Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER ne kadar bazı gazeteler pek haber yapmasa da, IŞİD Irak'ta giderek daha yoğun bir hâkimiyet kuruyor.

        Musul'daki barajı ele geçirmeleri çok önemliydi.

        Stratejik bir pozisyon elde ettiler.

        Sulama ve elektriğin kontrolü dışında, baraj kapaklarının bir silah gibi kullanılması Irak açısından ciddi bir tehdit.

        "Kapakları açarlarsa Musul 3, Bağdat 5 metre su altında kalır"diye uyarıyor uzmanlar.

        Kürt bölgesinin kapısına dayandılar, zorluyorlar. Türkmenler kaçıyor, Ezidiler dağlara sığınıyor.

        Dün gelen bir habere göre dağlarda 3 bin Ezidi açlık ve susuzluktan ölmüş.

        Bizim konsolosluk çalışanları ise hâlâ rehin, ama bahsetmemiz yasak. Rehin değillermiş gibi yapıyoruz.

        Türkiye parmağını kıpırdatmıyor.

        Hatta belki de IŞİD'e sempatiyle bakıyoruz gibi bir hal var.

        "Sünni Müslüman mahallemizin yaramaz çocukları"nazarıyla görüldükleri kuşkusuz.

        Üstelik Kürt bölgesini tehdit ederek Türkiye'nin ekonomik çıkarlarını da tehdit ettikleri ortadayken Türkiye parmağını bile kıpırdatmıyor, kıpırdatamıyor.

        Eee, peki biz hani"dünya gücüydük",hadi onu geçtik"hani bölgesel güçtük".

        Kuzey Irak bizim bölgemiz değil de, Güney Amerika'nın bir bölgesi mi?

        Dün Amerikan uçakları ani bir kararla IŞİD mevzilerini bombalamaya başladılar.

        Ve gerekçeyi şöyle açıkladı ABD:"Erbil'deki ve Bağdat'taki konsolosluk ve büyükelçilik görevlilerimizin güvenliği tehlikeye girmesin diye bombaladık."

        Musul'daki görevlileri tehlikeye girmeyi bırakın, rehin alınırken parmağını bile kıpırdatamayan bir Türkiye dünya gücü öyle mi!

        Vallahi ben Türkiye'nin dünya gücü olmasını sizden çok isterim, ama bunu gerçek hayatta isterim.

        Gece üzerim açıkta kaldığı zaman değil.

        Sandığa gitmeyene selam bile vermeyeceğim

        SEÇİME az bir zaman kala, bayağı bir gazeteci kime oy vereceğini açıklamaya başladı.

        Aynen anketlerde olduğu gibi burada da BaşbakanErdoğan'a destek vereceğini açıklayanlar önde.

        Bana da mail atan okurlar,"Yazıp duruyorsun, oyunun rengini belli etsene"diyorlar.

        Hangi adaya oy vereceğimi açıklamamı istiyorlar.

        Kusura bakmayın ama açıklamayacağım.

        Bunca yıldır köşe yazarım, bir kez bile oyumun rengini, hangi adaya ya da hangi partiye vereceğimi açıklamadım.

        Üstelik bu sefer istesem de açıklayamam.

        Çünkü kararımı henüz vermedim.

        İki aday arasında gelip gidiyorum.

        Hangi adayı beğeniyorsun diye sorarsanızSelahattin Demirtaş'ı çok beğeniyorum. Söylemlerini, yaklaşımlarını, tarzını çok başarılı buluyorum. Kürt siyasetini normalleştirme biçimine hayranım.

        HDP'yi etnik bir siyasetten çıkarıp ülke çapında bir siyasi parti haline getirmeye çalışmasını heyecanla izliyorum.

        Ama yemin ederim kararımı veremedim.

        Bildiğim tek şey var.

        Kesinlikle sandığa gideceğim.

        Kaybedeceğimden yüzde yüz emin olsam da gideceğim.

        Bu pazar sandığa gitmemeyi,"vatana ihanet"sayıyorum. Gideceğim ve gitmeyenle selamı sabahı keseceğim.

        Ve bu kez kararımı sandık başında vereceğim.

