Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Vicdanın Yahudi’si Müslüman’ı olur mu?

        İçimden gelmedi bu konuda yazmak bu hafta. M.A.R.K.A reklam ajansının hazırladığı reklam filmini birden fazla açıdan hatalı, kırıcı ve duyarsız buldum. Tartışmak bile tatsız. “Kadın elbisesi giymiyorsan, kadın şampuanı da kullanma!” Yüzde yüz erkek(!) bir ürünün reklamı bu. Erkek adam bu şampuanı kullanacak. Kendini kadın kısmından ayırmak için. Buradaki cinsiyetçi, dışlayıcı, toplumun yarısını küçümseyen dili hiç mi fark etmedi reklam ajansı? Yoksa fark etti de bile bile mi yaptı? Reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığıyla... “Biz yapalım elâlem konuşsun, herkes konuşursa ürün nasıl olsa daha çok satılır” diye düşünerek.... Kadın tüketiciyi neden hissiz, hafızasız, pardon ama adeta aptal addediyorsunuz? Biz kadınlar alışverişe çıktığımızda, birbirimizle konuştuğumuzda, hoşumuza gitmeyen, bizi rencide eden, zihnimizde tamamen olumsuz çağrışımlar uyandıran bir reklamdaki ürüne meyleder miyiz zannediyorsunuz? Keza böyle bir ürünü eşimiz, oğlumuz, sevgilimiz, nişanlımız satın aldığında sessizce omuz silkip seyirci mi kalırız sanıyorsunuz? Hiç mi etkisi yok ne düşündüğümüzün, ne hissettiğimizin, neye nasıl tepki verdiğimizin?

        Bu işin bir yönü sadece. Gelelim “Hitler ve erkekler” kısmına. Adolf Hitler propaganda kürsüsünden emir yağdıracak erkek tüketicilere. Onlara hangi şampuanı kullanmaları gerektiğini buyuracak, haykıracak. Erkek tüketicinin bundan olumlu olarak etkileneceğini düşündürten nedir acaba? Pardon ama siz erkek tüketiciyi şahsiyetsiz mi zannediyorsunuz? Tepeden bir emir gelmişçesine, yüz karası bir diktatör onlara emir eri muamelesi yaptı diye erkekler bu ürüne ilgi duyacak, öyle mi? Bu da işin bir başka yönü sadece. Dedim ya içimden gelmedi yazmak bu konuda. Ta ki Ajans Başkanı Hulusi Derici’nin üzücü açıklamasını okuyuncaya dek: “Musevi cemaatinin hassasiyetini göz önünde bulundurarak reklamın yayınına bugün itibarıyla son verdik.” Ne bir özür, ne bir özeleştiri. Yapılan açıklamayı, en az söz konusu reklam kadar zedeleyici, incitici buldum. İnsanın insanı gaz odalarında katletmesinin, hor ve hakir görmesinin, kafatasçılığın, faşizmin ve ırkçılığın sembolü olan Hitler’i ekranlarda görmek istememek için Yahudi mi olmak gerekiyor? Nazizm ve onun temsil ettiği zihniyet bütün bir insanlığın ortak yarası, ortak utancı değil mi? Hitler’den sadece Yahudiler rahatsız olur diye düşünmek aynen şunu iddia etmeye benziyor: Türkiye’de günde 3 kadın öldürülüyor; demek bu sadece kadınları ilgilendiren bir mesele. Türkiye’de derin bir Kürt sorunu var, senelerdir çözülemeyen, can üstüne can alan. Demek bu sadece Kürtleri ilgilendiriyor. Türkiye’de insanlar başörtüsü taktıkları için üniversite kapılarından döndürüldüler; demek bu sadece başörtüsü takan kadınları ilgilendiriyor. Türkiye’de 12 Eylül sonrası yoğun işkencelerden geçti binlerce vatandaş. Hikâyeleri daha henüz anlatılıyor. Demek bu sadece işkence kurbanlarını ilgilendiriyor. Türkiye’de trafik her gün kan döküyor; demek bu sorun sadece trafik kazası geçirenleri ilgilendiriyor. Türkiye’de basın özgürlüğü, demek sadece gazetecileri ilgilendiriyor. Ya da mesela Van depremi, demek sadece Vanlı depremzedeleri ilgilendiriyor. Bize ne?

        “Şoke edici reklam” başka bir şey, kötü reklam başka bir şey. İnsanları şaşırtmak, yenilikler getirmek, gözün alıştığı kalıpların dışına çıkmak elbette ki önemli. Sadece reklamcılıkta değil. Yaratıcılığın olduğu her işte. Sanatta, edebiyatta elbette ki yeniliklere açık olacağız, hem estetik hem içerikte. Ancak birilerini şaşırtmak adına insanlığın çok bedeller ödeyerek öğrendiği ortak ilkelerinden vazgeçersek, barışı, uyumu, muhabbeti ayaklar altına alırsak, insanı insan eden değerleri hiçe sayarsak, onun artık yaratıcılıkla en ufak bir ilgisi yok. Reklamın iyisi kötüsü olur mu dostlar? Olur, reklamın kötüsü öyle bir olur ki değil o ürünü satın almak, insanlar o markayla en ufak bir temas kurmak dahi istemezler. Reklamın kötüsü öyle bir olur ki, o satılan, pazarlanan ve pohpohlanan ürün, hafızalarımızda sadece karanlık bir çağrışımdan ibaret kalır. Süpermarkete gittiğimizde, alışverişe çıktığımızda, birbirimize tavsiyelerde bulunduğumuzda elimiz, dilimiz, gönlümüz varmaz o ürüne. Vicdanın Yahudi’si Müslüman’ı, Doğu’su Batısı, filancası falancası olmaz. Ama reklamın kötüsü olur. Hem de nasıl...

        Diğer Yazılar