Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HABERTÜRK yine yaptı yapacağını.

        Şike davasının görüldüğü mahkemenin fotoğrafları dün Habertürk’ün 1. sayfasında yayınlandı.

        Bu yıllardır böyle. Daha doğrusu Habertürk yayın hayatına girdiği günden beri böyle.

        Türkiye’nin merak ettiği her şey, Habertürk’te yayınlanıyor.

        Bu yüzden de ödül üzerine ödül alıyoruz, 3. yaşımızı doldururken 3 yıldır neredeyse tüm kurumlar Habertürk’ü “Yılın Gazetesi” seçiyorlar.

        Sağolsunlar.

        Dün de şike iddialarının ve futbolda şiddet ve mafyalaşma iddialarının görüldüğü mahkemenin salonu ilk kez ve sadece Habertürk’te yayınlandı.

        O salonu sadece Habertürk okurları gördüler.

        Tabii hemen ardından “komplo teorileri” üretilmeye başlandı.

        Neler neler yazdılar, dediler.

        “Habertürk muhabiri salona gizlice girmiş ve tek kare çekip kaçmış” diyenler.

        “Polis, adliyede Habertürk muhabirini kovaladı” diyenler.

        “Bu fotoğrafı çekip Habertürk’e servis ettiler” diyenler.

        Daha neler neler...

        Okudukça güldüm.

        Çünkü hiç de öyle bir şey yok.

        Bu fotoğrafın çok basit, çok sıradan ama “gazetecilikten” ibaret bir hikâyesi var.

        Önceki gün Mahkeme Başkanı, salona gazetecilerin alınmamasını, çünkü salonun çok kalabalık olduğunu söyledi.

        Bunun üzerine gazeteciler itiraz edince, mahkeme salonuna bir kamera koyulması ve bunun başka bir odadaki televizyona bağlanmasına, gazetecilerin de duruşmayı bu odadan televizyondan izlemesine karar verdi mahkeme.

        Kamera kuruldu. Yandaki bir odadaki televizyona bağlandı.

        Bu çalışma sırasında o odaya giren muhabirlerimizden biri, televizyonda duruşma salonunu görünce bu görüntüyü fotoğrafladı.

        Ancak daha sonra mahkeme heyeti karar değiştirdi ve bu yayından vazgeçildi.

        Ama bizim arkadaşlar fotoğrafı çekmişti.

        Biz de bu televizyon görüntüsünün fotoğrafını yayınladık.

        Bunun adı gazeteciliktir beyler.

        Nazar etmeyin ne olur.

        Çalışın sizin de olur:)))

        Tarihi fotoğraf ve yasalar

        DÜN bütün gazetelerde Habertürk'teki fotoğrafın şoku yaşanırken, bir dönem Radikal Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenliği'ni de yapmış olan İsmet Berkan, Twitter'dan "Bu fotoğraf da yayınlanır mı?" diyerek bizi eleştirdi.

        Yayınlanır İsmet'cim.

        Gazeteci olan bu fotoğrafı yayınlar. Yayınlamazsa senin gibi olur.

        Başına geçtiği gazetenin tirajı yerlerde sürünür.

        Bu fotoğraf Yassıada fotoğrafları gibi önemli bir tarihi belgedir.

        Biz öldükten sonra bile bu fotoğraf belge olarak kalacaktır.

        Gazetelerin işi de budur.

        Bazıları da diyor ki: "Yasadışı iş yaptılar."

        Bu fotoğrafı basmak yasal olarak doğru değilmiş.

        Gazetelerin yazdığı haberlerin, bastığı fotoğrafların büyük bölümü yasalarla sıkıntı yaşar.

        Gazetecilerin işi yasaları zorlamaktır, halkın haber alma özgürlüğünü artırmaya çalışmaktır.

        Yasadışı dinleme kayıtlarının gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlandığı, gizlilik kararı alınmış davaların satır satır yazıldığı bir ülkede bu fotoğrafın basılması asla yasadışı değildir.

        Çünkü mahkemenin gizlilik kararı yoktur. Aleni yapılmaktadır. Anayasa gereği duruşmalar aksi karar olmadıkça açıktır. Bununla ilgili düzenlemeyi yapan Türk Ceza Kanunu'nun 286. maddesi, "Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasındaki ses veya görüntüleri yetkisiz olarak kayda alan veya nakleden kişi, altı aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılır" der. Ama bu soruşturma değil yargılamadır.

        Ve zaten bu madde işlerliği olan bir madde olsa bizim bastığımız fotoğraf değil sanıkların mahkemeye götürülürken ve getirilirken çekilmiş fotoğraflarını yayınlamak bile aynı kapsam içinde suçtur.

        Tüm gazete ve televizyonlar bu suçu her gün defalarca işlemektedir.

        Gereksiz kahramanlık

        YILLAR önce çok yazdım, "Bizim polislerimiz iyi eğitilmiyor" diye.

        Polisler kızdı, "Eğitiyoruz" dediler.

        Ama ben haklıyım.

        İşte dün olan, içimizi yakan olay.

        Bir emniyet müdürü, acemi bir genç polis de değil, emniyet müdürü, silahlı bir kişinin elindeki silahı almak istiyor.

        Hiçbir önlem almadan saldırgana yaklaşıyor. Karşısındakinin güvenini kazanacak ve ikna edip silahı alacak.

        Ama karşısındaki adam değil ki!

        Vermiyor silahı.

        Emniyet müdürüne saldırıyor ve boğuşma sırasında müdürü vurup öldürüyor. Geride hayatlarının bundan sonrasını babasız geçirecek bir aile kalıyor.

        İş mi bu!

        Polislerimiz Amerikan filmlerindeki kahraman polisleri gerçek mi zannediyor?

        Bırakın silahlı birini, Amerika'da yolda trafik çevirmesinde bile polis geliyor ve ellerinizi direksiyona koyup durmanız gerekiyor.

        Elinizi oynatsanız polis vurabilir.

        Bizde ise müthiş bir rahatlık, müthiş bir lagarlık.

        Sonra da böyle felaketler.

        Sadece o mu?

        Bir başka olayda bir başka motosikletli memur, bomba ihbarına gidiyor.

        Bomba olması muhtemel çantayı alıyor ve açıyor.

        Çok şükür bir şey olmuyor ama ya olsa!

        Diyorum hep, "Polisimiz iyi eğitilmiyor ve olaylar karşındaki prosedürler net değil" diye.

        Kimse dinlemiyor.

        Olan yine polise oluyor!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Gazetecilere edilen küfürlerin bir etkisi olmadığını

        küfredenler anladığı zaman.

        Diğer Yazılar