Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Nihayet dün cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin öne çekilmesi kesinleşti. 15 Temmuz, 26 Ağustos derken iki ay sonra, 24 Haziran’da seçime gidiyoruz. Bu bir baskın seçim mi, bence hayır. İktidar ve ekonomik koşullar açısından seçime gitmenin en iyi zamanı geçen kasım ayıydı. Bu anlamda geç bile kalındı. Ama hükümet bu sürede seçime hazırlanmayı sürdürdü ve aralık ayından bu yana ardı ardına kampanya düzenledi.

        - Sayısı 800 bini aşan kamuda çalışan geçici işçiler ve taşeronların devlet kadrosuna geçirilmesine karar verildi.

        - Geçen yıldan gelen KGF kredileri bu yıla da uzatıldı.

        - SGK prim desteği artırıldı ve kapsamı genişletildi, süresi de 2020’yi kapsayacak şekilde uzatıldı.

        - Asgari ücret desteği devam ettirildi. Hizmet sektöründeki küçük işyerlerinin çırak çalıştırması halinde SGK primleri devlet tarafından üstlenildi.

        - İmalattaki küçük işletmelere 50 bin kişiyi kapsayacak ve toplam 10 milyar lirayı bulacak istihdam desteği verildi.

        - Asgari ücret yıllık enflasyon tahmininin iki katı düzeyinde yüzde 14 oranında artırıldı.

        - Et fiyatlarını frenlemek için ithalat sonuna kadar açıldı.

        - Faiz söylemi sonuna kadar kullanıldı. Liste uzayıp gidebilir. Daha ne olsun. Uzatmaya da gerek yok. Bu maddelerin her biri veya birkaçı tam bir seçim kampanyası demektir.

        - Seçimlerin zamanında yapılacağı açıklamaları ise işin şaşırtmacası. Erkene çekilecek dense zaten o anda çekilmiş ve adı konmuş olacaktı. Öyle önceden 15 Temmuz veya 26 Ağustos gibi tarih vermek de bize pek uymaz. Çünkü Türkiye koşullarında seçimin en az zarar vereni ve ekonomi için en az hasarlısı baskın olanıdır. Türkiye geleneğinde makbul olan aniden ve mümkün olan en kısa zamanda seçime gitmektir. Zamanında seçim adeta işkence gibidir. En azından ekonomi ve piyasalar için böyledir.

        - Ancak bu demek değil ki, seçim sürecinden piyasalar etkilenmeyecek. Hemen her seçim piyasaları belli ölçüde negatif etkiler. Çünkü bir büyük belirsizlik kaynağıdır ve sandık sürprizlere açıktır. Seçime 2-3 hafta kalıncaya kadar satışlar sürüyor. Bir yerde bütün olumsuzluk ihtimalleri satılıyor veya bir aşamada aşırı satım bölgesine geliniyor. İki üç hafta kala da seçim sonrası alımları başlıyor ve pozitif eğilim böyle oluşuyor.

        - Önümüzdeki seçimin ise geçmiş seçimlerden önemli bir farkı var. O da Türkiye’nin yönetim biçimi resmen değişecek. Başbakanlık kalkacak. Bütün idari ve yürütme işi Cumhurbaşkanlığı’nda olacak. Yargıdaki atamalar da aynı makam tarafından yapılacak. Meclis yasaları ve bütçeyi yapacak ama yürütme ile Cumhurbaşkanı’nı denetleme yetkisi olmayacak. Meclis ile Cumhurbaşkanı ilişkilerinde güç ve denge Cumhurbaşkanı’ndan yana.

        - Bir anlamda cumhurbaşkanlığını kazanan Türkiye’de hemen her şeye yön verecek. Bu açıdan 24 Haziran seçimleri 1946 sonrasında seçimli demokrasi döneminin en önemli seçimi olacak. Dolayısıyla seçim sonrasının fiyatlanmasında bu kez ciddi farklılıklar meydana gelebilir. Konuyu önümüzdeki günlerde işlemeye devam edeceğim.

        - Yukarıdaki tablo ise IMF’nin Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’ndan alınma ve küresel ekonominin nereye gitmekte olduğunu gösteriyor. Biz seçimle uğraşırken dünyada işler iyi, büyüme iyi, dış ticaret hacmi yükseliyor, enflasyon hafif başını kaldırıyor, faizler de yükselme eğiliminde olacak.

        Diğer Yazılar