Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün siyaseti yakından takip eden bir dostuma uğradım.

        “AKP yüzde 50 oy alacak gibime geliyor. Bambaşka bir Türkiye’ye doğru gideceğiz. Herkes ona göre düşünmeli” dedi.

        “Eeee” dedim.

        “Türkiye dönüşecek. Herkes hesabını ona göre yapmalı” diye devam etti.

        “Senden bunları 2007’nin Ağustos’unda da duymuştum. Türkiye bir yere dönüşmez. Türkiye Türkiye’dir. Bazıları dönüştürdüğünü zanneder ama döner döner başladığı yere gelir. Bak 4 sene geçti. Ne oldu?” diye sordum.

        “Az şey mi oldu! TSK’nın haline bak. Şimdilik Danıştay ve Yargıtay dışında yargının durumu belli. Eğer yüzde 50 alırlarsa bak daha neler değişir” dedi.

        Bense hiç o kanaatte değilim.

        Türkiye’de hiçbir şey kolay kolay değişmez.

        Yapımız bu. Bu yapıyı 8 senelik, 10 senelik iktidarlar, yönetimler değiştiremiyor.

        Bırakın onu, 80 senelik rejimler değiştiremiyor.

        Toplum yönetim anlayışına biraz uyum sağlamış görünüyor ama kalıcı olmuyor.

        Gelen ağam oluyor, giden paşam.

        Bunları söyledim.

        “Yok canım” dedi, “Bak giderek daha muhafazakâr oluyoruz. Bundan şikâyetim yok. Ben de muhafazakâr bir yapıdan geliyorum ama çok şey değişiyor.”

        Ben de ona şunu sordum bunun üzerine:

        “Sen Cemil İpekçi haberini okudun mu?”

        Okumamıştı.

        “Cemil İpekçi’nin 3 yıllık hayat arkadaşı varmış. Adı Bekir mi ne. Yani bir nevi eşi. Cemil İpekçi’nin hayat arkadaşının eşinden bebeği olmuş. Yeni.”

        Bu sefer “Eee” deme sırası ondaydı. “Eeee” dedi, “Ne alakası var?”

        “Çok alakası var” dedim.

        “Cemil İpekçi kendini muhafazakâr ilan etti. Senin o yüzde 50’nin içinde Cemil İpekçi de var. Ve geri kalan yüzde 50 eksi 1 kişi de Cemil İpekçi’yi bu haliyle çok seviyor, bağrına basıyor, hatta ihale veriyor, modacısı yapıyor. Türkiye’nin muhafazakârlığı bu işte.”

        Bozaaaa

        Bazı şeyleri fazla tartışmaya gelmez.

        Sonra işin cılkı çıkar.

        Yavuz Semerci dün kuyuya bir taş attı. Bakalım kim çıkaracak.

        Kış akşamlarının keyifli içeceği, tamamen yerli, “Batı’dan gelen kötülük” olmayan bozada da alkol çıktı.

        Yüzde 3 müzde 3.

        Alkol alkol.

        Hadi bakalım.

        Alkolü tartışmaya açtın mı böyle olur.

        Bilmezler ki, ne kadar şekerli, meyveli ürün varsa biraz bekletip fermante ettin mi, illa ki alkol olur içinde.

        Şimdi ne olacak?

        Vefa Bozacısı’nı da TAPDK’ya mı bağlayacağız?

        Ramazanda Müslüman mahallesinde “Bozaaaa” diye bağıran adamı taşlayıp kovacak mısınız?

        Ben size söyleyeyim, bu işlere fazla dalarsanız yakında aç kalırsınız!

        4 ay önce 4 ay sonra

        Birkaç gün önce Ruşen Çakır’la sohbet ediyorduk.

        İlginç bir tespitte bulunduk.

        Türkiye’de bazı şeyler beklenmedik şekilde ve beklenenden büyük bir hızla değişiyor.

        12 Eylül referandumundan önce kendini liberal olarak tanımlayan “tipler” AKP iktidarına destek veriyor, AKP iktidarıyla ilişkilerini güçlendiriyorlardı.

        AKP iktidarı ise liberallerle kol kola gezerken, TÜSİAD’a ve kendisine destek vermeyenlere ayar veriyor, “bertaraf” olmakla tehdit ediyordu.

        O günden bu yana toplasan 4 ay geçti.

        Şimdi AKP’nin Genel Başkanı ve Başbakan, liberalleri mahkemeye veriyor, TÜSİAD’ın açılışında ise konuşma yapıyor.

        Başta da dediğim gibi, burası Türkiye.

        Burada her an her şey olabilir.

        Gerçek bir değişimden başka.

        Tek korkusuz sivil toplum

        Spor gerçekten büyük güç.

        Bakın sporseverlere, taraftarlara biraz baskı, biraz ayar verme çabası nerelere geldi.

        Dün Fenerbahçeliler ile Galatasaraylılar “baskıya” karşı birlikte yürüdüler.

        Ve bakın “Galatasaray aleyhtarı” açıklamalar yapan siyasetçiler, ilk kez bu kadar hızlı geri adımlar atmaya başladılar.

        Türkiye’de bir gün bir şeyler değişecekse galiba bunu sporseverler, taraftarlar yapacak.

        Türkiye’nin en güçlü ve hiç kuşkusuz en korkusuz sivil toplum örgütü onlar.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Size hayır diyenlerin aslında size yapmayı öğrettiğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar