Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP Lideri Baykal'ın "12 Eylül darbecilerini yargılayalım" önerisinin ardından, TBMM darbecilerin yargılanmasını engelleyen Anayasa'nın geçici 15'inci maddesinin kaldırılmasını tartışıyor. 12 Eylül dönemi bir kez daha gündemdeki yerini aldı ve doğal olarak Kenan Evren de tartışmaya katıldı. Evren, Hürriyet ve Milliyet gazetelerine “Yapacak başka bir şeyimiz yoktu. Biz o Anayasa’yı halkoyuna sunduk. Yüzde 92 oyla halk onay verdi. Yine aynı yolu kullansınlar. Eğer halk ‘evet’ derse, hiç yargılamaya gerek yok, ben intihar ederim” şeklinde beyanlarda bulundu.

        Ertuğrul Özkök başta olmak üzere bir çok köşe yazarı 12 Eylül öncesinde yaşanan can güvenliğine ilişkin vahim tabloyu gerekçe göstererek adeta 12 Eylül darbesini haklı gösterenyazılar kaleme alıyor. 12 Eylül kamuoyunun hafızasına sanki sadece 12 Eylül öncesinden ibaretmiş gibi nakşedilmek isteniyor. Halbuki 12 Eylül derken, 12 Eylül'den başlayarak etkilerini bugüne kadar sürdüren bir süreci göz önüne almak gerekiyor. Öncesini hatırlatarak12 Eylül'ümeşrulaştırmaya çalışanlara karşı, biz de 12 Eylül sonrası tabloyu hatırlatalım ve bu tabloyu akılların ve vicdanların sorgulamasına sunalım:

        Parlamento feshedildi.

        Tüm siyasi partiler kapatıldı, siyasi partilerin meşru temsilcileri gözaltına alındı.

        Demokratik kitle örgütleri, sendikalar kapatıldı.

        Yüzbinlerce insan gözaltına alınarak işkenceli sorgulardan geçirildi, yüzlerce insan işkenceli sorgular nedeniyle can verdi. Sadece Türkiye Cumhuriyeti tarihine değil, insanlık tarihine kara bir leke gibi geçen ve halen daha hesabı sorulmayan ve etkileri devam edenişkenceli cezaevi uygulamaları hayata geçirildi.

        Cumhuriyet tarihinin en militarist anayasası yapıldı.

        Temel insan hakları tümüyle ortadan kaldırıldı.

        90 günlük gözaltı süreleri getirildi ve temelleri o gün atılan vesayetçi bir anayasal sistem AB süreci başlayıncaya kadar hükmünü kamu ve toplum yaşamının her kesimindeki uygulamalarla hissettirdi.

        Politikayla uğraşmak; bölücü, yıkıcı ve terör faaliyetleri ile eşdeğer görüldüğü için üniversitelerde Türkiye tarihinin en apolitik gençlik jenerasyonu yetiştirildi...

        İşte unutmamız istenen fakat asıl hatırlamamız gereken 12 Eylül tablosu bu tablodur. Bu tablo aynı zamanda hesaplaşılması gereken 12 Eylül rejiminin de adıdır.

        12 Eylül sonrasındaki tabloyu gözardı ederek, 12 Eylül öncesi karabasan tablosunu öne çıkaranlara şimdi bir de akla hitap eden basit bir soru soralım. 11 Eylül gününe kadar günde 20 kişinin öldürüldüğü suikastlı sabotajlı ortam, 12 Eylül günü ilave hiçbir güvenlik önlemi alınmadığı halde pat diye kesildi.

        Acaba 12 Eylül öncesindeki karabasan tablonun, 12 Eylül sonrasındaki faşist diktatörlük koşullarının oluşturulması ve 12 Eylül'ün memnuniyetle karşılanması için bilinçli olarak yaratılmış olabileceği hiç aklınıza gelmiyor mu?

        Diğer Yazılar