Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘Karakter sahibi bir insanın ruhu yaralarla doludur’ demiş (1883-1931) Halil Cibran… Birazdan kelamına düşeceğimiz hikayenin yaratıcısının, ruhu da yaralarla dolu mudur bilinmez ama ortaya çıkan fotoğrafta, ruhunun derinliklerindeki çizikleri, en temizinden sahneye aktardığına şahidim!

        Ailesi, 30 kusur yıldır Kürt siyasi hareketinin içinde yer almış, dengbejler geleneğinden ve (1903-1951) Sadık Hidayet’in (İran) edebiyatından beslenmiş, kısaca bu topraklardaki savaşın içinde büyümüş Mirza Metin’in yazdığı ve yönettiği Gor (Mezar) bugünkü köşenin mevzusu. Adından da anlaşılacağı üzere, hikayemiz ve kahramanları, yerin altından, hatta bazılarının unutmayı / unutturmayı diledikleri rotadan nidalanıyor.

        DESTAR’DAN RAHATSIZ ÖLÜLER ÜZERİNE…

        Gor; Kürtçe Tiyatro’ya emeği geçen Destar Tiyatro’nun bugüne kadar ışık tuttuğu, fenerlik ettiği mevzulardan bir tanesi üzerine döşüyor çatısını ve rahatsız ölüler hikayesiyle bu sezona merhabasını veriyor. Gor; ‘öteki dünya dediğimiz şey ne, orada neler konuşulur ya da öteki dünya var mıdır, yok mudur, üzerine kurulu’ bir hikaye diyor Mirza Metin. Hikaye, ‘dünyada ne olduysa, şehvet tutkusu yüzünden oldu’ alt metninden hareketle, beş gencin, arafta kalmasının iç hesaplaşması üzerinden ilerliyor. Hoş, bu yakanın/tarafın canlıları olarak bizler, ne kadar arafta değiliz, o da tartışılır ya, şimdilik bulunduğumuz boyuttan devam!

        Destar, (en oyunlarımdan) Disko 5No’lu ile nasıl algı dehlizlerinde en yakıcısından bir işleme tabi tutuyorsa izleklerini, Gor’da da en âlâsından bir paklamaya girişiyor. Paklama diyorum, zira söylemi umut verici. (Umut, sahnede benimsediğim bir jargon değil ama bazen öyle olması gerekir ya, o minvalde!) Bu kadar acı baharı yaşayan yeryüzü insanlarına, arada bir umut suyu içirmek lazım şiarından hararetle, Kürt masalıyla başlıyor Gor.

        GOR CEMAATİNİN GÖREN GÖZLERİ, DUYAN KULAKLARI

        Beş farklı hikaye yahut beş farklı efsaneyle örgüsünü kuruyor oyun ve son noktada yüzleşmesini sahnenin ortasına aldığı tek bir tabut ve etrafına tek sıra çevrelediği bizlerle yapıyor. Bir görüp de kaçayım olamıyorsunuz, bizzat Gor cemaatinin, gören gözleri, duyan kulakları sizlersiniz çünkü... Ölülerin, dile getirdikleri ve haleti ruhiyelerine yansıyan edaları, biraz absürd ve trajik. Onlar ölü deyip, yana yakıla ne ağlanıyorsunuz, ne de biz yaşıyoruz şükür deyip, tebessümü yanaklara boca ediyorsunuz. (Erken içimden geldi notu: Yaşadığımızı sandığımız bu evrenin ve birbirimizin celladı olduktan sonra Gor’un güzergahında, nasıl birbirimizin yüzüne bakacağız, işte asıl karın ağrısı/kafa yanması!)

        Arafın, bir kadın, dört erkeği, ölü bedenleri çürüyene kadar mezarda kalmak zorunda olunca, bu süre zarfında da birbirlerine anlatıp da sorgularken, dünü, bugünü ve yarını; bizler de şahit olduğumuz ve vakti zamanında, balık hafızalığımıza sığınarak es geçtiğimiz efkârların yüzleşmesini yapıyoruz. Bakmayın siz, Gor’un mevzusunun zamansız ve coğrafyasız olduğuna, her ölü/araf kelamı, ayartıcı bir kafa patlangacı yaptırıyor aslında, tabii ki her zaman olduğu gibi sadece ‘anlayana’.

