Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Serinin beşinci filmi “Karanlıklar Ülkesi: Kan Savaşları” (Underworld: Blood Wars) gösterime girdi. Başrollerinde Kate Beckinsale ve Theo James’in oynadığı filmde, vampirler ve kurt adamlar iktidar için melez kanının peşinde koşuyor

        2003’te seyrettiğimiz ilk filmden bu yana “Underworld” (Karanlıklar Ülkesi), hiçbir zaman öyküsünün ilgi çekiciliği ve renkli karakterleriyle öne çıkan bir seri olmamıştır. Dramatik olarak yoksul, aksiyon açısından ise zengin filmlerdir bunlar. Öyküler genellikle savaş motifi üzerine kuruludur. Vampirlerle bir kurt adam türü olan Lycan’lar, kökenleri 2009’daki “Underworld: Rise of the Lycans” adlı üçüncü filmde ele alınan bir kan davası nedeniyle sürekli savaş halindedirler... Seri için “vampir-kurt adam savaşı”, aralarındaki husumetin nedenlerinden daha önemli olagelmiştir hep. Bir de ilk filmden bu yana sürüp giden bir melezler meselesi vardır. Melezler özel yeteneklere sahiptir. Kimileri onları yok etmek ister, kimileri de yeteneklerine sahip olmak... Anna Foerster’ın yönettiği beşinci filmde de “manzara” pek değişmiyor. Marius (Tobias Menzies) liderliğindeki Lycan’lar, vampirlere son darbeyi vurmak için Selene’in (Kate Beckinsale) melez kızını arıyor. İktidar peşindeki bazı vampirler de güçlenmek için Selene’in kanını içmenin hayalini kuruyorlar... Safkanların güç için melez kanı peşinde koşmasının, filme ırkçılık karşıtı bir hava getirdiği düşünülebilir. Ama açıkçası öykü pek o yönde gelişmiyor. Her şey video oyunlarındaki gibi sadece savaşla ilgili. Senaryonun temel amacı da, altmetinleri ya da dramatik çatışmaları geliştirmekten ziyade toplu savaş ya da ikili üçlü dövüşlerden oluşan aksiyon sahnelerini peş peşe sıralamak...

        AMAÇSIZCA SÜRÜKLENEN KAHRAMAN

        Şatolarına kapanan vampirlerin aristokrasiyi temsil ettiği kesin. Şehrin içinde konuşlanmış Doğu Kalesi, kızgın vampirlerden oluşuyor. Kuzey Kalesi’nde ise “Yüzüklerin Efendisi”ndeki bilge elfleri hatırlatan barışçı vampirler var. Vampirler filmde baştan sona savunmadalar. Şehrin yoksullarını, göçmenleri ve daha çok da işçi sınıfını hatırlatan Lycan’lar ise bir ordu misali kaleleri fethetme planları yapıyorlar... Film işçi Lycan’lar ya da aristokrat vampirlerin değil, klanların dışına çıkan birey melezlerin tarafını tutuyor. Öykünün bence zayıf yanı, ana karakter Selene’in biraz amaçsız biçimde rüzgârın savurduğu yerlere sürüklenmesi, sürekli canını kurtarmaya çalışması. Kuşkusuz, kritik anlarda yine sahneye çıkıp kahraman olmasını biliyor ama diğer karakterlerin ona göre çok daha güçlü tutkuları ve amaçları var. Theo James’in oynadığı genç David serinin yeni kahramanı olma yolunda önemli adımlar atsa da açıkçası düz ve renksiz bir karakter olmaktan kurtulamıyor. Sadece serinin hayranları ve “her koşulda aksiyon” isteyenlere tavsiye edebileceğim bir film...

        Filmin notu: 5

        Diğer Yazılar