Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye Varlık Fonu hisse senetleri devredilen kamu kuruluşları ve yönetim kuruluna yapılan atamalar ile start alıyor. 100 yıllık, 150 yıllık kamu kurum ve kuruluşlarının yeni sahibini tanımıyoruz. Bu kuruma devredilen kuruluşlar genelde Hazine’nin çatısı altındaydı. Bir anlamda ortaya çıkacak yeni kuruluş da, ikinci bir hazine gibi fonksiyon görecek. Hazine, Merkez Bankası, Türkiye Varlık Fonu yan yana gidecek, birlikte anılacak, karmaşık ilişkiler içinde olacaklar.

        - Aslında Türkiye bütçe dışı fon uygulamasının yabancısı değil. 1987’de başlanan özelleştirme uygulamaları çerçevesinde Kamu Ortaklığı Fonu kuruldu ve zaman içinde sayıları 70’i buldu. 2001’de yapılan yeni düzenlemeyle de tasfiye edildi.

        - Kamu Ortaklığı İdaresi’nin (KOİ) uygulamalarını sermaye piyasası ve borsa yakından bilir. Borsanın bugün de en büyük şirketlerini o dönemde KOİ halka arz etti. Halka açılma yoluyla özelleştirme İstanbul Borsası’nı 90’lı yıllarda kaliteli arz yönüyle besleyen en önemli damardı. Piyasadan epeyce de fon çekti ki, aracı kurum sahibi rahmetli Mustafa Yılmaz “Bir KOİ, 5 alıyor” demişti.

        - Hatta KOİ’nin elemanları sürekli olarak borsa seansında bulunur ve fiyatların durumuna göre satış veya alış emri verirdi. Hoş genelde satış yaparlardı ve bu hareketleriyle piyasayı yönlendirirlerdi ve o zamana göre iyi bir piyasa düzenleyicisi durumuna da geldi. Borsanın 1989-1990’da ikinci büyük çıkışına başladığında KOİ açıklama yapmadan, miktar ve hangi hisseyi satacağını bildirmeden borsada epeyce satış yaptı.

        - Bu satışı ile o dönemde çığ gibi büyüyen hisse senedi talebinin borsayı boğmasını, fiyatların bir anda uçup gitmesini, hareketin çok kısa zamanlı kalmasını önledi. Denilebilir ki, borsanın en görkemli çıkışı ikinci büyük yükselişti ve bunda en büyük pay, arz tarafını besleyen ve bunu dikkatlice yapan dönemin Kamu Ortaklığı Fonu’ndaydı. KOİ’nin hem ikincil piyasa satışları hem de halka arzları olmasaydı bugünkü hisse senedi piyasası derinliği ve büyüklüğü olamazdı.

        - Bu örneğin üzerinde durmam şundan: Varlık Fonu’nun uygulaması çok önemli ve belirleyici olacak. Geçmişte KOİ önemli bir fonksiyonu yerine getirmişti ama diğer pek çok kamusal fon da kamu kaynaklarının çarçur edilmesine yol açmıştı. Bu yeni kurumu ve oluşturulacak fonu da tanımıyoruz, uygulamaları ortada yok. Bağımsız bir fon veya kurum olarak hareket etmeyecek. Doğrudan Başbakan’a, dolayısıyla siyasi otoriteye bağlı çalışacak. En önemli amacın kaynak yaratmak olduğunu biliyoruz. Bu kaynak da öncelikle altyapı yatırımlarında kullanılacak.

        - Kaynak ise varlıkları teminat gösterip tahvil veya menkul kıymet çıkarmak yoluyla yurtdışından ve yurtiçinden sağlanacak. Dış borçları artıracak veya Türkiye’nin potansiyel borçlanma kapasitesini daha çok bu kurum kullanacak. Bir anlamda özel sektörü dışlayabilir.

        - İçeride de İşsizlik Fonu, Bireysel Emeklilik Fonu, Hazine tahvilleri, sermaye piyasası yoluyla tahvil ve gelir ortaklığı senetleriyle borçlanma, başvurulacak en büyük fon sağlama alanları. Bir de eğer kurulacak olursa Kıdem Tazminatı Fonu en büyük kaynak olmaya aday.

        - Ancak Fon’un bu kuruluşlardan kaynak sağlarken iyi ya da makul kazanç da sağlaması gerekir. Aksi takdirde altyapı yatırımlarının finansmanı bu kurumlar aracılığıyla bütün toplumun sırtına yıkılır. Kimse memnun kalmaz. Bütçe açıkları ve borçlanma da büyür. Bu anlamda Varlık Fonu iki ucu keskin bıçak gibi. İyi kullanıldığında ekonomiyi kalkışa geçirebilir ama tersi olduğunda mali disiplini batırır da.

        SONUÇ: “En kötüden iyiyi öğren ama en iyiden kötüyü öğrenme.” J. Lavater

        Diğer Yazılar