Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KRALİÇE Elizabeth’in torunu Prens Harry ile Meghan Markle, İngiliz kraliyet ailesinin önceki senelerdeki dillere destan nikâh merasimleri âyarında olmasa da, tantanalı sayılabilecek bir törenle dünya evine girdiler...

        Harry ile Meghan’ın Windsor’da nikâhlarına katılan davetlilerin şıklık yarışı, muhafızların şatafatlı üniformaları, saray görevlilerinin asırlardır giydikleri rengârenk geleneksel elbiseler, atların çektiği saltanat arabası ve teneffüs edilen havaya bile sinmiş olan kraliyet alâmetleri bazı okuyucuları heyecanlandırmış ve heveslendirmiş olacak ki, mail gönderip soruyorlar:

        “İngilizler hanedanlarına nasıl da sahip çıkıyorlar! Biz ise kendi hanedanımızı memleketten kovmuştuk. Osmanlılar sembolik şekilde kalsalardı böyle şık sahneler bizde de mümkün olmaz mı idi?”.

        Cevabı önce çok kısa şekilde “Olmazdı!” diye vereyim ve niye olamayacağını da sonra izah edeyim...

        UNVAN CİMRİSİ HANEDAN

        Yeni kurulan bir devletin yapması gereken ilk işlerin başında, eski devletin sahiplerini devre dışı bırakıp memleketten uzak tutmaya çalışması gelir ve Türkiye 1924’te Osmanoğulları’nı sürgüne göndermekle bunu yapmıştır!

        Meselenin önemli bir tarafı da, İngiliz ve Osmanlı hanedanlarına mensup olanların sayısıdır. İngiltere’nin Windsor Hanedanı bugün 24 kişiden ibarettir ve bu adede Kraliçe’nin henüz küçük yaştaki torun çocukları da dahildir. İngiliz hanedan ve veraset kanunlarına göre “prens” ve prenses” unvanları sadece babadan geçer, prenseslerin çocukları asalet unvanı alamazlar, Windsor Ailesi’nin mensubudurlar ama “Windsor Hanedanı”ndan değildirler ve aileye damat olan babalarının soyadını taşırlar.

        Windsorlar, gelinlerine unvan verme hususunda da gayet cimridirler. Meselâ, hanedana evlilik yolu ile katılan son iki hanım, Kraliçe’nin torun çocukları Prens William’ın karısı Kate ile Prens Harry’nin eşi Meghan da “prenses” yapılmamışlardır; “Cambridge” ve “Sussex Düşesi” olarak bilineceklerdir.

        İngiltere’de hanedan mensubu olmanın asırlardır böyle sıkı şartlara bağlı olmasına ve neticede şu anda sadece 24 kişiden ibaret bulunmasına karşılık şimdi de Osmanlı ailesinin geçmişteki vaziyetine bakalım:

        Osmanoğulları, 1924’te Türkiye’den çıkartıldıkları sırada 155 kişi idiler! Kadın soyundan gelenler gerçi bizde de hanedan mensubu kabul edilmezler, sadece aile üyesi muamelesi görürlerdi ama onlar da devletten maaş alırlardı. 155 kişilik sürgün listesinin “hanımsultan” ve “beyzade”, yani hanedanın hanım mensuplarının erkek ve kız çocukları ile sınırlı tutulmasına ve daha aşağı nesillere inilmemesine rağmen sayının böyle yüksek olmasının sebebi çokeşlilik idi ve genç Cumhuriyet’in bu kadar masrafı kaldıracak tâkati yoktu!

        Bugün, Osmanlı ailesine mensup olanların sayısı birkaç yüzden fazladır ve “hanedan” değil “aile” dememin sebebi de Osmanoğulları’nın iktidar senelerini görmüş hiç kimsenin artık hayatta olmaması ve hanedanın “aile” hâlini almasıdır.

        ŞARK’TA SEMBOL OLMAZ!

        Kaldı ki, kraliyet, İngiltere’de bir idare şekli değil bir ticarî metâ, bir PR, yani halkla ilişkiler, daha doğrusu reklâm vasıtasıdır! İngilizler dünyanın en mükemmel demokrasisine sahiptirler ama geleneklerine bağlıdılar ve bağlılıklarının temelinde de kraliyet ailesinin memlekete iyi gelir getirmesi yatar.

        Meselâ, Harry ile Meghan’ın geçen gün yapılan nikâhının masrafları Kraliçe Elizabeth ile Harry’nin babası Prens Charles’ın cebinden çıkmış ama nikâh İngiliz turizm sektörüne birkaç gün içerisinde milyarlarca dolar kazandırmıştır! Üstelik, kraliyet ailesinin mensupları İngiltere’nin önde gelen işadamları ve işkadınıdırlar. Meselâ dünyanın en tanınmış organik markalarından olan Waitrose’un sahibi Prens Charles’tır ve İngiliz süt sektörünün en büyük hissesi de Prens’e aittir.

        Birkaç sene önce, kraliyet sarayı Buckingham’ın önemli görevlilerinden biri ile akşam yemeğinde idik. Sohbette konu kraliyetin Elizabeth’ten sonra devam edip edemeyeceğine gelmiş ve saray görevlisi “Bu kadıncağızın devlet bütçesine senelik maliyeti en fazla on milyon sterlindir. Bu meblâğ İngiltere için hiçbirşeydir ama sayesinde her sene milyarlarca sterlin kazanıyoruz” demişti...

        Gerçekçi olalım: “Hanedan sembolik olarak kalsa ve bizde de İngiltere’deki gibi şaşaalı görüntüler olsa idi...” düşüncesi, boş bir hayaldir. Herşey bir tarafa, “Şark” olduğumuzu, Şark’ta “sembolik” kavramların vârolamayacağını ve fırsat bulunduğunda en sıradan sembolün bile güç vasıtası olarak kullanıldığını unutmayalım...

        Diğer Yazılar