Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küresel piyasaların, yaklaşan yıl sonu ve kârlı yıliçi pozisyonları nedeniyle kar realizasyonu baskısı arttı. Eylülle üçüncü üç aylık dönem de son buldu ve yılın son çeyreğine girerken satış ağırlıklı eğilim görmeye başladık.

        Atmosferin bozulmasında FED’in yüksek olasılıkla aralık ayındaki toplantıda faiz artırımı yapacağının beklenmesi de etkili oluyor.

        - Avrupa, Çin ve Japon bankalarının ağırlaşan sorunları da risklerin üzerine ekleniyor.

        - Kaldı ki, finansal piyasaların stresi bir de finansal cepheden dolayı artıyor. ABD’de başkanlık seçimini, aralıkta İtalya’da referandum, gelecek yıl ise Almanya, Fransa ve Hollanda’da genel seçimler izleyecek. Böyle bir konjonktürde hükümetler reform yapmaktan sonuna kadar kaçınıyor. Sorular da büyüdükçe büyüyor. Sadece bankacılık değil kamu boç sorunu da büyüyor.

        - Türkiye dış kaynakla dönen bir ekonomi olarak dünyaya göbeğinden bağlı. Bütün bu küresel gelişmelerin negatif etkisini zaten yaşıyor.

        - Üzerine bir Rusya’nın ekonomik ambargosu, terörün azmasının güvenlik ihtiyacını öne çıkarmasıyla turizmin çökmesi de eklendi.

        - 15 Temmuz darbe girişiminin kısa vadede yarattığı en büyük ekonomik olumsuzluk ise iş dünyasının bir kısmında karşılıklı iş yapma, şirketin şirkete, bankaların şirketlere, bankaların bireysel müşterilerine güvenini iyice eritti. Krediler artık artmıyor, bankalar kaynak buluyor mu bilemem ama kredi talep eden de pek yok.

        - Çünkü sorunlar bunlarla bitmiyor. Üç aylık OHAL uygulaması yetmedi, bir üç ay daha uzatıldı. Yurdışı, OHAL’i anlamakta zorlanıyor.

        - Yurtiçi terör olayları devam ediyor. Suriye ve Irak’taki gelişmelerin nereye doğru evrileceği kestirilemiyor. Suriye'deki harekatın belirsizliği sürüyor.

        - Bütün bu gelişmeler karşısında finansal piyasalardan, üreticilere, tüketicilere, ticaret sahiplerine ve inşaatçılara kadar hemen herkes ekonomi dışı risklerin azaltılmasını ve işlerin kısmen de olsa toparlanmasını umuyordu. Bu dönemde dünyadaki konjonktür pek iç açıcı değildi. Ama olmadı. Gündem bir kez daha değişti. Gündemin odağı ekonomi olmaktan çıktı ve tamamen siyasete döndü. Belirsizliklere yeni ve daha baskın bir belirsizlik eklendi: Bu de sandık veya seçim belirsizliği.

        - Ortaya atan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olunca da tıpkı 2002’de olduğu gibi, gerçekleşecekmiş gibi fiyatlanmaya başlandı. Zaten hükümet kanadı dört gözle böyle bir fırsatın çıkmasını gözlüyordu. Verilen pası hemen değerlendirdi. MHP grubu referandum oylamasında serbest bırakılacak. AK Parti eksiği olan milletvekili sayısını, ikna edebildiği ölçüde buradan karşılayacak. Anayasa değişikliği ve başkanlık için referandumun yolu açılacak. İlkbaharın başında referandumun ve kabul edilmesi halinde de ilkbaharın sonuna doğru başkanlık seçiminin yapılması mümkün.

        - Bu arada hazır başkanlık seçimine giderken 2019’daki genel seçimin öne çekilmesi de gündeme gelebilir. Aynı yıl içinde yapılacak yerel ve genel seçimlerin birleştirilmesi gereği var. AK Parti de buna yanaşmıyor. Üstelik seçimin öne alınması FETÖ’cü siyasetçilerden kurtulmanın yolunu açıyor.

        - Piyasaların ve ekonominin aktörlerinin referandum sandığından çekinmesinin nedeni de bu. Seçimin bizzat kendisi belirsizlik ve risk kaynağı. Arka arkaya iki seçim sürecinde ekonomik sorunların ön almasını da kimse beklemiyor. Gündem değiştiğine göre piyasalara ve ekonomiye düşen de, yeni duruma ayak uydurması. Piyasalarda olan da bu.

        SONUÇ: “Acı acıyı bastırır, su sancıyı.” Türk atasözü

        Diğer Yazılar