Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün benim gazetemde bir haber. Bir baba “Bu mu sağlıkta çağ atlayan Türkiye” diye bağırıyor.

        “Hayırdır” diye merakla haberi okuyorum. 39 yaşında bir baba. Akraba evliliği yapmış. Üç çocukları olmuş. Biri de doğmadan ölmüş. Çocuklardan biri özürlü doğmuş. 3 yaşında 3.5 kilo. Baba bağırıyor, “Bu mu sağlıkta çağ atlayan Türkiye” diye. Yıllardır yerde gökte yapılan uyarıları dikkate alma, akraba evliliği yap. Akraba evliliğinin en doğal sonuçlarından biri olarak engelli bir çocuğun olsun. Sonra suçlu Türkiye olsun. Var mı böyle bir şey! İktidarı 40 türlü şeyle eleştirebiliriz. Ama sağlık hizmetleriyle ilgili yapacağımız eleştiriler ayıp olur, ayıptan öte “haksızlık” olur. Hastanelerde randevu sistemi gelmiş. Özel hastane-devlet hastanesi ayrımı kalkmış.

        Acile gideni kimse çevirmiyor. En pahalı hastanenin aciline gitsen kimse beş kuruş para almıyor. İlaç fiyatları düşmüş, ilaç üreticileri ağlayıp duruyor. Hastanede rehin kalan yok. Ama akraba evliliği yaptığı için özürlü bir çocuk sahibi olan baba, “Bu mu sağlıkta çağ atlamak” diyor. “Benim derdim büyük” dese haklı. Derdi büyük. Ama toptancı bir karalama haksızlık, ayıp. Önce sen çağın gereğini yap, olacağı bile bile akraba evliliği yapma. Sonra devlete kız.

        Ahmet Hakan’a tavsiye

        Ahmet Hakan ile Mehmet Barlas arasında bir polemik sürüyor birkaç gündür. Barlas, Doğan Medya Grubu’nun en büyük hissedarı Aydın Doğan’a, “Yazarlarını, yöneticilerini uyar” diye yazınca Ahmet Hakan ile Barlas arasında bir tartışmadır başladı. Birbirlerine demediklerini bırakmıyorlar. Sakın yanlış anlamayın, bu polemiğe ucundan bucağından dahil olmak gibi bir derdim yok. İki kişi tartışırken üçüncüye ne düştüğünü iyi bilirim. Ben sadece Ahmet Hakan’a birkaç tavsiyede bulunacağım. Ahmet sürekli olarak tavsiyelerde bulunur ya, bu kez de benden ona bir tavsiye gidecek.

        Mehmet Barlas, Ahmet Hakan’la yaptığı laf yarışında Ahmet Hakan’ın, “12 Eylül’de Evren’i evinde ağırladın” eleştirisi üzerine, “28 Şubat sürecinde benim evimden çıkmazdın. Keşke bu eleştirini o zaman dile getirseydin” diye yanıt verdi. Bunun üzerine de Ahmet Hakan, “Doğru söylüyorsun, o günlerde senin evine çok gelip gittim. Hata etmişim. Pişmanım” diye pişmanlığını dile getirdi. Ahmet Hakan dostuma tavsiyem de tam bu meseleyle ilgili. Biliyorum ki, Hakan’ın tüm dostları, takıldığı insanlar “basın camiasından”. Hemen hepsi yazar veya gazeteci ya da televizyoncu. Bu büyük bir yanlış. Ben bu mesleğe başladığım günden itibaren kesinlikle bir kural uyguladım.

        Özel hayatım ile gazeteciliğin arasına çok kesin bir çizgi çizdim. Çok iyi gazeteci dostlarım var. Ama kalabalık davetler dışında ne bir gazeteci dostum benim evime gelir, ne de ben asla bir gazeteci dostumun evine giderim. Gazetecilerle iş dışında buluşup konuşmam. Ne iş, ne siyaset. Hürriyet’te yıllarca çalıştım. Herhangi bir iş arkadaşımın evine gitmedim.

