Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Petrol fiyatlarında son günlerde hızlı sayılacak bir düşüş gerçekleşti. Brent petrol fiyatı 56 dolardan 46 dolara kadar geriledi ve dün itibarıyla 48 dolara yükseldi. 50 doların altı pek beklenen fiyatlar değildi. Çünkü, OPEC’in üretim kısıtlaması anlaşması yürürlükte ve yenileneceğine yönelik beklentiler zayıf değil.

        - Ancak ABD’de kaya gazı üreticilerinin 50 dolar düzeyinde bile üretim artışına gitmesi dengeyi bozuyor. Stokların büyümesi fiyatları düşürüyor.

        - Yükselmekte olan fiyatların gerisindeki olgulardan biri dünya ekonomisinin canlanmakta olduğuydu. Bu beklenti, henüz bir yara almadı. Gerçekte de dünya büyümesinin bu yıl yüzde 3.5’e çıkacağı IMF tarafından tahmin ediliyor. Bu durumda fiyat düşüşlerine ekonominin yavaşlaması gibi bir gerekçe gösterilmesi zorlama olur.

        - Gerçi son günlerde satış yiyen ve fiyatı düşen sadece petrol değil. Altın da, diğer emtialar da geriliyor. Borsalarda ise geçen hafta ortasından itibaren satışların daha baskın olduğunu gördük. Sonuçta mayıs ayında “sat ve tatile git” eğilimi kendini göstermeye başlamış olabilir. Bu durum akla daha yatkın geliyor.

        - Petrol fiyatlarının, yeni üretim tekliğinin arzı artırması sonucu yükselişinin sınırlı kalmasının ve OPEC anlaşmasına karşılık gevşeme eğilimi göstermesinin ekonomik sonuçları elbette olacak. Çünkü petrol dünyada içinde bulunduğumuz yavaş büyüme döneminde enflasyonun ana belirleyicisi konumunda. Petrol fiyatlarının yukarı gitmesiyle enflasyon yaratmaya çalışan AB ve Japonya gibi merkez bankaları umutlanmıştı. Şimdi petrol fiyatları yavaşlayacaksa bu bölgelerin enflasyon yaratması da ertelenebilir.

        - Yine bu bölgelerde enflasyon yaratılması ötelenecekse merkez bankalarının parasal genişleme politikaları ve düşük faiz politikaları da uzatılacak demektir. Bu da pariteleri etkiler.

        - Kaldı ki, ABD’de de bile, faiz artırımı konusunda FED başkanlarından çelişkili açıklamalar duymaya başladık. Ekonomik canlanma konusunda tereddütler var. Faiz artışları konusunda yumuşama gündeme gelirse şaşırmayalım. Bu yıl bir ara dört faiz artırımı bile gündeme geldi, sonra üçe düştü. Sayı dört olmayacak ama iki olma ihtimali tartışma dahiline girdi gibi. Başkan Trump değerli dolar istemediğini doğrudan açıkladı. Dolar Endeksi’nin yeniden 100 değerinin altına düşmesi de gelişmeleri yansıtıyor.

        - Petrolde aşırı düşüşlerin dünyaya ve dolaylı biçimde Türkiye’ye yaramadığını gördük. Ama tarif ettiğimiz bu dünya konjonktürü ve petrol fiyatlarının ılımlı gevşemesi, Türkiye’ye yarar. Nitekim Merkez Bankası son enflasyon raporunda ortalama petrol fiyatlarını 2 dolar düşürdü ve 53 dolara indirdi. Bu gelişmelerin ardından aşağı yönlü revizyon yeniden mümkün olabilir. Petroldeki düşüş Türkiye’nin hem enflasyonu kontrol altına almasına hem cari açığı düşürmesine katkıda bulunuyor. Milli gelirine oranla Türkiye dünyada en yüksek petrol ithal eden ülkelerden biri.

        Macron hareketinden yeni heyecan çıkmaz

        Küresel piyasalar ve özelinde Avrupa piyasaları beklentiyi satın aldı ve gerçekleşmeyle de satışa geçti. Fransa seçimlerinin ilk turunda iki hafta önce başlayan ralli, 2. turda piyasa ve AB dostu Macron’un yüzde 66 oyla seçilmesiyle son buldu. Bu son buluş tam da küresel piyasaların satış ayı mayıs ayına denk geldi.

        Şimdi Fransız seçimlerinin yeni turu 18 Haziran’da yapılacak. Marcon’un icraat yapabilmesi, düşündüklerini ve hazırlıklarını uygulamaya geçirebilmesi için parlamento çoğunluğu lazım. Ama Macron’un partisi yok. Parlamento seçimlerinde oylar partilere dağılacak. Başkan olarak Marcon icraat yönüyle parlamentoya, dolayısıyla muhafazakâr veya sosyalist partiye mahkûm olacak. Dolayısıyla 18 Haziran hem Macron ve Fransa, hem de AB ve küresel piyasalar için yeni bir heyecan yaratmaz. Hatta hayal kırıklığı bile yaratabilir.

        Diğer Yazılar