Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bundan böyle Tayyip Erdoğan’dan bahsederken eskiden olduğu gibi “Cumhurbaşkanı” mı yoksa sadece “Başkan” mı denmesi gerektiği konusunda hâlâ kararsızım…

        Erdoğan gerçi önceki gün Meclis’te yemin etmesinin ardından gazetecilerin “Size artık ‘Cumhurbaşkanı’ mı diyelim, ‘Başkan’ mı diyelim?” sorusuna “Başkan” cevabını verdi ama sistemin yeniden düzenlenmesi maksadıyla çıkartılan bütün kararnamelerde Erdoğan’ın makamı “Başkanlık” değil, “Cumhurbaşkanlığı” diye geçiyor; devletin resmî haber kuruluşu olan Anadolu Ajansı da bu unvânı, yani “Cumhurbaşkanı” ifadesini kullanıyor.

        Unvânın bundan böyle bence de “Başkan” olması, son senelerde ortaya çıkan ve zaten hatâlı olan “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” ibâresinin yerini de “Türkiye Cumhurbaşkanı” yahut “Türkiye Başkanı” sözlerinin alması gerekiyor fakat “Başkan” sözüne herkesin alışkanlık kesbedebilmesi için daha epey bir zamanın geçmesi gerektiği de belli oluyor.

        Bu belirsizliğe, geçen gün bir de “13” tartışması ilâve edildi…

        Mâlûm, Yüksek Seçim Kurulu kesin sonuçların ilânının ardından Cumhurbaşkanlığı seçimini Tayyip Erdoğan’ın kazandığını gösteren ve “Tayyip Erdoğan, 13. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir” yazılı bir mazbata hazırlayıp Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a verdi. Kahraman mazbatadaki “13” rakamına itiraz etti, YSK’ya bir yazı gönderip “13 rakamının yeniden gözden geçirilmesini istedi”, YSK da bunun üzerine yeni bir kararla “13”ü metinden çıkarttı.

        Derken, her kafadan bir ses yükselmeye başladı! Ana muhalefete mensup bir milletvekili “Kurucu Cumhurbaşkanımız, değişmez önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk birinci cumhurbaşkanımızdır. O yüzden bu, ‘13’üncü’ ibaresinin çıkarılmasında başka amaçlar güdülüyorsa bu son derece talihsizdir, yanlıştır” diye muammalarla dolu bir açıklama yaptı; bir başka milletvekili ise daha derûnî bir yorumla “Bu işte bir hinlik var demektir” dedi…

        BİR PARANOYADIR GİDİYOR…

        Muhalefetimiz böyle buyurur da sanal medyamız bu bahiste söz etmeden durur mu? Hemen “13” sayısının uğursuz olduğu inancını hatırlattılar ve “13’e işte bu uğursuzluk yüzünden itiraz edildi” paranoyasına girildi!

        Ama ortada kasıt, masıt, vesair falan olmadığı ve YSK’nın cumhurbaşkanlığı sıralamasını yanlış hesapladığı yahut Tayyip Erdoğan’ın ikinci dönemini ayrı kabul edip bir fazla numaralandırma yaptığı apaçık belli idi! AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın da dün bu şekilde bir açıklaması vardı, ikinci defa seçilen Erdoğan’ın 13. değil 12. Cumhurbaşkanı olduğunu söylüyor ve meâlen “Atatürk ve İnönü dörder defa seçilmişlerdi ama birinci ve ikinci cumhubaşkanı idiler” deyip Cevdet Sunay’ın beşinci, Turgut Özal’ın da sekizinci Cumhurbaşkanı kabul edildiklerini hatırlatıyordu.

        Cumhurbaşkanlarının seçildikleri her dönemi ayrı ayrı numaralamaya kalkışmamız hâlide, iş çorbaya döner! Meselâ, ardarda dört defa seçilen Atatürk’ün her görev dönemi ayrı kabul edildiği takdirde ikinci cumhurbaşkanı İsmet Paşa beşinci, onun da aynı şekilde dört defa seçilmesi sebebi ile resmen üçüncü cumhurbaşkanı olan Celâl Bayar dokuzuncu ve Tayyip Erdoğan da bu tuhaf hesaplama ile tam yirmi birinci sıraya gelirler!

        Bu tartışmalar devam ederkeni ilhamını Fransa’dan alan ama şimdilik dar bir çevrede konuşulan “Cumhuriyet’i numaralama” merakının da yakında epey yüksek sesle tartışılacağından emin olun!

        SAYIDA BİLE ANLAŞAMIYORUZ!

        Şimdi, bütün bu tartışmalardan önce halletmemiz gereken bir başka mesele var: Bugüne kadar kurulan hükümetlerin ve artık tarihe intikal eden “Başbakanlık” ile bu kurumun başında bulunanların, yani başbakanların adedini düzgün şekilde belirlemek!

        Binali Yıldırım’ın kurduğu son hükümet Türkiye’nin 65. hükümeti, Binali Bey de Türkiye’nin 27. başbakanı kabul ediliyor ve kayıtlarda böyle geçiyor…

        Hükümet ve başbakan adetleri arasındaki fark bazı başbakanların birden fazla, meselâ İsmet Paşa’nın on, Süleyman Demirel’in yedi, Adnan Menderes ile Bülent Ecevit’in beşer, Tayyip Erdoğan’ın üç ve diğer birkaç başbakanın da aynı şekilde birden fazla hükümet kurmuş olmalarından kaynaklanıyor. Dolayısı ile Binali Yıldırın 27. başbakan, başında bulunduğu son kabine de 65. hükümet sayılıyor.

        Peki ama, Türkiye’nin ilk başbakanı kabul edilen İsmet Paşa’nın 1923’deki ilk hükümetinden önce üç sene boyunca görev yapan ve o zamanki ismi “İcra Vekilleri Heyeti” olan beş hükümet ile bu heyetlerin başında bulunan dört kişi, yani Mustafa Kemal ve Fevzi Paşalar ile Rauf ve Fethi Beyler listeye neden dahil edilmiyorlar?

        Hükümetleri ve başbakanları Cumhuriyet’in ilânından değil de Büyük Millet Meclisi’nin açılışından itibaren belirlemek aslında daha doğrudur ve bu vaziyette hükümet sayısı 70, başbakanların adedi de 31 olur! Mustafa Kemal Paşa’nın 1920’nin Nisan ve Mayıs aylarındaki “muvakkat” yani “geçici” İcra Encümeni Reisliği’ni de listeye dâhil ettiğimiz takdirde, Binali Bey’in kabinesi ile noktalanan hükümetlerin sayısı 71’e yükselir!

        Dolayısı ile “Tayyip Erdoğan on ikinci mi, yoksa on üçüncü Cumhurbaşkanı mıdır?” yahut “Şimdi kaçıncı Cumhuriyet’in içerisindeyiz?” gibisinden gereksiz rakam tartışmalarına girmek yerine geçmişin doğru dürüst bir nizama tâbi tutulması, meselâ başkanlık dönemine kadar görev yapmış başbakanlar ile kurulan hükümetlerin adedinin ciddî şekilde belirlenmesi çok daha faydalıdır!

        Bu kadar da değil… “Tayyip Erdoğan 13. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir” yerine “Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı seçilmiştir” denmesi aliyyülâlâ olur! Zira beşinci, yedinci, onuncu yahut on üçüncü Türkiye yoktur; tek bir Türkiye mevcuttur ve mazbatadaki sayı ister on üç, ister on iki, hattâ on beş olsun, memleketi değil, makama geliş sırasını gösterir!

        Diğer Yazılar