Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SONUNDA “ahkâm kesildi”.

        Tek umudum oydu.

        Olmadı.

        Başbakan Erdoğan, “Ben de ÖSYM Başkanı’nın açıklamalarından tatmin oldum” dedi.

        İyi de şimdi ne olacak peki!

        Biliyorsunuz, ÖSYM’deki şifreli kopya skandalıyla ilgili olarak pek çok öğrenci yargıya gitti.

        Yargı bununla ilgili bir karar verecek.

        Sonra konu belki Danıştay’a kadar gidecek.

        Peki sorarım size şimdi, yani Başbakan da “tatmin olmuşken” yargı nasıl bağımsız bir biçimde karar verecek!

        Düşünün şimdi, Bölge İdare Mahkemesi’nden genç bir hâkimsiniz.

        Dosya önünüze gelecek.

        Başbakan’ın “tatmin olduğunu” söyleyen görüntüsü ise gözünüzün önünde.

        Türkiye gibi “yargının bağımsız olduğu bir ülkede” o hâkim hangisine daha çok bakar?

        Dosyadaki görüntüye mi, yoksa gözünün önündeki Başbakan görüntüsüne mi?

        Ya vicdanıyla baş başa karar verecek ya da HSYK ile baş başa kalacak.

        Gel de çık işin içinden.

        Cesur bir hâkimse en azından “Benden gitsin” diyerek “bilirkişiye” gönderecek dosyayı. Baksın diye.

        Bilirkişi dediğin ne?

        Profesörler, bilim adamları.

        Peki onlar nasıl karar verecekler?

        Dosyaya bakarak mı, yoksa Başbakan’ın tatmin olduğu bir konuda tatmin olmaması imkânsız YÖK Başkanı’na bakarak mı?

        Aleyhte rapor versen vicdan var, lehte versen YÖK var!

        Haydaaa!

        Gel de karar ver bakalım.

        Diyorum ya ileri demokrasinin en ileri hali bu.

        Tatmin demokrasisi.

        Herkes tatmin olduğuna göre, geriye kala kala tatminsiz öğrenciler kalıyor.

        Onlar da mühim değil.

        Büyüyünce onlar da tatmin olmanın bir yolunu bulurlar.

        Provoke olmayın tatmin olun

        İLERİ demokrasi demişken unutmadan geçmemek lazım.

        Bakın ileri demokrasinin kurallarından birini daha öğrenmiş bulunuyoruz.

        Eğer birisi yürütmenin kararlarından, yürütmeye bağlı idarenin kararlarından veya icraatından hoşnut değilse ve buna itiraz ediyorsa, mutlaka ve mutlaka "provokatördür".

        Yok eğer provokatör değilse "provokasyona geliyordur".

        İleri demokrasilerde hiç kimsenin özgür iradesi, kendi keyfine veya düşüncelerine göre karşı çıkma hakkı olamaz.

        Karşı çıkmak provokasyondur.

        Çünkü ileri demokrasilerde yönetenler her şeyi herkesten daha iyi bilir, daha iyi yapar, daha iyi uygularlar.

        İleri demokraside yönetenler "kusursuzdur".

        Bu kusursuzluğu göremeyenler ise "provokatör ve provoke edilmiş" halk güruhlarıdır.

        Bu yüzden de eğer ileri demokrasiye inanıyorsanız, sakın ola ki, sokağa çıkıp gösteri yapmayın, itiraz da etmeyin.

        Sizin, sizi yönetenlerden daha iyi bilme hakkınız yoktur.

        Bunu kabul etmiyorsanız "geri demokrasici" olursunuz.

        Tabii önce provokatör olduktan sonra.

        Sağlık Bakanı, Haberal'ın sağlık durumunu düşünüyor

        SAĞLIK Bakanı Prof. Recep Akdağ ile telefonda konuşuyorduk.

        "Ne diyorsunuz listeler için" dedim.

        "CHP'nin ne yapmak istediğini anlamadım" dedi.

        "Yok ben sizin partinin aday listelerini soruyorum" dedim.

        "İyi bence. Epey bir değişiklik var ama CHP'ninkini garipsedim" dedi.

        "Sizde de gider denilenler gitmedi. Ama epey bir yer değişikliği var"

        dedim.

        "CHP Haberal'ı aday gösterdi. Bayağı da bir sağ kesimden adayları var. Bence doğru yapmadılar. Ergenekon soruşturmasıyla bu kadar iç içe geçmeleri doğru olmadı. Böyle bir hata yapacaklarını zannetmiyordum"

        dedi.

        Sonunda pes edip ben de konuya girdim.

        "Balbay CHP'lidir, ona bir itiraz

        olamaz. Ergenekon sanıklığı bir yana Haberal, MHP'ye daha uyardı. Fazla sağ" demek zorunda kaldım.

        "Bildiğimiz kadarıyla Haberal'ın

        sağlık durumu bayağı kötü. Hastaneden çıkamıyor. Meclis'e nasıl gelecek?" dedi Bakan Akdağ.

        Sonra da gülerek ekledi: "Keşke bir de kardiyolog aday gösterseydi CHP. Haberal'ın yanından ayrılmazdı."

        Ben de gülerek, "Siz de profesörsünüz. Siz göz kulak olursunuz Meclis'te Haberal'a" dedim.

        "Ben çocuk profesörüyüm. Çocuk doktoruyum. Haberal'a benim bilgim yetmez" dedi.

        Belli ki, Adalet ve Kalkınma Partililer, CHP'nin aday listelerini kendi partilerinden daha yakın izliyorlar.

        Ya da en azından daha rahat eleştiriyorlar.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        İşe yaramayan bakanların üzerini çizebilecek kadar cesur olduğumuzda.

        Diğer Yazılar