Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “MUHARREM İnce yalnız mı?” sorum epey bir yankı uyandırdı anlaşılan.

        Ayşenur Arslan dostumuz dahi bunu bir eleştiri gibi yansıtma gereği duymuş ve “İnce hakkında olumsuz bir şey üretemeyen AKP kurmayları, bu teze sarıldılar” diyerek beni de “yandaş” ilan edecek noktaya getirmiş işi.

        Ne yazık ki, memleket bu halde ve getirenler utansın.

        En makul sorular bile “taraftarlık” süzgecine takılıyor.

        Ancak gördüğüm kadarıyla CHP’de “makuliyet” hâlâ hayatta ve hâkim.

        Bu yazımdan sonra Muharrem İnce başta olmak üzere CHP’lilerden son derece “açıklayıcı” telefonlar aldım ve almaya devam ediyorum.

        Önce cumhurbaşkanı adayı İnce aradı, sonra Grup Başkanvekili Engin Altay, dün de parti saymanı Haluk Koç.

        Haluk Koç ile 40 yılı aşkın Mektebi Sultani “kardeşliğimiz” ve samimiyetimiz vardır.

        “Yalnız mı bırakıldı?” sorumun “mali yönü”ne açıklık getirmek istemiş.

        Anlattı:

        “Sevgili Fatih biliyorsun cumhurbaşkanlığı seçimlerini düzenleyen Anayasa ve yasalar gereği partiler adaylarına mali destek sağlayamıyorlar. Bu nedenle de bizim adayımız Muharrem İnce’ye partiden destek vermemiz mümkün değil. Başka partiler ne yapar, nasıl yapar bilmiyorum ama biz CHP olarak yasalara saygılı olmak zorundayız.

        Yarın öbür gün Anayasa Mahkemesi’nin yaptırımlarıyla karşı karşıya gelmemek için fazladan dikkat sarf ediyoruz.

        Bu yüzden de Muharrem İnce’nin kampanyasına para aktarmamız söz konusu olmuyor. Olmayacak da.

        Bizim adayımız mitinglerine devletin özel uçaklarıyla gitmediği gibi, biz de kendisine uçak kiralayamayız. Çünkü bunu izah edemeyiz. Bunu ancak kendi kampanya fonundan yapabilir.

        Kanun açık. Bağışlar burada toplanacak ve harcanacak, seçim geride kaldığı zaman para artmışsa bu Hazine’ye verilecek.

        Buna mukabil örgütlerde çalışan arkadaşlarımız, bireysel olarak bağış yapıyor ve bağış topluyorlar. Muharrem Bey’in bununla ilgili bir ekibi var. Bu bağışların muhasebesini tutuyor ve harcamalar buradan yapılıyor.

        Şunu da söyleyeyim. Mali bir sıkıntı yok kampanya için.”

        Bunun üzerine Haluk Koç’a kampanya fonunda kaç lira toplandığını soruyorum.

        “Bağışlar çok yeni başladı. Bildiğim kadarıyla şu ana kadar 3 milyon TL’lik bir bağış yapıldı, ama bunun katlanarak artacağından şüphemiz yok. Muharrem Bey ve ekibi, şeffaf ve yasalara en uygun biçimde yürütüyor bu işi. Seçim bildirgesinin açıklanmasıyla beraber bağışların çok artacağından kuşkumuz yok.”

        ***********

        UYGUN OLSA NE OLUR OLMASA NE OLUR!

        MUHARREM İnce, Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesine ilişkin ABD’ye yapılan başvurunun usulüne uygun yapılmadığını iddia etti.

        Başvuru dosyasını görmedim ve usulüne uygun mu değil mi bilmiyorum.

        Geçmişte aranan veya Türkiye’nin çok istediği zannedilen pek çok kişi için usulüne uygun dosyalar gönderilmediğini, hatta bazıları için hiçbir dosya gönderilmediğini biliyorum.

        Fakat Gülen meselesinde durum biraz farklı.

        Dediğim gibi dosyayı görmedim, bilmiyorum.

        Ama bildiğim bir şey var.

        Usulüne en uygun dosyayı bile yollasak, ABD Gülen’i Türkiye’ye iade etmez.

        ***********

        SİBEL CAN’DAN MEKTUP

        DÜN Sibel Can’ın kızına otomobil almasıyla ilgili magazin basınının yaklaşımını yazdım ya, Sibel Can’dan mesaj geldi.

        Sibel Can’la 1980’lerden bu yana tanışırız.

