Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kayakla atlama sporcusu İngiliz Michael “Eddie” Edwards’ın gerçek hayatından esinlenen “Kartal Eddie” (Eddie the Eagle) başarıyı farklı şekilde tanımlayan bir spor filmi. “Olimpiyat ruhu”nu çocukluktan yetişkinliğe uzanan bir inat hikâyesiyle birleştiriyor

        Olimpiyatların kurucusu Baron de Coubertin’in söylediği “Önemli olan kazanmak değil katılmaktır” sözü olimpiyat ruhunun simgeleşmiş cümlesidir. “Kartal Eddie” bu sözü hayatının anlamı haline getiren bir adamın hikâyesi... Orta halli bir İngiliz ailesinin çocuğu olan Michael “Eddie” Edwards, sporcu olmaya uygun bir fiziğe sahip değildir ama küçük yaşlardan itibaren olimpiyatlara katılma hayaliyle yaşar ve azmiyle önemli işler başarıp kayakçı olur. İngiliz Olimpiyat Komitesi ise Eddie’nin hayallerine kayıtsızdır. Onlara göre esas olan rekabet ve başarıdır. Ayrıca Eddie onların hayalindeki İngiliz sporcusu değildir. Ama karşılarında inatçı biri vardır.

        MUCİZE PEŞİNDE BİR ADAM

        “Kartal Eddie”, bir spor filmi ve bütün spor filmleri gibi başarı-başarısızlık ekseni üzerinde ilerliyor. Ama Eddie için başarının ölçüsü kazanmakla ilgili değil. O, kapısından kovulduğu yere bacadan girmenin yolunu arayan biri. Filmin bir yerinde söylediği gibi “dışlanmanın” ne demek olduğunu küçük yaşlardan beri biliyor. Asıl meselesi, dışlanmaktan ziyade kendisine dayatılan gerçekliğe isyan etmek... Duruma göre ya babası ya olimpiyat komitesi ya da antrenörü inkâr edilemeyecek gerçeklerle çıkıyor karşısına. O ise sadece hayallerine inanıyor... Bazen gerçeklere teslim olsa da kısa süre sonra hayallere son çıkış yolunu buluyor. Filmi benzerlerinden ayıran yanı, Eddie’deki bu farklı yanın keşfine çıkması. Çocukken bazı akşamlar olimpiyatlara gitmek için evden çıkmasıyla başlıyor Eddie’nin gerçekleri reddetme süreci... Kayakla atlama branşını seçmesi de bir yanıyla gerçekliğe isyan değil mi? Norveçli antrenör “Bu işe 6 yaşında başlanır” diyor. Eddie, 25 yaşında. Branş, uzun süreli antrenman, üst düzey teknik, beceri ve disiplin gerektiriyor. O ise yılları birkaç haftaya sığdırmak istiyor. Üstelik fiziği kayakla atlamaya uygun değil. Dolayısıyla, klasik bir “pes etmeyeceksin” öyküsünden değil mucizenin peşinde koşan bir adamdan söz ediyoruz.

        KOMİK, DUYGUSAL VE SÜRÜKLEYİCİ

        Sean Macaulay ve Simon Kelton’un senaryosu baştan sona duygusal bir kıvamda ilerliyor. Yönetmen Dexter Fletcher, komediyi hiç ihmal etmiyor ve finale doğru 1980’li yılların elektronik tınılarından esinlenen müzikle coşkuyu doruğa çıkarıyor. Bu arada kayakla atlama sahnelerinin her birinin çok iyi çekilip kurgulandığını belirtelim. Spor filmi klişelerinin çoğu sapasağlam karşımızda olsa da yeni bir şey var. O da Kartal Eddie’nin kendisi... Olimpiyatlara gitme hayaliyle yanıp tutuşan küçük bir çocuk olarak karşımıza çıktığı andan itibaren onu ve hayallerini seviyoruz. Sonuna kadar ona destek olan annesi (Jo Hartley) ve her seferinde mantığına boş verip duygularına teslim olan babasını (Keith Allen) düşündüğümüzde “Kartal Eddie”nin gözümüzü yaşartan bir aile filmi olduğunu da söyleyebiliriz. Hugh Jackman “yeniden sahalara dönen eski sporcu – yeni antrenör” klişesine kendine özgü bir tat katmasını biliyor. “Kingsman”den tanıdığımız genç Taron Egerton ise Eddie’de başarılı bir performans çıkarıyor. “Kartal Eddie”, komik, duygusal ve baştan sona çok sürükleyici bir film.

        Filmin notu: 7

        Diğer Yazılar