Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Marvel Stüdyoları’nın yeni resimli roman uyarlaması “Doktor Strange” (Doctor Strange) büyü yoluyla dünyayı kurtarmaya çalışan bir kahramanın öyküsünü anlatıyor. Başrolünde Benedict Cumberbatch’in oynadığı film, resim tadı veren özel efektleriyle dikkat çekiyor

        Doktor Strange, Marvel’ın yarım asrı deviren süper kahramanları arasında... Resimli romanlarda ilk kez 1963’te görünüyor. 1978’de televizyon için çekilen “Dr. Strange”i saymazsak beyazperdede “ilk kez milli” olduğu söylenebilir. Senaryo, olayları çağımıza aktarmak dışında Marvel’ın orijinal öyküsüne genelde sadık kalıyor. Doktor Stephen Strange (Benedict Cumberbatch) öylesine kibirli bir cerrah ki sadece hayat kurtarabileceği en zor vakaları kabul ediyor. Becerileriyle meslektaşlarını ezip geçiyor. Geçirdiği otomobil kazasından sonra cerrahlık yapamaz hale gelince bunalıma giriyor ve mucize tedavi için Katmandu’nun yolunu tutuyor...

        KÖTÜ ADAM İLGİNÇ DEĞİL

        “Doktor Strange” bir bilim adamının büyücü ya da sihirbaza dönüşmesinin hikâyesi gibi görünebilir... Ama ahlaki bir değişimden ya da iç aydınlanmadan söz etmek kolay değil. Kadim Kişi (Tilda Swinton) ve ustaların “Egonu bir yana bırak, bildiklerini unut” demesi onun için zaten hiçbir şey ifade etmiyor. Sonuçta, sadece gördüklerine, algı ve deneyimlerine inanan bir bilim adamı o... Hatta Kadim Kişi onu astral boyuta çektiği anda dahi, içtiği çayın halüsinatif etkisinden şüpheleniyor. İnanması için, her şeyin fiziksel bir gerçeklik kazanması gerekiyor. Kaldı ki, büyü dünyasına bilimadamı gibi yaklaşıyor. Dolayısıyla, Doktor Strange değişmiyor; sadece farklı bir dünyaya adapte oluyor ve büyü gücüyle süper kahramana dönüşüyor. O muazzam kibrini yendiğine ya da egosuna hâkim olduğuna dair güçlü işaretler yok ortada. Özetle, anlamlı bir değişim ya da iç aydınlanma öyküsünden söz etmek zor. “Dünyayı ele geçirmek isteyen kötülerle iyiler arasında geçen ve artık çok aşina olduğumuz o meşhur savaş”ı bir yana koyarsak filmde güçlü bir dramatik çatışma yok. Kadim Kişi, Mordo (Chiwetel Ejiofor) ya da Christine’in (Rachel McAdams) kendi öykülerine sahip yan karakterler olduğunu söylemek zor. Çok sevdiğim süper kahraman filmlerinin ortak özelliklerinden biri, kötü adam karakterinin iyi yazılmış olmasıdır. Filmin kötü adamı Kaecilius (Mads Mikkelsen) ise neden dünyayı ele geçirmek istediğini anlattığı sahne dışında açıkçası pek ilginç olamıyor. Onu daha çok Kadim Kişi ya da Doktor Strange ile yaptığı büyü savaşları sırasında görüyoruz. Yeri gelmişken, “büyü savaşları”nın çok iyi tasarlanıp çekildiğini belirtelim. Öyle ki “Doktor Strange”i sadece bu sahneleri görmeniz için dahi gönül rahatlığıyla önerebilirim.

        YARATICI BÜYÜ SAVAŞLARI

        Filmin açılış sahnesinde Kaecilius’un kütüphaneye gelip Kadim Kişi ile karşılaştığı andan itibaren başlayan büyü savaşları, son yıllarda sinemada gördüğüm en yaratıcı ve en estetik özel efekt sahnelerini içeriyor. Yönetmen Scott Derrickson’un görüntü yönetmeni Ben Davis, yapım tasarımcısı Charles Wood ve özel efekt departmanlarıyla birlikte müthiş bir iş çıkardığı bu sahnelerde Londra, New York ve Hong Kong sokakları, binalarla birlikte adeta harekete geçiyor. Daha önce bir benzerini “Inception”da gördüğümüz bu sahneler seyirciyi, adeta sürrealist bir dünyaya davet ediyor. Resimli romanın çizeri Steve Ditko’nun görsel fikirlerinden yola çıkan ve Salvador Dali, Escher gibi sanatçıların resimlerini de hatırlatan bu “paralel dünya”, “astral boyut” sahneleri filme, seyre değer orijinal bir hava veriyor.

        Filmin notu: 6.5

        Diğer Yazılar