        Bu eski tanışıklığa dayanarak şöyle yazmış:

        “Öncelikle keyifli hafta sonları diliyorum.

        Her gün olduğu gibi köşendeki yazılarını bugün de okudum ve çok doğru bir tespit yaptığın için hem bir teşekkürü hem de bir bilgi eksikliğini gidermek adına mesaj atmak istedim...

        Aileler için en birinci öncelik evlatlarının imkânları dahilinde iyi bir tahsil almalarını sağlamak, topluma faydalı bireyler olmaları için onlara emek vermek ve kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlamaktır.

        3 evladımın da eğitimlere aynı derecede önem veriyor ve onları olabildiğince medyadan uzak tutmaya gayret ediyorum.

        3’ü de İstanbul’un iyi okullarında eğitim alıp tahsillerine yurtdışında devam ederken hem orada hem de İstanbul’da inanın son derece mütevazı hayatlar yaşıyorlar.

        Ama doğdukları zaman ailelerini evlatlar seçemiyorlar, onlar da toplumun tanıdığı bir annenin evladı olmanın bazen zorluklarını, bazen de yanlış anlaşılmalarını yaşayabiliyorlar. Tıpkı Melissa’nın gazetede çıkan son haberinde olduğu gibi...

        Melissa, Londra’da okuluna başarılı bir şekilde devam ediyor. Tatil olması ile İstanbul’a gelmişti. Bir arkadaşının yemek daveti çıkışında, arkadaşı arabayı onun kullanmasını rica ediyor ve otomobil sanki Melissa’nınmış gibi bir algı oluşuyor.

        Ben çocuklarımı maddiyatın hiçbir zaman önemi olmadığını, en azından ön planda tutulmaması gerektiğini onlara aşılayarak büyüten bir anneyim. Ki yaşamımı tek başıma mücadeleler vererek sürdürdüğümü onlar da çok iyi bilirler ama sınırsız taleplerde bulunmazlar. Her zaman mütevazı bir yaşam biçimi içinde olmuşlar ve olmaya da devam edecekler.

        Başkası bir yazı yazsa bu kadar detay asla anlatmayı tercih etmem ama senin tüm samimiyetim ile bilmeni istediğim için yazma gereği duydum...”

        ***********

        TERBİYESİZLİK

        AHMET Hakan, bana “Terbiyesiz” demiş.

        Okumamıştım. Hevesli arkadaşlar arayıp haber verdi.

        “Ne yanıt vereceksin?” diyerek. Hiçbir yanıt vermeyeceğim.

        Meral Akşener’in medyada yer bulamıyor olmasıyla dalga geçtiğim yazımı terbiyesizlik olarak görüyorsa ne diyebilirim ki!

        Kalkıp da kendisine “terbiyeli” olduğumu ispat etmeye çalışacak halim yok.

        Ayrıca terbiyeli olduğum yönünde bir iddiam da yok.

        Ama şöyle bir iddiam var.

        Yazılarımı yazarken herhangi bir hesap kitap yapmıyorum, dengeleyeyim falan diye düşünmüyorum.

        Yanılsam da, bazen yanlış anlaşılsam da içimden geldiği gibi yazıyorum.

        Terbiyesizlikse, terbiyesizlik. Hesapçılık değil hiç olmazsa.

        ***********

        G-STRİNG VE BABAANNE

        TÜRK televizyonlarının “Yılın düğünü” denilen Prens Harry’nin düğününe ayırdıkları süreyi görünce “Acaba Türkiye’deki bazı cumhurbaşkanı adayları, kraliyetten biriyle evlenerek ekran sorununu aşabilirler miydi?” diye düşündüm.

        Açıkçası Harry’nin bir Hollywood yıldızcığı ile evleniyor olması çok da ilgimi çeken bir şey değil.

        Prens Harry’yi ise sıkıcı kraliyet ailesinin sıkıcı olmayan ferdi olarak gördüğüm için takdir ettim hep.

        Zaten düğünden önce bekârlığa veda gecesiyle ilgili yaptığı iddia edilen espri bile şahane.

        İddia o ki, o gece için şöyle demiş Harry:

        “Striptizci kızların g-stringlerine, üzerine babaannemin fotoğrafı olan kâğıtları sıkıştırmak biraz garip oldu.”

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Kaybettiğimizi zannettiğimiz eşeğin aslında çalındığının farkına vardığımız zaman.

        Diğer Yazılar