Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İki hafta içinde dışarıdan gelen etkilere içerideki faiz indirim tartışmaları eklendi ve ciddi bir türbülans yaşadık.

        ■ Dolar TL karşısında 2.3360’tan 11 Şubat’ta 2.5132’ye kadar çıktı. İki haftalık artışı yüzde 7.5.

        ■ Hazine gösterge tahvil faizi 6.58’den 8.58’e kadar yükseldi, iki haftada 2 puan arttı.

        ■ Borsa 91.753’ten 10 bin puanlık kayıpla 82.975’e indi. Değer kaybı yüzde 9.2. Dolar bazında değer kaybı ise yüzde 15.5. Endeks dolar bazında 3.92 sentten 3.31 sente kadar düştü.

        Dün piyasalar bir ölçüde toparlandı. Bunun da dış ve iç nedenleri vardı. İçeride Merkez Bankası’nın işine karışan yoktu. Başkan’ın evini taşımasının tamamen kişisel nedenlerden kaynaklandığı ilgili bakan tarafından açıklandı. Böylece tam bu tartışma sırasında TCMB lojmanından taşınarak istifa edeceği söylentilerini güçlendiren ve bu nedenle kura baskı yapan gelişme gündemden düşürülmeye çalışıldı. Dolar da dün gün içinde 2.4675’e kadar düştü. Böylece bir gün önceki zirve seviyesinden yüzde 1.8 kadar uzaklaştı.

        Finansal piyasaların tansiyonu kurla artmıştı, ancak kurun yatışmasıyla düşebilir.

        ■ Bu arada bütün bu tartışmaların ana gündem maddesini oluşturan faiz düşüşü için kritik tarih olan 24 Şubat yaklaşıyor. TCMB bu tarihte olağan Para Politikası Kurulu’nu yapacak. Küresel faiz indirimlerine paralel Banka’nın faizi düşürebilmesi için kurun yatışması ve oynaklığının azalması gerekiyor.

        ■ Aksi takdirde yapılacak bir faiz indirimi ters tepebilir ve kuru sıçratır ki, bu ne hükümetin ne Cumhurbaşkanı’nın istediği bir durum. Çünkü Cumhurbaşkanı, Güney Amerika ziyaretine çıkarken döviz kurundaki gelişmeler için “Onun hesabını Merkez Bankası verir” dedi. Dolayısıyla ayın 24’üne geldiğimizde kur baskısı hafiflemişse ölçülü faiz indirimi gelebilir. Yoksa faizi indirmesi zor.

        ■ Kurdaki istikrarsızlık veya yükseliş eğiliminde Türkiye’ye sermaye akışı zayıflayabilir. Zaten 6 Şubat’la biten geçen haftaya ait dün açıklanan verilere bakarsak, yabancıların hem hisse senedinde hem de devlet iç borçlanma senetlerinde net 673.7 milyon dolarlık satış yaptığını görürüz. Bu bir haftalık rakam. Satışların devam etmesi, portföy yatırımlarıyla gelen dış kaynağın gelmemesi, hatta tersine dönmesi demek. Doğrudan yatırımlar da zayıf. Geriye kredi kanalını kullanmak kalıyor. Ya da aralık ayında olduğu gibi, cari açığın Merkez Bankası rezervleriyle finanse edilmesi gerekiyor ki, cepten yemek hoş bir tablo değil.

        ■ Nitekim Türkiye ekonomisinin dış kaynak bağımlılığına uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s de dün bir açıklama yaparak dikkat çekti. Türkiye için yabancı yatırımcının psikolojisinin hâlâ önemli olduğuna değinilen raporda, “Türk ekonomisi yurtdışı borçlanmaya bağlı. Kurumlar üzerindeki baskı kredi notu üzerinde de baskı yaratıyor. TCMB üzerindeki baskı kredi notu dahilinde” denildi.

        ■ Şimdilik not düşüşü yok. Ama baskılar devam ederse ve bu yabancı yatırımcıyı rahatsız ederse dış kaynak akşı olumsuz etkilenir ki, Moody’s de “ekonominiz yurtdışı borçlanmaya bağımlı” derken, “kendi ayağınıza sıkmayın” demek istiyor.

        ■ Kuruluş “TCMB üzerindeki baskı kredi notu dahilinde” diyerek de, bağımlılığı yok edecek bir düzenlemeye gidilmesi halinde notu değiştirebileceğinin işaretini veriyor.

        Ancak hemen belirtelim ki, bütün bu tartışmalar sırasında “araç bağımsızlığının geri alınacağı” gibi bir söz duymadık. Sınırlar zorlandı ama oyun hâlâ kuralları dışına taşınmış değil.

        SONUÇ: “Hiçbir şey yoktur ki, aşırı derecesi zararlı olmasın.” J.J. Rousseau

        Diğer Yazılar