Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün 2011 yılının ihracat rakamları kesinleşti. TİM verilerine göre geçen yıl 134.6 milyar dolarla tüm zamanların ihracat rekoru kırıldı. 2010 yılına göre artış oranı yüzde 18.2 düzeyinde. Bu rakam dünya ticaret hacmini birkaç kez katlıyor. Dünya büyümesinin yüzde 4 beklendiği bir yılda böylesine bir artış elbette ki bir başarı. Zaten Türkiye İhracatçılar Meclisi de, her ay ihracat rakamını bir ilde ve basın toplantısı düzenleyerek açıklıyor. Son rakam hem yıllık hem de Cumhuriyet tarihinin rekoru olması nedeniyle Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan tarafından açıklandı. İhracat rakamının her ay bir övünç kaynağı olması gayet yerinde bir davranış, bir yerde ihracatçılar için de teşvik unsuru.

        AÇIK DA REKORDA: Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var. Bu kadar ithacatı yaptık ama buna karşılık ne kadar ithalat yaptık? Yılın 11 ayında ihracatta 220.2 milyar dolarlık ithalata ulaşmışız. Aralık ayı rakamı hiç artmasa ve geçen yılki seviyesinde kalsa bile yıllık 241 milyar dolara ulaşacak. Bu da yıllık bazda yüzde 30 artış demektir. İhracatın en azından 11 puan önünde. İhracat artmış ama ithalat ondan daha çok artmış. 134.6 milyar dolar ihracat yaptık, buna karşılık 241 milyar dolar ithalat yapmak durumunda kaldık. Arada 106 milyar dolarlık bir fark oluştu. Bu kadar dış ticaret açığı verdik. Bu da ilk kez 100 milyar doların üzerine çıkıyor ve Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırıyor. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 55.8'e gerilemiş. Bu da 2000 yılından bu yana en düşük ve en kritik düzeyine inmiş.

        GSYH'NİN ÜÇTE BİRİ: Hatta bu rakamlar içinde ara malı ithalatı bile ihracat rakamlarından yüksek. İthalatta ortaya çıkan bu tablonun da bir savunucusu, sorumlusu olmalı. Biz buna sorumlu da demeyelim. Sorumlusu bir tek kişi veya kurum olamaz. Türkiye'nin tümü sorumlu diyelim. Ama birisi de çıkıp bu ithalat rakamlarının ne olduğunu, nereden yapıldığını, niye yapıldığını açıklasın. Dış ticareti bir bütün içinde analiz etsin, yorumlasın, yol göstersin. Eksiklerimizi bilelim, duyalım. Nerede, niye rekabet edemiyoruz bunu anlayalım. Önlem de alabiliyorsak alalım. Bütün bu konularda bilgi sahibi olalım, tartışalım. İthalat sadece ithalatı yapanların eline ve bilgisine bırakılamayacak kadar önemli. Nasıl önemsiz olsun ki, 241 milyar dolar milli gelirin yaklaşık üçte biri düzeyine varıyor. Böyle bir büyüklük ihmal edilebilir mi hiç. Bütün bu nedenlerle sadece ihracatla övünmeyle dış ticaret rakamlarını geçiştirmeyelim. İthalata da odaklanalım.

        Enflasyon önemli, dış açık önemsiz mi?

        Döviz kurunun artışı sonucu ihracatta rekor normal bir sonuç ama ithalatta ve dış ticaret çağındaki rekor ise hiç öyle değil. Yukarıda görüldüğü gibi, ortalama dolar kuru 2011'de 1.6720 düzeyinde gerçekleşti ve önceki yıla göre yüzde 10.8 arttı. Euro'nun ortalama değeri de 2.3224 oldu ve yüzde 16.2 yükseldi. Kur artışına karşılık ihracat artmış ama ithalat daha çok artmış, dış ticaret açığının önü alınamamış. Rekor kırmış ve 100 milyar doları geçmiş. Neden?

        En büyük neden elbette ki yüzde 9.6'lık 9 aylık büyüme. Yıllık yüzde 8 civarında çıkması beklenen 2011 büyümesi böyle bir ithalat artışına yol açtı. İşte ithalat rakamlarını tartışırsak, her ay göz önüne getirirsek, belki büyümeden fedakârlık ederiz, belki ithalat gereğini azaltacak yapısal değişikliklere gideriz. Ya da rekor dış ticaret rakamlarının açıklandığı günlerde döviz kurlarının çıkışını engellemek için ülke döviz rezeverlerini harcamaktan imtina ederiz. Çünkü kurun yükselişine karşılık yapılan her müdahale ithalatı cazip kılmaya, ithal mallarının fiyatını düşük tutmaya devam ediyor. Tamam, enflasyonla mücadele için kurun düzeyi önemli ama dış ticaret açığı için de belirleyici.

        SONUÇ: "Aranılan bulunur, ihmal edilen elden kaçar." Sophokles

        Diğer Yazılar