Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘Laiklik’ tarifinin yeniden yapılmasını talep etmekle başladı… Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin tanımını yapan dört ilkeden birden fazlasının yeniden tanımlanmasını talep etti…

        Neydi devletin tanımı?

        ‘Türkiye Cumhuriyeti, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.’

        Bu tanımda laiklik, Cumhuriyetin tanımının üzerinde durduğu dört ilkenin biri olmaktan daha büyük bir işleve sahip.

        Çünkü, ‘hukuk devleti’ unsuru da laikliği imliyor.

        Genel bir hukuktan değil, ‘laik hukuk’ tan söz ediliyor.

        Arınç’ın bu sözleriyle başlattığı ve süreci her fırsatta gerdiği çıkışları, tahmin ediyorum, Yargıtay’daki AKP dosyasında yerini almıştır.

        Önceki gün 367’nin mimarı, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ile, Habertürk’te Murat Ongun’un yaptığı muhteşem söyleşide, Yargıtay’daki AKP dosyasına koyduğu iki belgeyi anlattı…

        Dışişleri Bakanlığı’nın iki kriptosu…

        Kriptolar, Türkiye’nin dış misyonlarından Fethullah Gülen Cemaati (Kanadoğlu, örgüt demek gerekir, diyor) ve Milli Görüş Teşkilatı’na ilgi gösterilmesi ve resepsiyonlara çağırılması, bir nevi kollanması isteniyormuş.

        Kanadoğlu, Dışişleri’ndeki kozmik odaya bir savcı gönderdiğini ve belgelerin ayniyetini tespit ettiklerini, bu belgelerin de AKP dosyasında yer aldığını söylüyor.

        Gerektiğinde, ileride kullanılmak üzere…

        ‘Bu ileride kullanılmak üzere’ ifadesi bir tehdit gibi tınlasa da tehdit değil.

        Çünkü Yargıtay münferit davalar açmıyor, ‘Kapatma Davası’ açıyor. Bunun açılması için ise ‘odak olma’ şartının olgunlaşması bekleniyor.

        Aynı gece Fazilet Partisi’ni kapatan Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ı aradım.

        Basına yansımasa da, medyanın derinlikleri ve Ankara’nın derinlikleri bugün bir dava açılıp açılmayacağını konusunu tartışıyor.

        Vural Savaş ‘bence geç kalındı,’ dedi. ‘Ben iki partiyi (RP ve FP) ‘türban istismarı’ndan kapattım. Avrupa mahkemesi de itirazları haklı bulmadı. Bu bile yeterli,” diye bir yorum yaptı.

        Ve çok ilginç bir bilgi verdi:

        “FP’ne dava açtığım zaman, dava dosyasına ben bir tek delil bile eklemedim. Benden önceki savcının topladığı delillerle dava açtım.”

        Aynı günün sabahı Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nu aradım. Savaş’ın yorumunu aktardığımda, ‘Dava açılacak şartlar olsaydı ben zaten görevdeyken açardım,’ şeklinde kendi dönemine ilişkin serin bir yorum yaptı.

        Genel manzaraya baktığımız zaman çıkan sonuç ise şu: Türkiye’de asker, demokratik çerçeve içinde bir açıklama yapıyor, rahatsızlık noktalarını örnekleriyle anlatıyor…

        Yargı, görevini hiçbir etki altında kalmadan hukukun gerektirdiği çerçevede yapıyor. Evet AKP hakkında deliller toplanıyor ama bu her zaman her parti için uygulanan prosedürden farklı değil.

        Bir tek AKP içinde kimi isimler, başta Bülent Arınç olmak üzere, ‘ben stilist değilim’ şeklinde demeç veren Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve benzeri figürler olmak üzere AKP’ye bir kapattırma davası açılabilmesi için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar gibi görünüyor.

        Bakalım Türkiye AKP içinden, AKP liderliğini de aşan kışkırtmalara ne kadar direnebilecek?

        Bakalım AKP, Arınç ve benzerlerini ne kadar taşıyabilecek?

        Diğer Yazılar