Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ekonomide ve finansal piyasalarda yaklaşık üç çeyrektir cicim ayları yaşadık. Merkez bankalarının eşgüdümünde oluşturulan yeni, daha güçlü, bol ve ucuz para hamlesiyle beklenilmeyen pozitif bir atmosfer yakalandı. Şubat ortasına kadar fırtınalar yaşayan piyasalara erken bahar geldi ve bu durum sonbahara kadar sürdü. Küresel risk iştahı yüksek kaldı, gelişmekte olan ekonomilere sermaye akımları güçlendi. Bunun finansal varlık fiyatlarında yarattığı etkiyi bitişikteki tablodan izlemek mümkün.

        - Dolar değer kaybederken gelişen ülke paraları genel bir değerlenme eğilimi içine girdi. Faiz oranları gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde düştü. Negatif faiz yaygınlaştı.

        - Buna paralel altın fiyatları yukarı gitti. Altının 9 aylık primi yaklaşık yüzde 25’e vardı. Çünkü FED de faiz artırımını erteledi.

        - Hisse senetleri zaten yükselmişti, bunun üzerine 2016’da gelişmiş borsalar yüzde 5’e yaklaşan ortalama bir değer artışı gerçekleştirdiler. Ancak gelişmekte olan borsaların ortalama performansı bunun 4 katına vardı ve yüzde 20’ye dayandı. Bu da yukarıda belirttiğimiz gibi, küresel risk iştahı ve sermaye akımlarının gücüyle yakından ilgili.

        - Türkiye gelişen ülkelere rağbetten payını pek alamadı. Çünkü tırmanan terör, Suriye olayları, Rusya ve ABD ile yaşanan gerginlikler, başbakan değişimi, uzun yıllar sonra bir darbe girişiminin atlatılması, bütün bunların sonucunda turizm sektöründe yaşanan krizin de etkisiyle büyüme yavaşladı. Daha ne olsun.

        - Yılın son çeyreğine girdiğimiz bugünlerde küresel atmosfer bozuluyor. Cicim aylarının yaşanmasından kâr realizasyonuna gitme ihtiyacı arttı, yıl sonu da yaklaşıyor. Riskler uç verdi. Deutsche Bank ile banka krizi Avrupa’yı yokluyor.

        - Bu konjonktürde Türkiye için olumsuz sayılacak bir gelişme de, petrol fiyatlarının yaklaşık 8 yılın ardından OPEC’in anlaşmaya varmasıyla yükselişe geçmesi. 2014 ortasından itibaren enerji ve emtia fiyatlarındaki hızlı düşüşün kaymağını yedik. Milli gelirine oranla en yüksek enerji ithal eden bir ekonomi olarak geçmişteki bu durumdan yararlandık. Cari açık, ihracatımızın gerilediği bir dönemde 65 milyar dolardan 30 milyar doların altına indi. Son olarak doğalgaz fiyatlarında yüzde 10’luk indirime gidildi. Fiyatların artmaması, hatta gerilemesi de enflasyonla mücadeleye destek verdi.

        - Şimdi bu avantaj ortadan kalktığı gibi, durum biraz da tersine dönüyor. Çünkü petrol fiyatları yüzde 10 kadar yükseldi ve 50 dolara dayandı. Bunun bize belli bir yükü olacak. Ancak bu yükün altından kalkmak kolay. Çünkü petrol fiyatlarının artışı nedeniyle küresel risk iştahının düzelmesinin sağlayacağı bir fayda da olacak. Hem ihracat artışı hem de sermaye akımı olarak bu ortam bizi destekleyecek.

        - Bir de OPEC’in eski gücü artık yok. Dünya üretimindeki payı üçte bir düzeyine indi. Dünya ekonomisi de canlı değil, petrolde talep artışı yok.

        - Üstelik fiyatlar 60 dolar ve üstüne çıksa ABD’li kaya petrolü üreticileri üretime başlayacak. Biz bu nedenlerle petrol fiyatlarının kısmen toparlanacağını ama 60 doların üstüne çıkmakta zorlanacağını tahmin ediyoruz. Bu fiyat artışlarını da Türkiye rahatlıkla absorbe edebilir.

        - Ancak küresel atmosfer bozuluyor. Riskler ardı ardına gündeme geliyor. Bunun da çaresi şimdilik yok.

        FİNANSAL RADAR

        Diğer Yazılar