods, olayı araştırmaya karar verir. Ama yazdığı kitabı yayımlatması ya da ulaştığı bilgileri paylaşması için yurt dışına kaçması gerekir... Donald Woods'un kitaplarından sinemaya uyarlanan filmi Richard Attenborough yönetti. Güney Afrika'daki ırk ayrımını, işkence ve şiddeti yansıtan film, o yıl 3 dalda Oscar'a da aday olmuştu.

        17

        Mississippi Yanıyor (Mississippi Burning) 1988

        1964 yılında sivil haklar savunucusu Chaney, Goodman ve Schwerner adlı üç aktivist, ırk ayrımının tüm şiddetiyle sürdüğü Mississippi'de cinayete kurban giderler... Chris Gerolmo'nun bu olaydan esinlenen ve gerçeklere çok sadık olmayan senaryosu, üç aktivistin ölümünü araştıran iki FBI dedektifinin (Gene Hackman ve Willem Dafoe) hikâyesini anlatıyor.

        18

        Farklı karakterlere sahip iki dedektif, kasabada çok kötü karşılanır. Yerel yetkililer işbirliğinden kaçınır, Ku Klux Klan varlığını hissettirir. Ama FBI da kolay kolay pes etmemeye kararlıdır... Alan Parker'ın yönettiği film, güçlü stili ve etkili anlatımıyla 1988 yılının öne çıkan yapımlarından biriydi. En iyi film dahil 7 dalda Oscar'a aday gösterilse de sadece görüntü yönetimi dalında Peter Biziou ödül kazanmıştı. Chaney, Goodman ve Schwerner'in aileleri ise filmi gerçeklere sadık kalmaması nedeniyle eleştirmişti.

        19

        JFK 1991

        ABD Başkanı John F. Kennedy'nin 22 Kasım 1963'de suikaste uğramasının ardından yapılan polis araştırmaları ve oluşturulan Warren Komisyonu, cinayetin Lee Harvey Oswald tarafından tek başına planlanıp işlendiği sonucuna vardı. Oswald'ı öldüren Jack Ruby de her şeyi tek başına yaptığını söylüyordu. Polis soruşturmasından ikna olmayan New Orleans bölge savcısı Jim Garrison (Kevin Costner) kendi araştırmasını başlatınca olayın derinine indi...

        20

        Yönetmen Oliver Stone'un senaryosunu Zachary Sklar'la birlikte yazdığı film, suikastin Kennedy'nin çıkarlarına engel olduğu Teksas kökenli sermaye gruplarının organizasyonu ve derin devlet desteğiyle işlendiğini açık bir şekilde söylemekten çekinmedi. Hatta daha da ileri giderek birçok resmi yetkilinin susarak suçlularla işbirliği yaptığını ima etti. “JFK”, Amerikan medyasında muhafazakâr kesimin sert eleştirilerine maruz kalsa da liberaller ve film eleştirmenleri tarafından çok beğenildi. Gişede gösterdiği başarının yanı sıra 8 dalda Oscar'a aday oldu, görüntü ve kurgu dallarında ödül kazandı.

        21

        Ateş Hattında (In the Line of Fire) 1993

        CIA ajanı Frank Horrigan (Clint Eastwood) 1963'de Kennedy suikastinde Başkan'ı koruyan ekiptedir... Görevini yerine getirememesinin yarattığı sıkıntıyı üstünden hiçbir zaman tam olarak atamamıştır. Yıllar sonra ABD Başkanı yeni bir tehditle yüz yüze geldiğinde Horrigan, bu kez işini doğru şekilde yapmak için elinden geleni ardına koymaz.

        22

        Üstelik tehdit teşkilattan kovulmuş eski bir CIA ajanı olan Mitch Leary'den (John Malkovich) gelmektedir. Leary, Başkan'ı koruyan ekibin bütün açıkları ve zayıf noktalarını çok iyi bilen zorlu bir rakiptir ve Horrigan'a karşı psikolojik bir savaş yürütür... Wolfgang Petersen'in yönettiği film, saat gibi işleyen kurgusuyla öne çıkıyor.

        23

        Geçmişten Ruhlar (Ghosts of Mississippi) 1996

        Sivil haklar savunucusu Medgar Evers, 1963 yılında bir siyasi cinayete kurban gitti. Cinayet zanlısı Byron De La Beckwith, beyaz bir ırkçıydı. Beyazların mahkemesinde iki defa yargılandı ama elbette suçlu bulunmadı, serbest kaldı. 1989 yılında Evers'ın dul eşi Myrlie, 25 yıl sonra De La Beckwith'i yeniden mahkemeye çıkarmak için çalışmaya başladı. Israrla adaletin yerini bulmasını istiyordu.

        24

        Delillerin çoğu kaybolmuştu ama Bölge Savcısı yardımcısı Bobby DeLaughter, Myrlie'ye yardımcı olmaya karar verdi ve 1994'te De La Beckwith'i 30 yıl sonra üçüncü kez mahkemeye çıkarmayı başardı... Whoopi Goldberg'in dul eşi, Alec Baldwin'in savcı yardımcısını canlandırdığı filmde De La Beckwith'i James Woods oynadı. Woods'un yardımcı oyuncu kategorisinde Oscar'a aday olduğu filmi Rob Reiner yönetti.

        25

        Günaydın Gece (Buongiorno, notte) 2003

        Listemizdeki çoğu film gibi yaşanmış gerçek bir olaya dayanan film, 1978 yılında İtalya Başbakanı Aldo Moro'nun Kızıl Tugaylar tarafından kaçırılıp öldürülmesini konu alıyor... İtalya tarihinin en trajik olaylarından biri, tüm ulus için gerçek bir toplumsal travmaydı. Hıristiyan Demokratlarla Komünistleri bir araya getirmesiyle tanınan bir politikacı olan Aldo Moro, 16 Mart'ta kaçırılmış, 9 Mayıs'ta ise bir otomobilin içinde ölü bulunmuştu.

        26

        Film, kaçırılma sürecini ve acımasız cinayeti Chiara adlı genç bir kadın militanın gözünden anlatıyor. Chiara bir noktadan sonra eylemin doğruluğunu ve kendisini sorgulamaya başlıyor... Film, Aldo Moro ve onu kaçıranlar arasındaki ilişkileri mercek altına alırken, militanların çelişkilerini ve çıkışsızlığını, ideolojik, ahlaki, psikolojik düzeyde inceliyor.

        27

        Cesur Bir Yürek (A Mighty Heart) 2007

        Pakistan'da teröristler tarafından kaçırılıp öldürülen gazeteci Daniel Pearl'in kayboluş hikâyesi, eşi Mariane'in gözünden anlatılıyor... 2002 yılının ocak ayında Wall Street Journal muhabiri Daniel Pearl, hamile eşi Mariane ile birlikte Pakistan'ın Karaçi şehrinden Dubai'ye gitmeye hazırlanmaktadır.

        28

        Uçuştan bir gün önce, köktendinci müslüman bir din adamıyla söyleşi yapmak üzere bir kafede buluşur. Pearl'in söyleşiden dönmemesi üzerine eşi Mariane sadece Pakistan polisini değil, Amerikan elçiliği personelini harekete de geçirir. FBI ona elinden geleni desteği verir. Daniel Pearl'in telefon kayıtları, e-postaları ve bilgisayarı dikkatle incelenir. Usta İngiliz sinemacı Michael Winterbottom'ın yönettiği filmde Mariane Pearl rolünde Angelina Jolie oynuyor.

        29

        Suikast (The Conspirator) 2010

        ABD Başkanı Abraham Lincoln’ün tiyatroda bir suikasta kurban gittiğini ve katillerinin yakalandığını genel olarak hepimiz biliriz. Ama bu olayın hemen ardından askeri mahkemede yaşananlar pek bilinmez. ABD yönetiminin iktidarın demir yumruğunu göstermek için hukuku ayaklar altına aldığı bu mahkeme süreci, Kuzeyli genç bir avukat olan Frederic Aiken’in (James McAvoy) gözünden anlatılıyor.

        30

        Kuzey’in simgelediği demokratik, özgürlükçü değerlere bağlı Aiken ile birlikte, Mary Surratt’in (Robin Wright) trajik yargılanma öyküsüne şahit olurken, iktidar - hukuk ilişkileri üzerine bir kez daha düşünme fırsatı buluyoruz. Savaş kahramanı Aiken’in müvekkilinin savunma haklarına sahip çıkması nedeniyle toplum içinde yalnız bırakılması ve politik iktidarın “konjonktür gereği” kötüye kullanımı, filmde çok iyi anlatılıyor. Yönetmen Robert Redford ise bir hikâye anlatma ustası olarak çıkıyor karşımıza.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