Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Efsane video oyunu Warcraft’ın sinema uyarlaması “Warcraft: İki Dünyanın İlk Karşılaşması” (Warcraft), büyülü bir geçitten Azeroth’a gelen orklar ile insanlar arasındaki savaşı anlatıyor. Oyunu tanımayanlara da hitap eden film, gücünü öyküsü ve karakterlerinden alan başarılı bir uyarlama En iyi video oyunu uyarlaması

        Doksanlı yıllardaki ilk örneklerinden bu yana, video ya da bilgisayar oyunlarından sinemaya uyarlanan filmlerin genel kalitesi çok parlak değildir. İyi film nadiren çıkar. “Warcraft” ise genel ortalamanın üzerinde. Hatta en iyisi. Başarısının sırrı, çoğu uyarlamanın aksine öykünün video oyunu mantığını takip etmemesi... Film bir kahramanın, farklı aşamalardan geçerek kötüleri ortadan kaldırdığı bir olay akışı yerine yan hikâyelerle zenginleşen çok karakterli bir yapıya sahip. Yönetmen Duncan Jones’un Charles Leavitt ile yazdığı senaryo, video oyunu hakkında pek bir şey bilmeyen seyircileri yakalamasını biliyor. Her şey en başından, yani insanlarla orkların ilk sıcak teması kurdukları dönemden başlıyor.

        KÖTÜLÜĞÜN KAYNAĞI ORKLAR DEĞİL

        Senaryonun en hoş yanı, savaşa hem orkların hem de insanların cephesinden bakması. Bu tercih, orijinal oyunda kullanıcıların ork ya da insan karakter seçebilme özelliğine sadık kalma çabasını yansıtmıyor sadece. Filmin bir orkun iç sesiyle başlaması ve kameranın onun bakış açısına yerleştirilmesi, ilk andan niyeti ortaya koyuyor. Asıl amaç orkların ötekileştirilmesini engellemek; seyircinin her iki tarafla da empati kurmasını sağlamak. İnsanlarla karşılaşmadan önce, klan lideri Durotan (Toby Kebbell) ile bebek bekleyen eşini tanımamız da, orkların korkutucu görünüşlerine karşı oluşacak önyargıları kırma maksadını taşıyor. Ayrıca yarı insan yarı ork olan Garona (Paula Patton), filmin anahtar karakterlerinden biri. Daha önemlisi, filmdeki kötülüğün kaynağı orkların doğası değil.

        TATMİN EDİCİ BİR FANTEZİ AKSİYON

        Orklar savaşa inanan, geleneklerine bağlı, onurlu ve gururlu bir halk. Kötülük, “Fel” adı verilen ve yeşil ışıkla kendini gösteren ölümcül bir büyüden, fizik ötesi güçlü bir enerjiden geliyor. Kötülüğün yegâne adresi ork büyücü Guldan (Daniel Wu) değil; insanların dünyasında da karşılığı var. Büyü, insanı kötülükle yüzleştiren tehlikeli bir yetenek olarak sunuluyor. “Warcraft” dünyasına yabancı biri olarak filmde özellikle karakterleri, onların aralarındaki ilişkileri, gerilim ve çatışmaları beğendim. Lothar (Travis Fimmel) ile Garona arasındaki çekim; acemi büyücü Khadgar’ın (Ben Schnetzer) usta Medivh’in (Ben Foster) gölgesi altında kişiliğini bulmaya çalışması ve Durotan’ın sürü içinde birey olma cesaretini göstermesi gibi meseleleri ilgiye değer buldum. “Warcraft” temposunu sadece aksiyon, savaş ya da büyücü çatışmaları gibi sahnelerden almıyor. Seyircisini sadece görkemli sahnelerle değil içerdiği insani unsurlar ve öyküsüyle de yakalıyor. Film, “Yalnızlık insanı zayıflatıyor” ya da “Bütün insanların gücü büyüden üstündür” gibi anlamlı cümlelerle de akılda kalıyor. “Ay” (Moon) ve “Yaşam Şifresi” (Source Code) gibi iki ilginç bilimkurgu filmiyle tanıdığımız yönetmen Duncan Jones “Warcraft” ile fantezi türüne de hâkim olduğunu gösteriyor ve masalsı görsel atmosferiyle, etkileyici, tatmin edici bir iş koyuyor ortaya. Sadece oyunun hayranlarına değil, “fantezi aksiyon” türünü sevenlere de tavsiye ederim.

        Filmin notu: 7

        Diğer Yazılar