Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AYLARDIR gündemde olan soru bu:

        "Cemaat ile hükümetin arası açıldı mı?"

        Hatta son zamanlarda "Cemaat ile hükümet güç kavgasına mı girişti?" diye de soruluyor.

        Bilen bilmeyen yazıyor.

        "Ben cemaattenim" diyeni cemaatin en etkili adamı zannedenler, ahkâm kesiyor.

        Kimi "Evet kavga çıktı" diyerek, kimi "Hayır aralarında sorun yok" diyerek.

        Baştan söyleyeyim.

        Ben bu cemaat memaat işlerinden fazla anlamam.

        Ama bildiğimi yazarım.

        Hükümet ile kısaca "cemaat" diye anılan "Gülen hareketi" arasında bir kavga olmaz.

        Çünkü cemaat, hükümetle kavga edecek kadar "aptal" değildir.

        Çünkü bu topraklarda yüzyıllardır "iktidarla" kavga eden hiçbir cemaat, hiçbir tarikat bundan kârlı çıkmamıştır.

        Tabii ki, iktidar derken hakiki ve güçlü bir iktidardan bahsediyorum.

        Osmanlı döneminde, yönetimler cemaatlere dokunmamış, ama ne zaman ki cemaatler, tarikatlar "iktidarı paylaşmak istemişse" cemaatlerin ve tarikatların tepesine binilmiştir.

        Bu kavga Osmanlı İmparatorluğu boyunca sürmüş gitmiştir.

        İktidardan siyasi pay istemeyen cemaatlere göz yumulmuş, desteklenmiş, iktidardan pay isteyenler ise ezilmiştir.

        Çünkü güçlü iktidarların elinde bunu yapacak güç vardır.

        Ne kadar güçlü olursa olsun, hiçbir güç devletten güçlü değildir. Yasama yetkisini, atama yetkisini elinde bulundurandan güçlü değildir.

        Bu yüzden de cemaatlerle, hangisi olursa olsun iktidarlar arasındaki kavganın kazananı baştan bellidir.

        Hele hele AK Parti iktidarı gibi bir iktidar, cemaatlerin karşısına alacağı türden bir iktidar da değildir.

        Diyelim ki, 3 milyon oy potansiyeli olan bir cemaat ile AK Parti arasında sorun var ve cemaat AK Parti'yi istemiyor.

        Allah aşkına, o cemaatin önderleri "Gidin CHP'ye oy verin" diyebilir mi?

        Derse kaç cemaat mensubu bunu dinler?

        Bunu cemaat de bilir, iktidar da!

        Bu yüzden de bu topraklarda cemaatler zaman zaman iktidarlarla sorun yaşasalar da bunu asla kavga noktasına taşımazlar.

        Çünkü cemaatler açısından önemli olan rahat faaliyet göstermek, mensuplarının haksızlığa uğramasının önüne geçmek ve sıkıştırılmamaktır.

        Bu yüzden de belirli konularda farklı düşünseler de, cemaat ile hükümet arasında kökten bir yol ayrımına kolay kolay gelinmez.

        Gelineceğini düşünenler yanılır.

        Tek cemaat Gülen mi?

        TÜRKİYE'de cemaat denilince akla tek gelen "Gülen Cemaati" oldu.

        Sanki Türkiye'de başka cemaat yokmuş gibi.

        Oysa Türkiye cemaatler cenneti.

        Cemaatlerin büyük bölümü Nakşi kökenlidir. Orta Asya Türk kökenlidir.

        Nur Cemaati bile.

        Türkiye'de oldukça yaygın ve geniş olan Nakşilerin "Halidi" kolu siyasete daha meraklıdır.

        Bağdadi'ye dayanır.

        Nakşiler zaman içinde kollara ayrılmıştır.

        Bugün Türkiye'de Menzilciler azımsanmayacak bir güçtür.

        Süleymancılar da öyle.

        Nur Cemaati içinden çıkıp ayrılan Gülen Cemaati de bir güçtür.

        Kadiriler ise hepsinden ayrı bir grup olarak bilinir. Siyasete en mesafeli duranlardır.

        Bu yüzden de "cemaat" diyerek sadece Gülen Cemaati'ni düşünmek hatalıdır.

        Futbol Federasyonu'na kim başkan olur?

        TÜRKİYE'de futbolun hali "acınacak" olmaktan çıkıp "gülünecek" noktaya doğru hızla ilerliyor.

        Tanımlayacak kelime "kepazelik" ama o kadar da sert olmamak lazım herhalde.

        Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar'ın istifasından sonra durumun komikliği iyice ortaya çıktı.

        Aydınlar'a, "İstifa et de kaosu görsünler" demiştim.

        Etti.

        Görüyorsunuz durumu.

        Aydınlar'a demediğini bırakmayıp istifaya götürenler, şimdi "Gel yeniden başkan ol" diyorlar.

        Bundan daha komiği, birkaç gün önce istifa eden Aydınlar, "Gel" teklifine "Gelmem" demiyor.

        Koskoca Türkiye'de Futbol Federasyonu'na başkan olabilecek bir isim çıkmıyor, bulunamıyor.

        Bana göre ise iki seçenek var.

        Birinci en doğru seçenek Şenes Erzik.

        UEFA'da 2. adam.

        Futbol Federasyonu Başkanı olması halinde UEFA ile aracılarla konuşulmasına, dert anlatılmasına gerek kalmayacak.

        İki kurum bir anlamda bir araya gelmiş olacak.

        Türk futbolundaki kaos azalacak.

        Üstelik de durum tam Erzik'in geçmişte istediği gibi.

        Üstelik de sıkı bir Fenerbahçeli.

        Başkanlık tekliflerine hep "Tek aday olursam olur" diyen Erzik, şimdi tek aday olarak Futbol Federasyonu Başkanı olma şansına ve futbolu bir nebze olsun rahatlatma şansına sahip.

        Ama Şenes Erzik böyle bir dönemde böyle bir görevi asla kabul etmez, biliyorum.

        Diğer adayım ise Faruk Süren.

        İlkeli. Gerekeni yapacak dirayette.

        Yurtdışıyla kuracağı ilişkilerde ise "ezilen" değil, "ezen" olacak bir karizması var.

        Sadece bu sorunların aşılmasında değil, Türk futbolunun geleceği için de vizyon sahibi bir adam.

        Galatasaraylı ama önemli değil; çünkü Galatasaraylılar da kendisinden nefret ediyor nasılsa.

        Mehmet Ali Aydınlar'a dönecek olursak.

        Bu saatten sonra yeniden aday olmayı hiç düşünmesin.

        Çünkü dün Aziz Yıldırım, mahkemede yaptığı şovla Aydınlar'ı gömdü.

        Belli ki, Türk futbolunda ikisinden biri bundan sonra olamayacak.

        Hangisi Allah bilir!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Spordan mafyayı temizlediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar