Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tarih 25 Haziran 2014. Sait Faik ile özdeşleşen Burgazada’dayız. Fazıl Say ve Arkadaşları, edebiyatımızın büyük öykücüsünü, ‘Stelyanos Hrisopulos Gemisi’ adlı hikâyesinden hareketle Özen Yula tarafından uyarlanan ‘Ölümünün 60. Yılında Sait Faik’i Hatırlamak’ isimli özel bir gösteriyle anıyor. Hikâyenin anlatıcıları Demet Evgar, Esra Bezen Bilgin ve Songül Öden. Piyanosunun başındaki Fazıl Say’a; Borusan Quartet, Hakan Güngör, Derya Türkan ve Aykut Köselerli eşlik ediyor. Hayatımın bana “İyi ki yaşıyorum” dedirten anları arasına eklenen gösteri için Fazıl Say’ın bestelediği, Özen Yula’nın sözlerini yazdığı şarkıları Serenad Bağcan ve Zeynep Halvaşi seslendiriyor. İstanbul Müzik Festivali’nin siparişi olan gösterinin biletleri yok satmış. Ada halkı ve İstanbul’un dört bir yanından gelen sanatseverler arasında gösteriyi ayakta izleyenler de var, yere oturmayı seçenler de...

        UNUTULMAZ BİR YOLCULUK

        Gösteri başlar başlamaz, kocaman bir gemiye dönüşüyor içinde bulunduğumuz alan. Trifon adlı bir çocuğun büyükbabası Stelyanos Hrisopulos için yaptığı geminin zalim çocuklar tarafından batırılışını anlatan hikâye eşliğinde bir gemi yolculuğuna çıkıyoruz. Benim için unutulmayacak bir yolculuk oluyor. Finalde herkes ayakta, Burgazada “Bravo” sesleriyle inliyor. Eminim Sait Faik de orada ve gülümsüyor. Gösteri öncesinde yaptığımız röportajda, Özen Yula, “Her düzende muhakkak gemiyi batırmaya çalışacak birileri çıkacaktır. Ama gemi batsa bile bu bir son değil. Elin tuttuğu müddetçe o gemiyi yeniden yapabilirsin” demiş bana. Gemileri yıkan zalimlerin hüküm sürdüğü bir dünyada insanlığından, vicdanından, aydınlığa inancından taviz vermemek adına gemileri yakmış olanların hâlâ var olduğunu bilmenin huzuruyla ayrılıyorum Burgazada’dan. Gösteriyi izlerken gözlerimden süzülen yaşların yerinde umut dolu bir gülümseme var. Ellerimde yıkılan gemileri yeniden yapacak gücün mevcut olduğunu biliyorum. Bana bunu hatırlatan can dostum sanata teşekkür üzerine teşekkür ediyorum...

        HATIRLAMANIN TAM ZAMANI

        Hatırlatmak demişken; bu hatırlatmanın en güzel yanı çocukluğumuzdan ve çocuklarımızdan vurulduğumuz bir dönemde; bize tam da buradan yani en saf, en temiz noktamızdan dokunması. Yine yaptığımız röportajda, “Fazıl Say’ın ‘İçinizdeki çocuktan ve dünyaya onun gözleriyle bakmaktan hiç vazgeçmeyin’ demek için bu hikâyeyi seçtiğini düşünüyorum” demiştim Özen Yula’ya. Ne mutlu ki Say ve Yula, aynı kanaldan bir hatırlatma daha yapmak için bir kez daha bir araya geldi. 31 Temmuz’da, D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali kapsamında Bodrum’da, bu kez denizde yüzerken kaybolan Hermias adlı bir çocukla, onu yıllarca sırtında taşıyan bir yunus balığının öyküsü üzerinden gerçek dostluğu hatırlatacaklar. ‘Hermias-Yunus Sırtındaki Çocuk’ adıyla sahnelenecek bu Ege efsanesini, Özen Yula, özüne halel getirmeden söze dökmüş. “Bu, benim dostluğa inanan, dostluğu anlatan eserim oldu. Hayatta artık dost olmamızın çok zor olduğu insanlar oluştu. Kötülüklere maruz kaldığımız da oldu ama yine de dost olmaya olan inancımızı kaybetmememizgerekiyor” diyen Fazıl Say ise birbirinden güzel besteler yapmış.

        GEMİDEN YUNUSA...

        Say’ın piyanosu, konserde, yunus balığını temsil edecek. Serenad Bağcan insanın içine işleyen sesiyle Hermias’ın kederli annesine can verecek. Hikâyenin anlatıcısı hayatla dost olma konusunda çok şey öğrendiğim Selçuk Yöntem. Bu ekibe Naci Özgüç yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Viyana’nın ünlü çocuk korosu Die Wiener Sangerknaben’den seçilen bir çocuk solist de eşlik edecek. Anlayacağınız; Burgazada’dan sonra Bodrum da sanatın insanı sarıp sarmalayan şifalı kolları arasında büyülü bir zaman dilimi geçirecek. Bu seferki yolculuk gemi yerine bir yunusun sırtında gerçekleşecek. Benim gibi “Bu yolculuğa katılamayacak mıyım?” diye hayıflananlardansanız üzülmeyin; ‘Hermias-Yunus Sırtındaki Çocuk’ ilerleyen günlerde İstanbul’da da sahnelenecek.

        Kavuştular...

        Özen Yula bana, “Aşk gibi dostluk da ölümde de sürecek kadar büyüktür” dedikten birkaç gün sonra, bugünkü yazımı kaleme alırken, Çolpan İlhan’ın gökyüzündeki yıldızlara karıştığını öğrendim. Gözlerim dolu dolu bu satırları yazarken tek tesellim yukarıdaki fotoğrafa benzer bir karenin şu anda gökyüzünde yaşandığını biliyor olmak. Benim için Attila İlhan’ın “Böyle bir sevmek görülmemiştir” dizesinin vücut bulmuş hali olan Sadri Alışık ve Çolpan İlhan kavuştular. Bu dünyada da hiç unutulmayacak birer hoş seda bıraktılar. İlhan’ın ailesine ve tüm sevenlerine sabır diliyorum...

        ‘Içimizdeki çocuğu kaybetmemeliyiz’

        Bu dünyaya insanların ruhlarını, kalplerini, duygularını uyandırmaya yönelik masallar anlatmak için gönderildiğine inandığım Özen Yula, ‘Hermias-Yunus Sırtındaki Çocuk’ için, “Biz unutsak da aşk gibi dostluk da sadece yaşamda değil ölümde de devam edecek kadar büyüktür. Bunu, bir yunusla insan arasında kurulan dostluk üzerinden hatırlatmak istedik” diyor. Selçuk Yöntem ise, “Bu efsane benim hayat felsefeme çok yakın. Dostluk, kardeşlik, paylaşım benim için çok önemli. O yüzden bu projenin içinde yer almak hem çok kıymetli hem de sorumluluk yüklüyor” diye konuşuyor. İkisi de içimizdeki çocuğu kaybetmeden yaşamamız gerektiğini, insanı güzel kılanın çocuk yanı olduğunu söylüyor. Doğru söze ne denir! Ötekileştirmenin zirvesine çıkılan bir dönemdeyiz; bu zehrin size de bulaşmasını önlemek için öncelikle içinizdeki çocukla dost olun, onu ötekileştirmekten vazgeçin. Bu projeye kalbini, ruhunu, çocukluğunu katan herkese içimdeki çocuk adına teşekkür ederim...

        Diğer Yazılar