Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FİLMİN NOTU: 7.5

        Oyuncuları Cate Blanchett ile Rooney Mara dışında senaryosu, görüntüleri, müziği ve kostümleriyle 6 dalda Oscar adayı olan “Carol”, 1950’li yılların ABD’sinde yaşanan hüzünlü bir aşk hikâyesi anlatıyor.

        Yönetmen Todd Haynes, “Cennetten Çok Uzakta”da (2002) bizi 1950’li yılların Amerika’sına götürmüş ve kocasının eşcinsel olduğunu öğrenen bir kadının yaşadıklarını anlatırken farklı ırklar arasındaki ilişkinin imkânsızlığını da vurgulamıştı. “Cennetten Çok Uzakta”, banliyöde, sahtelikler içinde geçip gitmiş hayatların dramıydı. Büyük şehirde geçen “Carol” ise ikiyüzlü hayatlara teslim olmamak için direnen, birbirine âşık iki kadının hikâyesi. Carol’ı (Blanchett), kocasından boşanmaya çalıştığı bir dönemde tanıyoruz. Therese’i (Mara) ise henüz hayatına yön verememiş olsa da, duygularının peşine düşmekten korkmayan bir âşık olarak... Carol’ın eşi, hukuk sistemini arkasına alarak onu çocuğuyla aşkı arasında bir seçim yapmaya zorluyor. Ancak senaryonun bu seçim üzerine şekillendiğini söylemek doğru olmaz. O zaman daha Amerikan usulü bir melodram olabilirdi belki ama Todd Haynes, Carol’ın kırılganlığı üzerinden ilerliyor. Bir yerden sonra Carol’ın, Therese’e oranla daha zayıf biri olduğunu hissediyoruz. Kocası ve toplum karşısında kendini yeterince güçlü hissetmeyen Carol arzularını bastırmaya alışmış bir kuşağa ait. Aslına bakılırsa, kendini aşka hazır hissettiği dahi söylenemez.

        ETKİLİ KAMERA KULLANIMI

        Therese’in film boyunca hep Carol’ın sözünü dinleyen bir genç kız gibi davranmasına; Carol’ın da ilişkiyi yürüten varlıklı, olgun kadın gibi görünmesine aldanmayın... İlişkiyi başlatan, Carol’a kendini baştan çıkarma ortamını yaratan aslında Therese. Bunu anlamak için kamera kullanımına bakmak da yeterli olabilir. İlk karşılaşma anında olduğu gibi film boyunca Carol’a birçok kez uzaktan Therese’in meraklı, hayran ve âşık gözleriyle bakıyoruz. Film her ikisinin cephesine geçse de, sevişme sahnesi hariç Therese’e Carol’un gözüyle pek bakmıyoruz. Sözler cephesinde ise tersi bir durum var. Therese duyguları konusunda sessizken, Carol aşkını çok daha iyi anlatıyor. Therese’i gökten inmiş bir meleğe benzetiyor mesela... Therese sadece bakmanın değil, dinlemenin de keyfini çıkarıyor. Film en başından itibaren Therese’in Carol’a olan aşkını daha çok anlatıyor. Final dahi, bir sonraki an ne olacağıyla değil Cate Carol’ın Therese’e nasıl baktığıyla ilgili... Therese’in fotoğrafçılığı da öykünün önemli öğelerinden biri. Bir sahnede, arkadaşı Carol’ın fotoğraflarına bakıp “İşte bunlar çok iyi, gerçekten bir şey yakalamışsın” diyor Therese’e. Haynes’in hedefi de aynı: Görüntüler üzerinden sözlerin ötesine geçerek karakterlerin ruhunu yakalamak.

        SEYİRCİYİ KUŞATAN HÜZÜN DUYGUSU

        Haynes, sürekli çalıştığı görüntü yönetmeni Edward Lachman ile birlikte hüzünlü bakışlara ve resim tadındaki genel planlara odaklanıyor. Buğulu camlar, uçuşan karlar, pencerelerdeki yansımalar, küçük otel odaları, kalabalık New York restoranları, tenha kafeler ve 1950’lerin giysileri... Lachman, sıcak, canlı renkleri matlaştırarak filme seyirciyi kuşatan bir hüzün duygusu ekliyor. “Carol”, Blanchett ve Rooney Mara’nın oyunculukları, Carter Burwell’in müziği ve Haynes’in tutkulu yönetmenliğiyle yılın en iyilerinden biri. Belki de tek kusuru, “Mavi En Sıcak Renktir”de olduğu gibi erkek bakış açısıyla çekilmesi...

        Diğer Yazılar