        EĞER İZİN VERİRSENİZ BAŞKA RENKLER VE DİLLER…

        Başta da söylediğim ‘umut’u, tam da bu ölülerin diyaloglarından ediniyoruz, zira bazı karakterlerin derinlikleri, yaşadıklarına dair hesaplaşmalar çok havada kalıyor, sanırım bu Mirza’nın bilinçli seçimi. Çünkü Gor’un anlattığı hikayeler, o kadar uzakta değil ve o kadar da ‘geçti-tamam’ minvalinde işlemiyor! Oyun sonunda, herkesin kaderinin ve arafının birbirine bağlı olma meselesi, Gor’un altını çizmeye çalıştığı destansı temayla daha da şahaneleşiyor; kim kurban, kim cellat belki hepsi muamma ve belki de hiçbiri!

        Gelelim Gor’u, ete kemiğe büründürüp daha da ötelere taşıyan ekibe: Alan Ciwan, Berfin Zenderlioğlu, Mesur Zirek, Mirza Metin ve Sadin Yeşiltaş; buradan bir kez daha saygılar şelale, zira oyunculukları tek kelime ile mükemmel... Ve Gor’u bizlerle buluşturan görünmeyen kahramanlar: reji asistanı Engin Emre Değer, kostüm tasarımı Hale İşsever, müzikler Nizamettin Ariç, üst yazı çevirisi Naze Yerlikaya ve ışık tasarımı Alev Topal.

        YAŞAMAK İÇİN GEREKEN ŞEY…

        Son kertede; Destar, sadece bulunduğu ‘gor’u anlatmıyor, bizzat yerinde dikize yatırıp, sizin de bu arafın ve mezarın bir parçası olmanızı sağlıyor, eğer izin verirseniz de başka renkler, diller ve insan hikayeleriyle daha da çoğalmanızı salık veriyor. Yavaştan dağılırken Gor’un sesli-sessizliğinde, benim de Kafka’dan sonra yamacıma iliştirdiğim (es notu: bu arada, Gor’un da afişine resmettiği baykuş, Hidayet’in en tanınmış eseri 1937’de yayımlanan Kör Baykuş olsa gerek) Sadık Hidayet ile vedamızı verelim istiyorum: “Yaşamak için gereken şey kendi kendinden haz duymayı boşlamaktır. Evi hayranlıkla seyretmeyi, süsler ve bezeklerle donatmayı bırakıp içine taşınmaktır.” Oyunu; Ocak ayı içerisinde, her Perşembe, Şermola Performans’ta seyredebilirsiniz. Tel: (212 243 74 36 / 507 818 21 51)

        İçimden geldi notu:

        Uydurma-üretme sahte delillerle mahkumiyetlere son’

        Geçen hafta, aralarında bianet yazarı ve Özgür Radyo eski Genel Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan ile gazeteciler Bayram Namaz, Sedat Şenoğlu, İbrahim Çiçek, Ziya Ulusoy ve Arif Çelebi'nin de bulunduğu 29 sosyalistin yargılandığı davada, hapis cezasına çarptırılanların aileleri, hukuksuz yargılama ve verilen cezalara karşı başlattıkları kampanya için TMMOB Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nde bir basın toplantısı düzenledi. (Ne olmuştu: 2006'daki ‘Gaye operasyonuyla’ gözaltına alınıp tutuklanan gazeteciler için ‘Anayasal düzeni değiştirmek’ suçlamasıyla 29 sosyalistin yargılandığı dava 4 Kasım’da sonuçlandı.

        7 kişi müebbet hapis cezasına çarptırıldı ve 7 kişinin her birine ayrıca, yaklaşık 3 bin yıl hapis cezası verildi. Yine her birine 24'er yıl da hapis cezası verildi...) Bu kapsamda change.org üzerinden bir imza kampanyası da başlatılmıştı. Buradan da öncesinde paylaşmıştık. Basın toplantısında, kararın hukuksuz olduğunun altı çizilerek 29 kişinin özgürlüklerine kavuşması ve Terörle Mücadele Kanunu’nun, Özel Yetkili Mahkeme'lerin kaldırılmasını talep edildi. Adalet ve vicdan kantarında, mevzu nedir, nasıl gelişiyor öğrenmek ve imza kampanyasına destek için imza kampanyasına destek olmayı ihmal etmeyin.

        Diğer Yazılar