        Dönemin yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün evini bilmem. Aydın Doğan’ın evine birkaç kalabalık davet için elbette gitmişimdir ama ne tatil köyünde kaldım, ne yatıyla dolaştım, ne Aydın Doğan’la erkek erkeğe tatillere çıktım. Aydın Doğan’ın meşhur Kelkit gezilerine bile bir kez olsun iştirak etmedim. Gazetecilik bizim işimizdir ama yaşamımız değildir. Gazetecilik mesleği dolayısıyla tanıdığımız çevreler bizim sadece işimizle ilgilidir, kişiliğimizle değil. O yüzden de en yeni arkadaşım 30 yıllıktır. Ahmet Hakan bilsin ki, gazeteci gazetecinin kurdudur.

        Not: Bu durumun tek istisnası benim için Murat Bardakçı’dır. Onunla da bir araya geldiğimiz özel hayatımızda asla gazetecilik üzerine konuşmayız.

        Terim kalsaydı bu dörtlü çok bozulacaktı

        Ağzından baklayı çıkaran taraf sonunda Galatasaray yönetimi oldu. Aslında geçen sezon sonundan beri ağzını büzüşüne bakanlar “Ömer” diyeceğini biliyorlardı ama Başkan Ünal Aysal bir türlü diyemiyordu. Kurnaz işadamı taktiğiyle Terim’i bezdirip istifaya götürmek istedi. Çünkü Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak’tan sonra Terim’i de gönderip, gelecek bir başarısızlığın altında kalmak istemiyordu. Terim de başkandan daha az uyanık olmadığı için o da bir türlü adım atmayınca Başkan Aysal köşeye sıkıştı ve Terim’e 48 saat süre verdi, kararını vermesi için. “Ya Galatasaray, ya Milli Takım” diyecekti Terim. Terim “Milli Takım” derse başkan da rahatça “Vallahi o gitti” diyecekti. Bunun böyle olması gerektiğini geçen günlerde yazdım.

        Terim’e, “İyi Galatasaraylı olan sensin. Bu işi sen kesip at” dedim. Sonunda iş bu noktaya geldi. Bu noktaya gelineceği, geçen hafta olan bitenden belliydi. Real Madrid maçından sonra Terim’i aramayan başkan, daha sonra Terim’i iki kez aradı. Ancak telefonu kapalı olan Terim, başkana dönmedi. Başkan buna çok bozuldu. Lütfi Arıboğan’ı Florya’ya yolladı. Terim başından beri çok hazzetmediği Arıboğan’a sıcak davranmadı. Arıboğan’ın “Başkan seni aradı” mesajını da almadı.

        Başkan da olaylı derbiden sonra hiç yapmadığı bir şeyi yapıp “kutlama mesajı” yayınladı ama burada Terim’in adını zikretmedi. Bu çok açık bir şekilde Terim’e, “Seni sevmiyorum, istemiyorum, artık kaale almıyorum” mesajıydı. Ama başkan buna rağmen kendini Galatasaray’dan daha çok sevdiği için, “Terim kendi gitsin, ben göndermiş olmayayım” planını uyguluyordu. Başkan bu planı Terim’e Milli Takım’la görüşme izni verdiği gün uygulamaya koydu. Gerisi hep bahaneydi. Olayın buraya geleceğini biliyordu ve getirdi.

        Fatih Terim eğer “Tamam Galatasaray’da kalıyorum” deseydi başkanın aylardır kurguladığı oyun boşa çıkmış olurdu.

        Sedat Doğan, Emir Sarıgül, Adnan Nas ve Başkan Ünal Aysal o zaman ne yapacaklarını iyice şaşırırlardı. Ama yönetim, Terim’in kararını beklemeden yolları ayırdı ve Ünal Aysal, Galatasaray başkanlık kariyerini gelecek hocanın kariyerine bağladı. Galatasaray bu yıl yaşayacağı her sıkıntının faturasını Başkan Ünal Aysal’a kesecektir. Ünal Aysal da geçen sezon sonunda gittiği erken genel kuruldan ötürü başına gelecek olumlu olumsuz her şeyi sonuna kadar hak etmiştir.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Karar alıp uygulayabilmenin adamlara mahsus olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar