Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜN boğa güreşleriyle ilgili genel bilgiler vermiş ve ardından güreşin ilk aşamasını yazmıştım.

        Bugün kaldığım yerden devam ediyorum.

        Boğa güreşinin ikinci aşamasına “banderilleros” deniyor.

        Banderilleros dediğin, küçük tahta mızraklar. Ucunda yaklaşık 2-3 santimlik oklar var.

        Matadorun 3 banderilleros’u ellerinde ikişer okla boğanın karşısına çıkıyor. Koşarak boğaya yaklaşıyor ve bir vücut hareketiyle kandırdıkları boğanın boynuzlarının arasından bu okları boğaya saplıyorlar.

        Bunlar boğanın 600 kiloluk bedeni için çok önemli bir yara değil belki ama sırtında saplanıp sallanan oklar boğanın asabını bozuyor.

        Bu aşama oldukça heyecan verici. Bazen matador, banderilleros’u kenara çekip bu ok saplama işini de gayet havalı bir şekilde kendi yapabiliyor. Bu da matadora artı puan yazıyor.

        Boğa güreşi genelde 20-25 dakika sürüyor. Bir günde 3 matador 6 boğayla güreşiyor

        CESARET VE KALİTE GÖSTERİSİ

        Ve ardından güreşin “gerçek an”ı denilen son bölümü başlıyor. Bu bölüm, tarafların en az biri için ölümle sonuçlanacağı kesin olan bir an. Bazen de her ikisi için. Bu evreye verilen bir diğer isim ise “muleta”. Çünkü matador, kırmızı muletayı ilk kez burada eline alıyor.

        Boğa arenanın içinde banderilleros tarafından oyalanırken, matador kenardaki “kılıç uşağı”nın yanına gidiyor ve ondan kırmızı muletayı ve kılıcını alıyor.

        Bu kılıç, güreşin sonunda boğaya saplanacak olan kılıç değil. Daha çok muletayı desteklemek için kullanılan bir çubuk görevi görüyor.

        Matador boğayı yavaş yavaş arenanın ortasına, yuvarlağın tam göbeğine çekiyor ve geçişlerini yaptırmaya başlıyor. Her iki tarafın da cesaret ve kalitesini gösterdiği en önemli bölüm bu.

        Matador ne kadar az hareket eder, boğayı ne kadar fazla kendi çevresinde döndürür ve ne kadar yakın geçişler yaptırırsa o kadar alkış alıyor.

        Boğadan kaçan, ürkek güreşen, uzak geçişler yaptıran matadorlar ise yuhalanıyor, ıslıklanıyor.

        BOYNUZUYLA SİNEĞİ MIHLAYABİLİR

        Boğa aslında boynuzlarına çok hâkim. Boynuzunun ucuyla bir sineği duvara mıhlayabilecek kadar hâkim ama daha önce insan görmediği için karşısında kıpır kıpır kıpırdayan muletayı insanın bir parçası zannederek ona saldırıyor.

        Matador da türlü numaralarla boğayı şaşırtıyor. Bazen de çılgınca cesaret gösterileri yapıyor.

        Boynuzların önüne dikiliyor, muletayı arkasından bir sağa bir sola oynatarak tehlikeli bir oyun oynuyor. Boğanın boynuzu her zaman olmasa da genelde öldürücü. Çünkü boğa, boynuzunu doğrudan matadorun kasık arterine saplıyor.

        İspanya’da sadece bu yaralanmalarla ilgili bir cerrahi dalı bile var. Matador kadar boğanın kahramanlığı da önemli.

        İyi bir güreş için her iki tarafın da cesaretli, kahramanca karşılaşması gerek. Ancak iyi bir matador kötü bir boğadan bile seyredeğer bir güreş çıkarırken, kötü bir matador iyi bir boğayı bile kötü gösterebiliyor.

        İyi bir güreşte, matadorla boğanın zaman zaman yek vücut olduğunu gören tribünler coşuyor. Ancak ender de olsa izleyiciler, matadoru kötü bulurlarsa güreşin sona erdirilmesi ve matadorun arenadan çıkarılması, boğanın da affedilmesi için belirli bir tempoyla alkışlayarak jüriye mesaj verebiliyorlar.

        Matador, boğayı ne kadar fazla kendi çevresinde döndürür ve yakın geçişler yaptırırsa o kadar alkış alıyor

        KAÇINILMAZ SON YAKLAŞIYOR

        Bu bölümde matador, boğayla genelde 5-6 dakika güreşiyor. Bu sürenin çok uzaması da iyi değil, çok kısa sürmesi de. Kısa sürerse matadorun boğadan korktuğuna delalet ediyor.

        Uzun sürmesi ise matador boğayı çok fazla yorarak son kılıçla öldürme evresini kolaylaştırmaya çalıştığına hükmediliyor ki, her ikisi de iyi değil.

        Güreşin bu bölümünde, birkaç dakika sonra orkestra hafif bir pasodoble ile hem matadora tempo veriyor hem de artık sonun yaklaştığını duyuruyor.

        Ve matador, boğayı arenanın ortasında bırakıp kenara gelerek boğayı öldüreceği hakiki kılıcı alıyor. Ardından yeniden birkaç geçiş yaptırıyor.

        GÜREŞİN EN TEHLİKELİ ANI

        Boğayı arenanın gölge bölümüne çekip muletasının ucunu yere seriyor, boğanın başını muletaya doğru eğmesini sağlıyor ve parmak uçlarına kalkarak kılıcını hedefe doğru nişanlayıp boğaya doğru hareket ediyor. Boğa da matadora doğru koşuyor.

        Nefes kesici bir an sonunda kılıç boğanın kürek kemikleri arasından kalbine veya ana arterine ve oradan da ciğerlerine saplanıyor.

        Güreşin en tehlikeli anı bu an.

        Çünkü matador savunmasız ve boğanın bazen bir metreye yaklaşan açıklıktaki boynuzlarının arasından kılıcı saplarken tam bir hedef.

        Matador ölümlerinin yüzde 90’ı da bu aşamada gerçekleşiyor.

        Tabii bu her zaman bir seferde olmuyor. Bazen 2, bazen 5 kez deniyor matador. Yapamadıkça da tribünlerden yuhlar yükseliyor.

        Ben 10 kerede boğaya kılıcı doğru düzgün saplayamayan efsane matadorlar gördüğümü söyleyeyim.

        Fransisco de Goya’nın “Picador’un Ölümü” tablosu

        DEVREYE SEYİRCİLER GİRİYOR

        Kılıç bir kez saplandı mı, banderilleroslar sahaya giriyor ve pelerinlerini sağa sola sallayarak boğanın başını döndürüp çökmesini sağlıyorlar. Çok başarılı matadorlar bazen buna izin vermiyor ve bu aşamada boğayla baş başa kalıyorlar.

        Eğer boğa kılıç darbesiyle hızlı bir biçimde ölmezse, matador farklı ve özel bir kılıcı boğanın ense köküne saplayarak boğayı öldürüyor.

        Daha sonra bir banderilleros gelip enseye sapladığı bir bıçakla kesin ölümü gerçekleştiriyor.

        Bu noktada seyirciler devreye giriyor.

        Ellerindeki beyaz mendillerle matadorun ödüllendirilmesini ya da boğanın ödüllendirilmesini isteyebiliyorlar.

        SADECE CESARET YETMİYOR

        Matadora verilecek ödüller bir kulak, iki kulak, iki kulak bir kuyruk olabiliyor.

        Boğaya verilecek en büyük ödül ise cansız bedeninin arenadan çıkarılmadan önce seyircilerin önünde tam tur dolaştırılmak oluyor. Bu arada tribünler boğayı çılgınca alkışlıyor.

        Kulak ödülü sıklıkla verilebiliyor. Her Corrida gününde genelde bir veya iki kez kulak ödülü veriliyor. İki kulak daha ender.

        İki kulak bir kuyruk ise çok çok ender. Ödül sadece matadorun cesaretine ve yeteneğine bağlı değil. Ekip olarak mükemmel olmalarıyla ilgili.

        Kusursuz bir picador, kusursuz banderilleroslar ve kusursuz bir kahramanca güreşten sonra ancak iki kulak ve bir kuyruk alınıyor.

        Ödüllendirilen matador, elindeki ödülü olan kulaklarla büyük bir edayla arenada izleyicilerin önünde bir tur atıyor, herkesi selamlıyor.

        Tribünler de ona mendillerini, şapkalarını atıyor, o da terini sildiği mendilleri tribüne geri fırlatıyor.

        Bu sırada arenaya temizlikçiler giriyor. Bozulan zemini düzeltiyor, boğadan akan kanların üzerine kum atarak temizliyor ve bozulan çizgileri onarıyorlar. Ve ardından ikinci matador için her şey yeniden başlıyor.

        Bir güreş yaklaşık 20-25 dakika sürüyor. Bir Corrida gününde 3 matador, 6 boğayla güreşiyor.

        ÖLEN BOĞA YEMEK OLUYOR

        Arenanın ahırlarında her güreş günü için 8 boğa var. Bunlardan 2’si yedek.

        Çünkü bazen boğa sahada ayağını burkabiliyor, sakatlanabiliyor ve sakat bir boğa hemen arenadan dışarı çıkarılıyor. Yerine yedek boğa giriyor.

        Hangi boğayla hangi matadorun güreşeceği o sabah çekilen kurayla belirleniyor.

        Matadorların boğaları seçme veya reddetme hakkı yok.

        Ancak matador isterse güreşten çekilebilir, fakat bunu yapan bir matadorun bir daha iş bulma şansı yok.

        Boğaları çiftliklerden arenanın bu işle görevli adamı seçiyor. Ne kadar çok para, o kadar iyi ve güçlü bir boğa demek. En çok merak edilen ise ölen boğaların ne olduğu?

        Bunun yanıtı çok basit: Yemek oluyor.

        Ancak çok kaslı ve güreş sırasında çok adrenalin yüklü olduğu için eti yenecek gibi değil.

        Bu yüzden önce 2 gün dinlendiriliyor.

        Sonra da 3 gün boyunca şarapta bekletiliyor.

        Sonra da pişiriliyor.

        Arena çevrelerinde “Toro”, yani güreş boğalarının etini satan restoranlar var.

        İyi marine edilmiş olanları gayet lezzetli. Koyu renkli, lifli bir et.

        300 BİN EURO’YA KADAR KAZANÇ

        Matadorlar bu işten ne kadar kazanıyor?

        Bu tamamen matadora bağlı.

        Ünlü matadorlar güreş başına 100 bin ile 300 bin Euro arasında para alıyor, ama bunlar çok ender.

        Genelde 50-100 bin Euro arası.

        Tabii bu ekibe ödenen para. Matador bu parayı ekibiyle paylaşıyor.

        Genç matadorlar ise 5 ile 10 bin Euro arasında alıyorlar. Biraz daha iyileri 30-40 bini buluyor.

        Ancak ben kendi adıma genç matadorları daha çok seviyorum. Çünkü kendilerini kanıtlamak için inanılmaz işler yapıyor, güreşi bir şölene çevirebiliyorlar.

        KAFASINA MİNDER YEDİ

        Mesela bu son gittiğim güreşte ilk kez 20 yaşında bir matador gördüm.

        İnanılmazdı. 2 güreşten toplam 3 kulakla ayrıldı. Ki son güreşten bir de kuyruk alabilirdi. Verilmediği için tribünler jüriyi epey bir yuhaladı.

        Hatta yıllardır yan yana boğa güreşi seyrettiğim arena arkadaşım Cancan, jüri başkanına küfrederek “Türk bile senden daha iyi anlıyor boğa güreşinden” deyince epey güldük.

        Buna karşılık 200 bin Euro’ya gelen ve büyük matadorlardan biri olan El Juli, rezil iki güreş çıkardı. Kafasına minderleri yiyerek gitti.

        Sevilla’da havuzlu villada oturup TIR karavanla gezmek ve Ferrari’ye binmek matadorların cesaretini genelde olumlu yönde etkilemiyor.

        Matadorlar güreş sezonu boyunca karavanlarıyla İspanya ve Fransa’yı arenadan arenaya gezerek dolaşıyorlar.

        İLKEL, VAHŞİ, AMA ŞAİRANE

        Sevgili okurlar.

        Bu anlattıklarımdan sonra “Boğa güreşini sevin” demiyorum. Elbette bunun vahşi, gaddar bir tarafı var. Ama kahramanca bir yanı da var.

        “2 yaşına gelmeden mezbahada kesilerek ölmek mi, 5-6 yıl özgürce yaşayıp kahramanca savaşarak ölmek mi?” sorusunun yanıtı beni bu olayı önemsemeye itti.

        Ve tabii hayatlarını ortaya koyarak sefaletten kurtulmak isteyen gencecik çocuklar da işin ayrı bir tarafı.

        Biraz ilkel ve vahşi, ama şairane bir taraf da buluyorum ben bunda.

        Ve bana göre asıl vahşet, akşam televizyonlarda izlediklerimiz.

        Dinin gereğini yerine getirmek elbette bir ritüel ve bir inanç, ama bunu yaparken hayvanlara türlü eziyet çektirenler daha mı az vahşi.

        Sokaklarda elinde bir bıçakla peşinizden koşan sözde bir kasapla mı karşılaşmak daha iyi yoksa elinde bir muletayla bir matadorla mı karşılaşmak.

        Zaten pek yakında bu gelenek ortadan kalkacak. Birer birer yasaklanıyor her yerde.

        Neredeyse 400 yıllık bu geleneği sizlere anlatmak istedim.

        Umarım kızmamışsınızdır.

        BİTTİ

        Diğer Yazılar