        Aklımdaki iki adaydan birine mührü basacağım.

        Zor ihtimal gibi görünmekle beraber iş ikinci tura kalırsa hangi adaya oy vereceğim konusu ise kafamda çok net.

        Kalmazsa tatile çıkacağım.

        Bu katılımla ilk turda biter

        ANKET yayınlamak yasak ama hesap yapmak yasak değil.

        Benim çevreme bakarak gördüğüm şudur.

        Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılım yüzde 77-78 civarında olacak.

        Seçmenini sandığa götürmek konusunda iki parti çok başarılı.

        Biri AK Parti, diğeri HDP.

        Bu hesaptan yola çıkarak siz sonucu bulursunuz gibime geliyor.

        Bu katılım oranıyla seçim ilk turda biter.

        Yerel seçimdeki düzeyde bir katılım olursa iş 2. tura kalır.

        Bankacılık Kanunu yürürlükten kalktı mı?

        GEÇEN yılın sonunda bu köşede minik bir bilgi paylaşmıştım, hatırlarsınız belki.

        "İktidarın hedefinde Bank Asya var"diye.

        Minicik bir kulis.

        Aslında elimde çok daha fazla bilgi vardı.

        Ama yazamazdım.

        Sadece bu kadarcığını yazdım ve bıraktım.

        Çünkü yazılamazdı.

        Yasal yasaklar vardı.

        Çünkü 5411 sayılı Bankacılık Kanunu diye bir kanun ve bu kanunun 74. maddesi vardı.

        Bu iktidar döneminde çıkarılmış Bankacılık Kanunu'nun 74. maddesinde aynen şöyle yazıyordu:

        "5187 sayılı Basın Kanunu'nda belirtilen araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri vasıtasıyla; bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber yapılamaz."

        Elimdeki bilgiler çok netti ve iktidarın Bank Asya'yı hedef aldığı"asıllı"bir haberdi ama ötesi bu yasanın sınırlarını zorlamak olurdu.

        Yazmadım.

        Çünkü aynı kanunun 158. maddesinde"İtibarın zedelenmesi"başlığı altında şöyle yazıyordu:

        "Bu kanunun 74'üncü maddesine aykırı davrananlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden iki bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.

        Yukarıdaki fıkrada yazılı fiil neticesinde özel veya kamusal bir zarar doğarsa verilecek ceza altıda bir oranında artırılarak hükmolunur."

        Bu nedenle elimdeki kesin bilgileri paylaşmadım, paylaşamadım.

        Ancak kısa bir süre sonra iktidar taraftarı gazeteciden siyasetçiye, kamu görevlisine kadar geniş bir kitle Bank Asya aleyhine haber yapmaya, bankayı lime lime etmeye başladılar.

        Benim merak ettiğim de işte bu.

        5411 sayılı yasa ve bu yasanın 74. ve 158. maddeleri yürürlükten kaldırıldı mı?

        Batık bankalardan çok çektik

        YUKARIDAKİ yazıyı okuyup da bana"Paralelci"falan demeye kalkışmayın.

        Hayatımda bir katılım bankasının ya da faizsiz bankacılık yaptığını iddia eden bir bankanın kapısından içeri girmedim. (Diğer bankaların da pek girdiğim yok ya!)

        Bu bankalardan herhangi birinde bir kuruşluk bir hesap dahi açtırmadım.

        Çevremde, tanıklarım arasında Banka Asya'da bırakın tek kuruşu, hesabı olan kimse yok.

        Tek derdim, batık bankalar yüzünden milyarlarca dolarını kaybetmiş bir milletin ferdi olarak yasaların dinlenmemesine takılıyorum.

        Bu yol açılırsa yarın herkes bir banka aleyhine yayına başlar, bankacılık sistemiyle birlikte ekonomi altüst olur.

        Duyuru

        SEVGİLİ okurlar...

        Önümüzdeki haftadan itibaren daha az politika, daha çok otomobil, spor, gezi, teknoloji yazacağım.

        Politikadan sıkıldım.

        Hem de çok sıkıldım.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Devlet kurmayı saat kurmakla karıştırmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar