Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Mandıra Filozofu”yla tanıdığımız Müfit Can Saçıntı, yazıp yönettiği ve başrolünü oynadığı yeni filmi “Yaşamak Güzel Şey”de, başına gelen talihsiz bir olay sonrasında hayata farklı gözlerle bakan bir reklamcının hikâyesini anlatıyor

        Müfit Can Saçıntı, Birol Güven’in yazdığı “Mandıra Filozofu” filmlerinde yönetmen ve başrol oyuncusu olarak gelmişti karşımıza. “Yaşamak Güzel Şey” de “Mandıra Filozofu”yla aynı damardan geliyor. Bir çeşit “sistem karşıtı kişisel gelişim” filmleri bunlar... Hayatımızda kötü giden birçok şeyin basit dokunuşlarla değiştirilebileceğine inanan iyimser bir yanları var. Söylenenleri dinleyen ve üstüne düşünen herkesin ikna olabileceğine ya da kafasının karışabileceğine dair bir inanışla yazılıp çekiliyorlar.

        KEŞKE HİKAYENİN İÇİNE YEDİRSE...

        Sözgelimi, “Yaşamak Güzel Şey”de Müfit’i dinleyen kişilerin düşünce sistemleri bir anda yıkılabiliyor. Güven’in “Mandıra Filozofu”, Saçıntı’nın ise “Yaşamak Güzel Şey”le hedeflediği de galiba seyircinin düşünce sistemini dağıtmak, ezberini bozmak... Saçıntı, mandıra filozofunda olduğu gibi Müfit karakterinde de, yumuşak ses tonu ve düzgün cümlelerle insanlara hitap ediyor. Ofiste işverençalışan ilişkileri; parkta tabela yasakları; belediye otobüsünde milletvekili-seçmen eşitsizliği; kızının okulunda sınava dayalı eğitim sistemi konularında insanlara minik konferanslar veriyor...

        Kuşkusuz bu fikirlerle ilk kez tanışanlar için zihin açıcı olabilir bunlar. Ama aynı meseleler üzerinde derinlemesine düşünmüş seyirciler için de didaktik kaçabilir. Saçıntı, kapitalizm eleştirisine dayalı bu düşüncelerini gelecek filmlerinde keşke hikâyenin içine yedirse... Seyirci, karakterlerin öğretici konuşmalarını dinlemek yerine hikâyenin akışı içinde kendini sorgulasa, önyargılarıyla yüzleşebilse...

        “Yaşamak Güzel Şey” eğlendirici, tuhaf ve düşündürücü sahneleriyle öne çıkıyor. Saçıntı’nın, ilk bölümde herkesin cep telefonu ve kendisiyle ilgilendiği bir dünyayı resmettiği sahneler mesela... Hastane sahnesinde dünyanın, bir insan karşısındaki acımasız kayıtsızlığı iyi anlatılıyor. Hayatının her gününü son günüymüş gibi yaşamak isteyen Müfit’in yol açtığı sorunlar da ilgiye değer. Karısı kendisini aldattığını sanıyor, patronu ise işten atılıp tazminat almak istediğini....

        Saçıntı, her gün yaşamakta olduğumuz hayatın, dürüstlük ve saflıktan ne kadar uzaklaştığını durum komedisiyle anlatıyor. Tam da burada, Müfit’in nevrotik eşini oynayan Yasemin Çonka ile onun yalnız, fesat ofis arkadaşında Günay Karacaoğlu’nun eğlenceli sahnelere imza attıklarını belirtelim.

        En iyi sahne ise baba ile oğulun parkta birbirleriyle hiç göz teması kurmadan sürdürdükleri komik ve duygusal diyalog... Zihni Göktay’ın ustalığını konuşturduğu bir sahne bu... En sinemasal çekimler içinse finali beklemeniz gerekiyor.

        YERLİ KOMEDİ SEVENLERE ÖNERİLİR

        Saçıntı; aşkın evlilikte aldığı hal, anneyle (Ayşegül Atik) ilişkiler, ofis hayatı, “taksitlerimiz hayallerimiz” şeklinde özetlenebilecek ve mutluluğun ertelenmesine dayalı orta sınıf hayatı gibi konularda gerçekten nokta atışlar yapabiliyor. Hâkim olduğu bu tür temalardan ilerleyip filmlerinin didaktik yanlarını törpülerse, çok daha ilginç işler yapacağına inanıyorum. “Yaşamak Güzel Şey” geniş kitleye ulaşma hedefiyle dünya standartlarını bir yana bırakmaya başlayan Türk sineması adına takdire değer özel bir film. Yerli komedi sevenlere gönül rahatlığıyla önerilir.

        Filmin notu: 6

        Diğer Yazılar