Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Prof. Thomas Piketty, bu yıl piyasaya çıkan ‘21. Yüzyılda Kapital’ kitabında şu tezi ortaya attı: Sermaye sahiplerinin uzun dönem yıllık ortalama getirisi yüzde 4-5. Uzun dönemli ortalama dünya büyümesi ise yüzde 1.6. Sermaye sahipleri, aradaki fark kadar daha yüksek kazancı ve serveti elde ediyorlar. Toplumun geniş kesimleri ile aralarındaki servet ve gelir adaletsizliği büyüyor. Bunu önlemenin tek yolu artan oranlı servet vergisi uygulamadır. Aksi takdirde sermaye sahiplerinin toplumları domine etme gücü daha da artacak.

        Bu teziyle çok tartışılan ve ünlü ekonomistler arasına giren Prof. Thomas Piketty, Türkçe’ye de çevrilen kalın kitabının tanıtımı için geldiği İstanbul’da gazetecilerle bir sohbet toplantısı yaptı. Yeterli veriye sahip olmadığından kitabında Türkiye’ye yer veremediğini kaydeden Piketti, “Ancak bu bütünüyle benim suçum değil. Türkiye’de gelir vergisi istatistikleri kamuya açık değil. Veraset ve gayrimenkul vergileri var. Ama vergi sisteminin saydamlığı ve verilerin erişilebilirliği daha iyi bir seviyede olabilirdi” dedi.

        Piketty ile sohbetin önemli bölümleri şöyle özetlenebilir:

        - “Türkiye gibi ülkelerde gelir ve servet dağılımıyla ilgili daha çok saydamlığa ihtiyaç var. Bu gibi ülkelerde farklı gelir ve servet gruplarının ekonomideki büyümeden nasıl istifade ettiğini bilmemiz gerekli ki, eğitim, vergi gibi alanlardaki politikalarımızı ona göre ayarlayabilelim. Bu konuda yeterli verimiz olmazsa bilgiye dayalı demokratik tartışma da zorlaşır. Bu konular sadece ekonomistlere, istatistikçilere bırakılamayacak kadar önemli. Bunlar herkes için önemli konular. Kitapta, paranın tarihinin, paradan daha fazla şeyi ifade ettiğini göstermeye çalıştım.

        - Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler daha uzun süre yüzde 3-4 gibi bir hızla büyüyebilir ama muhtemelen sonsuza kadar böyle sürmeyecektir. Tarihi tecrübe, hiçbir zaman her yıl yüzde 5 büyüyemeyeceğinizi gösteriyor. Sanayi devriminden bu yana yani son 300 yıldır dünya ekonomisi yüzde 1.6 gibi bir ortalamayla büyüdü. Bu düşük bir büyüme gibi görülebilir ama dünya nüfusunun 10 kat artmasına ve dünyadaki ortalama yaşam standardının 10 kat daha iyileşmesine imkân verdi.

        - Dünyanın uzun vadeli yüzde 1.6 büyümesine karşılık sermayenin ortalama getirisi yüzde 4-5 seviyesindedir. Bu da, gelir ve üretimdeki artış oranından kuvvetli ve sürekli daha büyüktür. Böyle bir eşitsizlik, geçmişte biriktirilmiş servetin, üretimden ve ücretlerden çok daha süratli büyüdüğünü göstermektedir. Bu eşitsizlik temel bir mantıksal çelişkiyi ifade eder. Girişimci kaçınılmaz olarak rantiyeye dönüşme ve emeğinden başka hiçbir şeye sahip olmayanlar üzerinde giderek artan bir hâkimiyet kurma eğilimi içine girer. Sermaye bir kez oluştuktan sonra, üretim artışından daha hızlı bir şekilde kendini yeniden üretir, geçmiş geleceği yutar.

        - Bu duruma en doğru çözüm sermayeye yıllık artan oranlı bir vergi uygulamasıdır. Ancak buradaki sorun da, bu çözümün, yani artan oranlı sermaye vergisinin ileri düzeyde bir uluslararası eşgüdümü ve bölgesel seviyede bir politik entegrasyonu gerektirmesidir. Böyle bir vergi ulus devletler tarafından hayata geçirilemez.”

        Thomas Piketty

        EURO/DOLAR BİRE BİR OLMAZ

        Piketty gelecek yıl euro/ dolar paritesinin şu anki 1.25 düzeyinden 1’e inip inmeyeceği sorusuna da şu yanıtı verdi: “Bunun mümkün olacağını düşünmüyorum. Burada bazı sınırlar vardır.”

        BORÇTAN KURTULMA

        Thomas Piketty’ye Avrupa ve Amerika’nın yüksek kamu borçlarını nasıl çözeceklerini, yüksek enflasyonun kaçınılmaz bir çözüm mü olduğunu sordum. Şu yanıtı verdi: “Sıfır enflasyonla bu borcu azaltamazsınız. Yüzde 1-2’lik büyümeyle olmaz. Bu borçları azaltmanın üç yolu var. Biri sermaye vergisi, biri enflasyon, diğeri de kemer sıkma veya bütçe fazlası vermektir. Bütçe fazlası vererek kamu borçlarını düşürmek uzun yıllar alabilir. İngiltere’de mesela 1814-1915 arası 100 yıl sürmüştür. Yüksek bir faiz dışı fazla vermeyi gerektirir. Düşük gelirli insanları da çok fazla etkiler ve uygulaması gayet zordur. Enflasyonu artırmak ise en yaygın kullanılan yöntemdir. Maliyeti bütün toplum öder. Ama düşük gelirliler daha fazla öder. Geniş kitleleri yoksullaştırır, tasarrufları eritir. Çok nadir görüleni ise artan oranlı sermaye vergisi almaktır. Vergi, bu üç yöntem arasında en adil ve etkin olanıdır. Bu yöntemler tek başına da uygulanabilir, ikisi bir arada veya üçü birden de.”

        ‘AVRUPA’DA DURUM FELAKET’

        Thomas Piketty, bir soru üzerine, AB ve Euro bölgesinin performansıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

        - Güçlü bir Merkez Bankamız var. Ama Avrupa ekonomisini sadece Merkez Bankasıyla yönetemezsiniz. Tek para birimi, bütçe birliği ve mali birlik olmadıkça işlemeyen ve işlemeyecek bir sistem. Avrupa’da durum şu anda gerçek bir felaket. Euro Bölgesi’ndeki ülkelerin 18 farklı kamu borcu, 18 farklı bütçesi, 18 farklı faizi olduğu müddetçe bu ülkelerin bir arada kalma iradesi konusunda hep bir şüphe olacaktır. Gerçekten birlikte kalmak istiyorlar mı diye hep sorulacaktır.

        - Bazı ülkeler Euro Bölgesi’ne dahil olmayı istemiyor. Euro Bölgesi kurumlarını yeniden inşa etmeliyiz. İhtiyacımız olan yapısal reformlardır. Euro 18’de kurulacak bir federal yapı. Onun etrafında yer alacak daha serbest ikinci yapı, tek merkez bankası, mali birlik ve bütçe birliği olmadan bu sistem işlemeyecek. Aksi takdirde tek alternatif, ulusal çözümler, yani AB’den çıkıp ulus devlete dönmek olacaktır. Aşırı sağ da bu yönde açık bir mesaj veriyor. Aşırı sağa, AB’den çıkmak isteyenlere bugüne dek verilen tek yanıt; ‘Bu imkânsız, buna izin yok’ oldu. Bence bu çok zayıf bir yanıt ve işe de yaramayacak. Daha iyi bir cevap bulmak zorundayız. Avrupa’nın ihtiyacı olan yeni bir antlaşmadır. Mevcut sistem eksik ve işleyen bir sistem değil. Antlaşma kötü bir antlaşmaydı.”

        Diğer Yazılar