Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başrollerinde Edgar Ramirez ile Robert De Niro’nun oynadığı “Demir Yumruk” (Hands of Stone), gelmiş geçmiş en iyi boksörlerden biri olarak gösterilen Panamalı Roberto Duran’ın hayat hikâyesini anlatan hızlı tempolu bir spor filmi

        Boks filmleri, sadece ringdeki mücadeleyle ilgili değildir... Boksörlerin başka arzuları, gizli hedefleri vardır. Sözgelimi Rocky, sıradan bir sokak serserisi olmadığını kanıtlamak için çıkar ringe. “Kızgın Boğa”da Jake LaMotta, kendi ruhuna karşı dövüşür. Ring, seyirciler için de rekabet ve mücadeleyle geçen hayatın simgesidir. “Demir Yumruk”ta da durum değişmiyor. Roberto Duran, sadece yoksulluktan kurtulmak ve dünya şampiyonu olmak için boks yapmıyor. Ringe çıktığında ülkesi Panama adına ABD’ye karşı da “savaşıyor”...

        DURAN İÇİN RİNG ER MEYDANI

        Christian Giudice’nin kitabından Venezüellalı Jonathan Jakubowicz’in uyarladığı ve yönettiği film, boks antrenörü Ray Arcel’in (Robert De Niro) anlattığı bir hikâye olarak geliyor karşımıza. Film, Arcel’in, Duran’ı (Edgar Ramirez) ilk kez seyredip dövüş tarzına hayran olduğu maçla başlıyor ve oradan 1964’e uzanıyor. Jakubowicz, ABD’ye karşı Panamalı lise öğrencilerinin başlattığı protesto gösterilerini ve küçük Duran’ın o gün yaşadıklarını film boyunca bize unutturmuyor. Çünkü Duran, kariyerinin özellikle ilk döneminde en önemli motivasyonunu ABD’ye olan öfkesinden alıyor. Hiç tanımadığı Amerikalı babasına duyduğu tepkiyi de unutmamak gerek. Duran için ring, ABD’nin Panama üzerinde kullanmaktan çekinmediği süper gücüne karşı gelebildiği bir tür “er meydanı”... Filmde Panama Kanalı nedeniyle iki ülkenin arasında çıkan sorunları da takip ediyoruz. Ama “Demir Yumruk”un siyasi yanı ağır basan bir film olduğu söylenemez. Öncelikle bir spor filmi... Arcel’in, Duran’ın boksörlüğüne yaptığı katkı öncelikli konulardan. Mafya tarafından boks dünyasından uzaklaştırılan Arcel, Duran’a strateji ve taktik öğretiyor. Aralarında pek iyi işlenemese de bir tür baba-oğul ilişkisi oluşuyor.

        DERİN İZLER BIRAKAMIYOR

        Film biraz da Duran’ın Arcel’den bağımsız olarak ayakta durmayı becermesinin öyküsü... Dönemin en renkli boksörlerinden Sugar Ray Leonard (Usher Raymond) ile Duran’ın rekabeti de temel konulardan biri. Yaptıkları iki maç, taktik ve psikolojik açıdan çok iyi analiz ediliyor. Ancak Duran’ın psikolojik çöküşü ve sonrasındaki geri dönüşü çok hızlı geçiliyor. Eşi (Ana de Armas), çocukları ve yakın çevresiyle ilişkilerinde derinlik olmadığı için Duran, Jake LaMotta gibi sorunlu bir karakter olarak çiziliyor. Film, “Kızgın Boğa”nın sert gerçekçiliğiyle “Rocky”nin hüzünlü lirizmi arasında gidip geliyor. Ama her iki filmin de kalibresine yaklaşamıyor. Hızlı kurguyla birçok olayı peş peşe anlatma isteği filme tempo getirse de seyircide derin izler bırakamıyor. Boks sahnelerinde özenli koreografiler, uzun planlar ya da stilize sahnelerden çok, süresi kısa tutulmuş yakın planlar tercih ediliyor.

        Filmin avantajı, Duran’ın hayatındaki en önemli dönemi yoğunlaştırılmış bir halde seyirciye sunması. Dolayısıyla, olup bitenleri merakla izlediğiniz sürükleyici bir film var ortada. Roberto Duran gibi boks tarihinin gelmiş geçmiş en iyi boksörlerinden birini hatırlamak ya da tanımak için ideal bir seçim olabilir.

        Diğer Yazılar