Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FİLMİN NOTU: 6.5

        Dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde “gece yarısı çılgınlığı” kuşağında yapan “Baskın” gösterime girdi. Can Evrenol’un yönettiği film, karakterlerini bir tür cehenneme götüren orijinal öyküsü ve rahatsız edici, kanlı şiddet sahneleriyle dikkat çekiyor.

        “BASKIN” son yıllarda karşımıza gelen ve çoğu birbirini hatırlatan yerli korku filmlerine benzemiyor. Yönetmen Can Evrenol, hikâye kurgusundan anlatımına, görsel atmosferinden karakterlerine kadar Türk korku sinemasına farklı bir hava getiriyor. Öte yandan, “Baskın”ın Amerikan ve Avrupa korku filmi gelenekleriyle yakın akraba olduğunun da altını çizmek gerek. Özellikle de “Texas Chainsaw Massacre” gibi filmlerle başlayan ve son yıllarda örneklerini sıkça gördüğümüz, şiddeti had safhaya götürmekten çekinmeyen “bol kanlı korku” geleneğiyle... Ancak film ilk yarısında daha kansız ve gerilime yakın sularda dolaşıyor.

        ERKEKLERLE DOLU KADINSIZ BIR DÜNYA

        İçinde cinsellik, terk edilme ve yalnızlık korkusunun olduğu bir çocukluk kâbusunun hatırasıyla başlayan film, Tarantino’nun “Rezervuar Köpekleri” nin açılışını andıran bir masa muhabbetiyle sürüyor. Beş polisi tanıdığımız bu sahnede devletin verdiği gücü nasıl kullanabileceklerine ya da orantısız şiddette ne kadar ileri gidebileceklerine dair bir fikir ediniyoruz. Cinsellik üzerine yaptıkları muhabbet ise sadece ahlaki hamlıklarını ve erkeklik çıkmazlarını değil, içlerindeki kadın nefretini de açığa çıkarıyor. Sadece bir sahnede yer alan kurbağa avcısı kadın ve kızını saymazsak erkeklerle dolu, kadınsız bir dünyadayız. Açılış sahnesinde annenin kapının ardından gelen sesi ve çocuk yardım istediğinde o kapının açılmaması dikkat çekici. Kâbus, anneye güvensizliği simgeliyor.

        ANTİ KAHRAMAN MAÇO KARAKTERLER

        Arda’ya (Görkem Kasal) bir çeşit manevi babalık yapan şefkatli Remzi (Ergun Kuyucu) dahil maço erkek karakterlerinin tümünü birer anti-kahraman olarak sunan film, ikinci bölümde onları bir çeşit “bilinçdışı cehennemi” ne götürüyor. Filmin bir yerinde söylendiği gibi “hep yanlarında taşıdıkları bu cehennem”, kâbusların hayata geçmiş halinden farksız. “Osmanlı’dan kalma terk edilmiş karakol” ve “ türbeler” karakterlerin yüzeysel çocukluk korkularını yansıtıyor. Ancak alt katlara indikçe cinsellik, işkence görme ve ölüm korkusu gibi derin korkular baskın hale geliyor. Cehennemdeki çıplak, kanlı bedenlerin yüzlerinin bağlı olması ve cinsiyetlerinin çoğunlukla belirsiz olması, restorandaki “travesti fahişe” muhabbetini akla getiriyor.

        TÜRÜN MERAKLILARINA TAVSİYE

        “Baskın”ın en sevdiğim yanı hikâyenin sürekli aynı çocukluk kâbusuna dönmesi ve Remzi ile Arda’nın bir çeşit alacakaranlık kuşağında geçen medyum muhabbetleri oldu. Ancak kâbusları yansıtan cehennemi fazla yüklü ve karışık buldum. Çekimler, görsel tasarım ve uygulamada sorun yok. Ancak daha korkunç, garip ve kanlı olsun diye bir zorlama var sanki. İlk bölümde bilinçle konulmuş alt metinler de yolunu şaşırıp dağılıyor. Dolayısıyla, ikinci bölümü çok sevdiğimi söyleyemem. Buna karşılık, Can Evrenol ve tüm ekibi özellikle filmin özenli görsel işçiliği için takdir etmek gerektiğini düşünüyorum. Yer yer son derece rahatsız edici, iğrenç ve çok kanlı sahneler içeren “Baskın”, açıkçası sadece türün meraklılarına tavsiye edebileceğim bir film. Evrenol ise artık yeni işlerini merakla beklediğim bir yönetmen.

        Diğer Yazılar