Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YILBAŞI kutlamaları birer birer yasaklanıyor.

        Önce İstanbul Taksim’de artık bir gelenek halini alan yılbaşı kutlaması yasaklandı.

        Gerekçe, terör saldırısı kuşkusu ve buna bağlı güvenlik.

        Ardından Beşiktaş’ta yapılması planlanan konser ve kutlama yasaklandı.

        Gerekçe, terör saldırısı kuşkusu ve buna bağlı güvenlik.

        Sonra Şişli’de yapılacak olan kutlamaya da “Yapmazsanız iyi olur” denildi.

        Gerekçe, terör saldırısı kuşkusu ve buna bağlı güvenlik.

        Kimse de direnemedi; yerel yöneticiler, “Yahu delirdiniz mi? Yılbaşı kutlaması, insanların eğlenmesi niye yasaklanıyor!” diyemedi.

        Çünkü çok sağlam bir gerekçe vardı: Güvenlik.

        Ne de olsa geçen yıl Taksim direkten dönmüştü.

        Taksim’i kana bulayamayan terörist, gidip Reina’yı kana bulamıştı.

        Yerel yöneticiler risk almaktan çekindi ve emre boyun eğdi.

        Ne de olsa merkezi otorite buyuruyordu: Güvenlik.

        Aslında emri veren merkezi otorite falan da değil.

        Emir doğrudan İŞİD’den ya da terör gruplarından geliyor da diyebiliriz.

        Çünkü yılbaşı eğlencesini tehdit eden onlar.

        Bizi yönetenlerin yaptığı, onların buyruğuna uymak sadece.

        Asıl otorite, teröristin otoritesi.

        Kimse bana kalkıp da “Öyle değil” demesin.

        Bal gibi öyle.

        Hukuki otorite nasıl ki “yasaları” gerekçe gösterip yasaklar koyuyorsa, terörist otorite de tehdit ederek yasaklar koyduruyor.

        Madem öyle, o zaman yılbaşı gecesi sadece sokakları değil, lokantaları, eğlence yerlerini, kulüpleri, her yeri kapatalım.

        Çünkü sadece sokaklar değil, o yerler de terör tehdidi altında.

        Hatta daha iyi bir çözüm bile mümkün.

        Yılbaşı gecesi toptan sokağa çıkma yasağı koyalım.

        Çıkanı da terörist diye vursunlar.

        Şimdi “Saçmalama Fatih” diyorsunuz.

        “Saçma” dediğimiz nelerin olduğunu gördük.

        Bunu da “görmeyiz” inşallah...

        *************

        İZANIMIZI KAYBETTİK HÜKÜMSÜZDÜR

        TAMAMEN çıldırmış bir topluma dönüşüyoruz galiba.

        Çünkü aklın en önemli emaresi, “izan”dır.

        Ve biz giderek izansızlaşıyoruz.

        Eski Cumhurbaşkanı, pek ender olarak aldığı tavırlardan birini alıyor ve kendince yanlış bulduğu bir konuda uyarı yapıyor.

        Adama hakaretin bini bir para. Elbette doğru düzgün eleştirmek, yanıldığını söylemek herkesin hakkı ama yetmiyor. İzansız bir tepki, izansız bir hakaret furyası.

        Bir televizyonda program yapan biri, bir şarkı listesini inandırıcı bulmadığını söylüyor. Listenin tepesinde olan ve bugüne kadar aklı başında diye bildiğimiz bir diğeri, programcının eski çıplak fotoğraflarını yayınlıyor. Programcı da yanıt olarak şarkıcının uyuşturucu kullandığını söylüyor, delilsiz. İzan hak getire.

        Gazeteci bir fikir yazıyor. Doğru, yanlış. Karşı kamptaki gazeteci fikre yanıt vermiyor. “Atın bunu hapse, kovun, dövün, öldürün” diyor. İzanın katresi semtine uğramamış.

        Adam yolda kadın sürücüyle tartışıyor. De ki haklısın, bir metre geri al sorun bitsin. Hayır kadına küfrediyor. Yetmiyor, elinde odunla iniyor araçtan, kadına saldırıyor. İzan mı? Kim kaybetmiş ki, o herif bulsun.

        Siyasette, iş dünyasında, her yerde durum aynı.

        Memleket olarak sorunumuz bu işte.

        İzanımızı kaybettik.

        Bakalım bir gün yeniden bulabilecek miyiz!

        *************

        SAPIK MI, KORUYAN MI?

        SAPIK dediğin her zaman çıkabilir.

        O kadar sapık, o kadar gözü dönmüştür ki, eşofman giymiş çocuklardan dahi tahrik olabilir.

        Kızmam.

        Hastalıklı bir ruhtur.

        Tedaviye muhtaçtır.

        Tedavi olamayacak kadar manyaksa tıkarsın bir yere, ömür boyu orada sapık hayalleriyle yaşar.

        Beni kızdıranlar bu sapkınlar değil.

        Ben bu sapkınları öğretmen yapana, hadi bilmeden yaptın orada tutana, orada tutulması için yazı yazana, sapığa “Sapık” diyenlere saldırana, “Benim sapığım iyidir” diye sahip çıkana kızıyorum.

        Hele bir de bu sapıklık ve sapkınlıklarını “inanç” örtüsü altına gizlemiyorlar mı, bak o zaman deli oluyorum!

        *************

        VAR MI?

        ABD yanı başımızda terör devleti kuruyor diye ABD ile papazız.

        Bu yüzden de yanı başımızda Esad’ı destekleyen Rusya’yla müttefik olmuşuz bir süredir.

        Zaten ABD’nin emeline ulaşmasının önündeki tek engel, Esad’ın Rusya destekli de olsa yerini koruması, Suriye’nin parçalanmaması.

        Ama birdenbire Esad’ın da terörist olduğunu söylüyoruz.

        Rusya ise anında yanıt veriyor, “Esad terörist değil” diye.

        Kim haklı bilemem. Kendi ülkemin haklı olduğunu düşünmek isterim.

        Ama bir merakım var.

        Bizim dünyada aynı fikirde olduğumuz herhangi bir ülke veya lider var mı?

        *************

        ADINI YAZIN ADINI

        BİR pastanenin vitrininde fareler dolaşıyormuş.

        Gazeteler, internet siteleri bunu haber yapıyor.

        Normaldir, yapacaklar tabii.

        Ama pastanenin ismi gizli.

        İşte bu normal değil.

        Gizlemeyeceksin kardeşim.

        Açıkça vereceksin.

        Hem gazetecilik kuralını uygulamış olacaksın hem de vatandaşı uyarmış olacaksın.

        Gizledin mi, fareli pastaneyi eleştirmiş değil, temiz pastaneleri de lekelemiş oluyorsun.

        *************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Taviz vermekle sonuçlanacak kavgaları baştan etmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar