Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tarım Bakanı Eker, Türkiye’nin 1925’ten bu yana kendi coğrafyasını görmezden geldiğine dikkat çekerek, “Sığır yetiştiriciliği için yeterli otumuz, suyumuz yok. Yanlışlık burada” dedi. Ardından da ucuz et için artık küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin desteklendiğine işaret etti...

        ‘COĞRAFYAMIZ SIĞIR YETİŞTİRİCİLİĞİNE UYGUN DEĞİL’ DİYEN TARIM BAKANI EKER:

        Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker “kırmızı eti pahalı yemenin temelinde Türkiye’nin hayvancılıkta sistem değişikliğine gitmesi, koyun yerine sığır yetiştiriciliğini tercih etmesinin ama iklim şartlarının da büyükbaş hayvan yetiştirilmesine elverişli olmamasında yattığını” belirtti.

        Karpuz Festivali nedeniyle geldiğimiz Diyarbakır’da tarımdaki değişim ve dönüşümün toplumun bütün katmanlarının değişimi ve dönüşümü ile ancak mümkün olacağını kaydeden Mehdi Eker, “Bu nedenle tarımda devrim olmaz, reform olur. Biz de bu reformları yapıyoruz” dedi. Eker’e sorularımız ve yanıtları şöyle:

        Türkiye’de eti neden dünyadan daha pahalı yiyoruz?

        Anadolu topraklarında geleneksel olarak koyun ve keçi yetiştirilir. İklimi ancak buna müsaittir. Suyu otu buna göredir. İlk sığırları 1925’te ithal ettik. Türkiye coğrafyasının kodlarını görmezden geldik. Sığırcılık başladı ama yeterli otumuz, yağmurumuz ve sulama sistemimiz yok. Sığır yetiştiriciliği en azından yılda metrekareye 1.5 metrelik yağış alan iklimlerde uygun olur. Bizdeki ortalama 45 cm. Bir sığırın günde içtiği temiz su 100 litreye kadar çıkar. Yağmur az ise ot da ona göre az oluyor. Ot az ise yem fiyatları da yükseliyor ve inekleri beslemek için mecburen hazır yemi daha fazla yediriyorsuz. Büyükbaş hayvancılık yapan ülkelerde hazır yem ile doğal beslenme yaklaşık yarı yarıyadır.

        Yani oralardaki ineklerin yarı beslenmesi sıfır maliyetlidir. Biz de ise ot eksiktir ve hazır yem kullanma oranı yüzde 70’tir. Üstelik ot azlığından dolayı hazır yem fiyatları da yüksektir. Coğrafyamızın bize söylediği şeyden kaçınıyoruz. Yanlışlık burada. Yoksa yüzde 70’ini hazır yem kullanarak yaptığınız et hayvancılığından ancak pahalı et yersiniz. Rekabetçi fiyatınız olmaz. Kırmızı eti de ağırlıklı şekilde dana ve sığırdan yaptığımızdan eti daha pahalı yiyoruz.

        Koyun ve keçi destek kapsamında

        Mevcut tabloyu değiştirmek için ne yaptınız?

        Bir kere sığırcılıkta süt ve et sığırcılığını birbirinden ayırmayı ve verimi bu yolla hem sütte hem ette artırmayı hedefledik. O çok eleştiri aldığımız angutları getirdik. Koyun ve keçi yani küçükbaş hayvan yetiştiriciliğini destekleme kapsamına aldık. 2006’dan itibaren coğrafyamızın bize söylediği şeye döndük. 2002’de 31.8 milyon olan küçükbaş hayvan sayısı 42 milyona çıktı. Cumhuriyet tarihi boyunca aşağı itmekte olan koyun ve keçi sayımız yeniden yükselişe geçti. Kurulan altyapı sayesinde önümüzdeki yıllarda daha iyi sonuçlar alacağız. Bir de koyunların sağımında otomatik makineye geçtik. Bakanlığımız yüzde 50 destek veriyor, yaygınlaşıyor. Bütün bu çalışmalar küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine yeniden dönüş, bu sektörü yeniden inşa etmek için.

        ‘Karadeniz hayvancılık için uygun değil'

        İnek yetiştiriciliği su ve bedava ot istediğine göre acaba fazla yağmur alan Karadeniz bölgesinde bu iş olmaz mı?

        Orada da olmaz. Çünkü inekler dört ayaklı ve cüsselidir. Karadeniz’in eğimi yüksek arazisinde gezinemez ve otlayamazlar, yuvarlanırlar.

        ‘Avrupa’da maliyetleri domuz eti düşürüyor'

        Pahalı ette domuz eti tüketmemenin payı var mıdır? Elbette vardır. Avrupa’nın tükettiği etin yüzde 70’i domuz eti. Daha kısa sürede ve hızlı yetişiyor, maliyeti daha düşük.

        Kalite yükseldi, süt üretimi de 18.5 milyon tona kadar çıktı

        Hayvancılıkta kendi kendine yeterli bir ülke iken giderek açık nasıl oluştu?

        Ben 40 yıldan beri Tarım Bakanlığı’ndayım. Üniversite birinci sınıfta başladım. Türkiye’de ilk hayvan sayımı 1984’te DİE yani bugünkü TÜİK tarafından yapıldı. Ondan önceki veriler afakidir. 1984’te 12.4 milyon büyükbaş yüksek verimli kültür ırkı, gerisinin yarısı melez yarısı da yerli verimsiz ırklardan oluşuyordu. Koyun ve keçi olarak küçükbaş hayvan sayısı da 46 milyondu. 2002’de büyükbaş hayvan sayısı 9.8 milyona indi, buna karşılık verimli kültür ırkı oranı yüzde 19’a yükseldi. Kalitede bir artış meydana gelmiş. Bugün ise büyükbaş hayvan sayısı 14.9 milyona çıktı. Yüksek verimli kültür oranı ise yüzde 50’ye çıktı. Bunun sonucu süt üretimi 8.4 milyon tondan 18.5 milyon tona yükseldi. Hayvan başına süt üretiminde büyük bir artış meydana geldi. Kırmızı et üretimi de 430 bin tondan 1 milyon tona çıktı.

        Üreticinin dondan dolayı zararı

        3 MİLYAR LİRA

        Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker mart sonu ile nisan başında yaşanan don olayının erken yaz meyvelerini çok olumsuz etkilediğini ve toplam maliyetin yaklaşık 3 milyar lira civarında hesaplandığını söyledi. Bakan Eker don olayının başta kiraz, fındık ve kayısıyı çok olumsuz etkilediğini, kirazda geçmiş yıllarda dünya birincisi olan Türkiye’nin bu unvanını don nedeniyle bu yıl kaybedeceğini belirtti. Geçen yıl 550 bin ton fındık rekoltesinin olduğunu belirten Mehdi Eker bu yıl don etkisiyle bunun 450 bin tona ineceğini kaydetti.

        Diğer Yazılar