Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yiğit Bulut son dönemde fikri olarak epey bir değişikliğe uğradı ama "Emperyal Türkiye" fikri değişmedi.

        Sürekli olarak "Yaşasın emperyal Türkiye" yazıları yazıyor.

        Doğrusu bu ya benim de hoşuma gidiyor.

        Zaten hangi Türk'e sorsanız, özellikle de genç yaşlardaysa, kafasında böyle bir fikir, daha doğrusu böyle bir hayal vardır.

        Solcusunda da sağcısında da.

        Kendimi hatırlıyorum da, lise yıllarında sağ siyasete soğuk, sol siyasete ılık baktığım ve hatta bizim dönemlerin "politize" arkadaşlarım tarafından "apolitik", hatta "lümpen" olmakla suçlandığım yaşlarımda Adriyatik'ten Çin Denizi'ne uzanan bir "demokratik Türk İmparatorluğu" hayal ederdim.

        Sonra büyüdüm. Akıllandım mı, aklım başıma mı geldi emin değilim. Belki her ikisi de olmadı. Ondan da emin değilim.

        Ama artık "hayal kurmakla" emperyal güç olunmayacağını biliyorum.

        "Hadi olalım" demekle de olunmuyor.

        Parayla pulla, hatta dışa bağımlı askeri güçle de olunmuyor.

        Öyle olsaydı elimizde şahane bir "Emperyal Osmanlı" vardı.

        O niye kalamadı, ona bakmak lazım.

        Yiğit Bulut'un anlaması gereken bir şey var.

        Yiğit'in "emperyal" diye adlandırdığı bir dünya gücü olmanın ne parayla ilgisi var, ne pulla.

        Ne de konu komşu üzerinde etkili olmakla.

        Emperyal olmanın belirli koşulları var.

        Bunlardan en birinci ne, biliyor musunuz?

        "Teknoloji üretmek." Teknoloji ve buna bağlı üretim konusunda dünyanın önünde koşmuyorsanız emperyal güç falan olamazsınız.

        İkincisi "fikir üretmek".

        Dünyada tartışılabilir fikirler, doktrinler üretemiyorsanız yine emperyal güç olamazsınız.

        Üçüncüsü "sanat üretmek". Hem de her türlüsünden. Müzik, resim, heykel ve daha aklınıza ne gelirse her türlüsünü. Üretmek, yıkmak değil.

        Dördüncüsü "özgürlük üretmek". Fikirlere, insanlara, ırklara, dinlere özgür ortamlar sağlamadığınız müddetçe asla emperyal güç olamazsınız.

        Beşincisi "ticaret üretmek". Uluslararası ticaretin önemli bir parçası değilseniz, iyi bir pazar olamıyor, iyi pazarlar bulamıyorsanız, pazarlar arasında bir köprü görevi göremiyorsanız yine emperyal memperyal olamazsınız.

        Liste daha çok uzar ama bunlar olmazsa olmazları.

        Bakın bu listeye ve kararınızı kendiniz verin.

        Bu beş şıktan kaçının yanına "tamamdır" işareti koyabiliyorsanız, Türkiye'nin emperyal güç olma şansı o kadardır.

        Onların yanına "check" işareti koymadan emperyal olmak ancak uykuda mümkündür. O da bir tarafınız açık kalmışsa.

        Peki bir gün olmaz mı?

        Olur elbet.

        Liste yukarıda.

        Foster’ın ölümünde eksik soruşturma mı?

        Defne Joy Foster’ın Adli Tıp raporu yayınlandı.

        Sis perdesi hâlâ aralanmadı.

        Öüm nedeni hâlâ belirsiz.

        Emniyet’ten konuştuğum bir önemli isim, “O iş o gün kapandı. Kızcağız öldüğüyle kaldı” dedi.

        “Niye?” diye sordum.

        “Çünkü her şey ham hum şaralop modeliyle yapıldı. Soruşturmada, incelemede büyük eksiklikler var. Olay sonrası evde ciddi bir arama, inceleme yapılmadı. Delil olma olasılığı büyük pek çok unsur incelenmedi. Olay basit bir ölüm vakası gibi ele alındı. Olaya tanık olanların Adli Tıp incelemesi yapılmadı. Kan örnekleri alınmadı. Evdeki deliller düzgün toplanmadı. Bütün bir olayın çözümü Defne Joy Foster’ın Adli Tıp incelemesine bırakıldı. Oradan da çıka çıka bu çıktı” dedi.

        Anladığım kadarıyla “Ölen öldü. Kalanları üzmeyelim bari” mantığıyla bu olay kapandı gitti.

        Gidene yazık oldu.

        Mercan’a dava açıyorum

        Wikileaks belgelerinin dün ortaya çıkan bölümünden önemli bir şey öğrendim.

        Ben ajanmışım.

        Bunu söyleyenWikileaks belgeleri değil.

        Bunu söyleyen bir AKP’li milletvekili. AKP Milletvekili Murat Mercan, ABD Büyükelçisi’yle veya bir başka ABD’li diplomatla “dedikodu” yaparken ABD’liye benim “ajan olduğumu” söylemiş.

        Hem de “paralı ajan”.

        Şimdi Murat Mercan’a bir fırsat sunuyorum.

        Bugün kendisini, bana yönelik bu sözlerinden ötürü mahkemeye vereceğim.

        Kendisine elindeki bütün imkânları ve yetkileri kullanarak benim ajan olduğumu kanıtlama fırsatı sunacağım.

        Kim adına ajanlık yaptığımı, kaç para aldığımı belgeleyip beni rezil etme imkânını ona kullandıracağım.

        Evet Murat Mercan.

        Mahkemede görüşürüz.

        İspatlayamayan ne olsun!

        400 bine geldik

        HABERTÜRK bayi satışlarında Türkiye’nin en çok satan 2. gazetesi. Etkinlikte ise hiç tartışmasız birinci.

        Geçen hafta ortalama satışlarımız 280 binin üzerinde. Hafta sonu satışlarımız ise 400 bine yakın.

        Ancak çok ilginç bir durumla karşı karşıyayız.

        Biz satışlarımızı ne kadar artırırsak, Sabah Gazetesi de o kadar artırıyor.

        Biz yükseliyoruz. Onlar da yükseliyor.

        Biz düşüyoruz, onların da yükselmesine gerek kalmıyor, onlar da düşüyor.

        Sanırsınız ki Sabah Gazetesi bizim kuyruğumuza bağlanmış.

        Çok ilginç doğrusu.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ

        Libya'da oynanan oyunun farkına vardığımız zaman.

        Diğer Yazılar