Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PROF. Lewis vefat etti ve vefatı ile tarih alanında klâsik âlimler zincirinin son halkası da kopmuş oldu...

        Toprağı bol olsun!

        Bu klâsik zincirin bizdeki ilk halkalarını Fuad Köprülü ve İsmail Hakkı Uzunçarşılı gibi âlimler, nihayetini de önceki sene kaybettiğimiz Prof. Halil İnalcık teşkil ederdi; aynı zincirin Batı’daki son halkası da Bernard Lewis idi...

        Okumadan ahkâm kesme ve karalama merakımız mâlûm... Bizdeki bazı çevreler, eserlerinin tek satırına bile bakma zahmetine katlanmadan ve Ermeni Soykırımı iddialarına karşı çıktığı için Fransa’da sembolik de olsa para cezasına mahkûm edildiğini hatırlarına bile getirmeden Prof. Lewis hakkında bu merakın neticesinde “siyonist”, “oryantalist”, “ajan”, vesaire gibisinden akıllarına gelen sıfatları takmaktan çekinmemişlerdir.

        Karalamaların ardında “Oryantalizm”in yazarı Edward Said’in Bernard Lewis için söyledikleri vardır. Oryantalizm’deki iddiaları tekrar edenler “çok büyük bir Arap entellektüeli” olarak gördükleri Edward Said’in kitaplarını neden Arapça değil de İngilizce yazdığını, daha doğrusu Arapça “yazamamasının” sebeplerini merak etmemişlerdir, üstelik Prof. Lewis’in son eseri olan otobiyografisinde Said’e verdiği oldukça ağır karşılıklar ile ilmî yanlışlarının listesine bakmaya da zahmet buyurmamışlardır.

        HAŞHAŞÎLER VE DİLOĞLANLARI

        Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu anlattığı eseri bu konudaki temel kaynaklardan birini teşkil eden Prof. Lewis’in aleyhinde aynı çevrelerin önümüzdeki günlerde veryansın edeceklerinden, Yahudiliğinden “ajanlığına” kadar her türlü hakareti sürdüreceklerinden adım kadar emin olarak söyleyeyim: Prof. Lewis ailevî bir mesele yüzünden vatanı İngiltere’yi terkedip yerleştiği ve ölümüne kadar yaşadığı Amerika’da 11 Eylül sonrası travmaların etkisi ile sertleşerek yönetime âdeti dışında bazı tavsiyelerde bulunmuş ama ilmine siyaseti karıştırmamış, İslâm ve Türk Tarihi’ne yaptığı katkılar her zaman birinci sınıf olmuştur.

        Ortadoğu Tarihi’nin en önemli yorumcularından olan ve Hasan Sabbah ile Haşhaşîlerden tutun “dragomanlara”, yani diloğlanlarına kadar daha bir hayli değişik konunun üzerindeki bilinmezlik örtüsünü sıyıran Bernard Lewis’in vefatı ile yukarıda sözünü ettiğim “klasik” nesil son bulmuştur ve aynı âyarda tarihçilerin yetişmesi artık maalesef zor görünmektedir!

        “Türkler, Araplar’ın ve İranlılar’ın bir türlü halledemediklerini yaptılar, İslâmiyet’i kendi millî kültürleri ile aynı potada eritmeye muvaffak oldular” gibisinden hayli önemli teşhisleri bulunan Prof. Lewis’in ilminin haricinde hayran olduğum tarafı lisan öğrenme hususundaki nâdir yeteneği ve bu yetenek sayesinde sekiz-dokuz dili edebiyatları ile beraber mükemmelen bilmesi idi. Türkçe’ye eski Türk Edebiyatı’nı da öğrenerek çalışmaya başlamış, Köroğlu’ndan Bâkî’ye, hattâ Yahya Kemal’e kadar çok sayıda Türkçe şiiri İngilizce’ye çevirmişti ve tarih dışındaki edebî yayınları, aradan uzun seneler geçmiş olmasına rağmen bugün de şiirimizin İngilizce’ye tercüme edilmiş en güzel örneklerinden idi.

        ‘MÜLÂZİM’ Mİ, ‘TEĞMEN’ Mİ?

        Prof. Lewis’i tanıyanlar sohbetlerindeki “münevver” esprilerini, meselâ kendisinden “Ben kadîm adamım” diye bahsetmesini, “Benim Türkçemin ‘bunak Türkçesi’ olduğunu söylüyorlar. Ben ‘mülâzim efendi’ diyorum, çünki bildiğim Türkçe’de öyle denirdi ama sizler şimdi ‘teğmen’ diyorsunuz. ‘Teğmen’ demediğim için bana ‘bunak’ diyorlar” gibisinden mânâlı şakalarını her zaman hatırlayacaklardır.

        Bir tarihçinin nasıl yetiştiğini ve önemli bir bilim adamı olabilmek için ne şekilde çalışması ve hareket etmesi gerektiğini merak ederseniz, Bernard Lewis’in otobiyografisi olan son kitabını, hayat arkadaşı Buntzie Ellis Churchill’in yardımları ile kaleme aldığı ama Türkçe’ye “Tarih Notları” gibisinden tuhaf bir isimle çevrilen “Notes on a Century: Reflections of a Middle East Historian”ı okumanız gerekir...

        İlmin ve Bernard Lewis’in seneler önce ailevî sebeplerle yaşadığı büyük dertlerden sıyrılıp yeniden eserler vermesini sağlayan “Osmanlı Hanımsultanı” olan yakın dostu hanımefendinin başı sağolsun!

        Diğer Yazılar