Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Adnan Hoca’ya ve kurduğu tuhaf teşkilâta karşı önceki sabah yapılan operasyon hayli ses getirdi, soruşturma derinleştikçe önümüzdeki günlerde daha da ses getirecek…

        Ne teşkilâttı ama! Bir tarafta gırla giden tehditler, şantajlar, kendilerine karşı olanları yıldırabilmek için ardarda açılan yüzlerce dâvâ ve akla gelebilecek her çeşit mel’anet, diğer tarafta da dudağı, göğsü, bilmemneresi silikonla şişirilmiş, raksederlerken ekrandan fırlayıp salonun ortasına gelmelerine ramak kalmış dilberler; en pahalı markaları giyen erkekler, yaldızlı ve sonradan görmelere mahsus koltuğuna kurulmuş ama Türkçe’yi bile doğru dürüst telâffuız edemeyen bir adamın “sohbet” denen ve ikide bir “İnşaallah”, “Maaşallah” yakarışları ile kesilen bomboş ve tamtakır konuşmaları, gerçek olmadığı her hâlinden belli masonik benzeri ritüeller, arada bir hahamlarla cilveleşmeler, çaycıya “Ahmet Efendi, orta kahve getiiiir!” dercesine ikide bir “Mehdiiii, haydi geeel!” çağırışları, lüksün değil görgüsüzlüğün şâhikası bir ortam ve kaynağı önümüzdeki günlerde anlaşılacak bir servet…

        Adnan Oktar’ın internetten yayınladığı sohbet görüntülerinde sadece bunlar vardı ve millet bu ortamı birşeyler öğrenmek değil, kahkahalarla gülmek ve kedicikleri de görebilmek için izliyordu. Din, iman, itikad, gelenek, etik vesaire hakgetire idi; ortada izleyeni şaşırtan, meraklandıran, gelirinin nereden geldiği meçhul ama görüntüsü ile cahil mi cahil, echel mi echel birşeyler mevcuttu, o kadar!

        Açık söyleyeyim: Ortada çeteyi andıran yahut hakikaten çete olan bir suç örgütü varsa ve Adnan Hoca ile yakın müridleri itham edildikleri suçları hakikaten işlemiş iseler, tek sorumlu sadece onlar değildir; bunda gözlerimizin önünde yaşanan garabete senelerdir göz yuman devlet ile beraber çocuklarını Adnan Hoca’ya kaptırmış olan para-pul sahibi bazı varlıklı ailelerin de kabahati vardır!

        Zira servet sahibi ailelelerden bazıları maddî güçleri sayesinde herşeye sahip olmuşlardır ama birşey vardır ki para ile satın alınmasına imkân yoktur: İçlerindeki doldurup ruhlarına huzur verecek maneviyatın!

        BOŞLUK MUTLAKA DOLDURULUR!

        Boşluğu dolduracak kişiler ve gruplar avlamak için zaten böylelerini beklemektedirler. Bu noksanı bazı gruplar çoğu zaman düzgün şekilde telâfi ederler ama devreye arada bir böyle kedicikli, şatafatlı ve tantanalı gruplar girer, çocukları alıp götürürler! Gençler maddiyat dışındaki dünyanın mevcudiyetinden o zamana kadar bîhaber oldukları için kendilerine anlatılan saçmalıkları derûnî birşey zannederler, kapıldıkları yola daha da bir azimle devam edip başka garabetlere yönelirler, kendi ailelerine düşman olmaları sağlanır ve aileler bu işte kendilerinin de kabahatli olduğunu hatırlarına bile getirmeden yanıp yakınırlar!

        Adnan Oktar’ın sık sık “İnşaallah” ve “Maaşallah” ile kesilen güya “derin” konuşmalarına kulak verdiğinizde bilgiye dayanan ve mâkul olan tek bir söz bile etmediğini, abuk subuk hurafeleri ardarda yalan-yanlış sıraladığını görürsünüz. Ama bütün bu saçma ifadeler ailelerinin bîhaberliği yüzünden o yaşa gelene kadar böyle bahislerden habersiz kalmış gençler için keramet ve hattâ ilâhî kelâm gibidir! Müridlerin arasında o yola lüks, şatafat, tantana yahut başka sebeplerle girmiş olanları da mevcuttur ama çoğu iç dünyalarındaki boşluğu maalesef bu abukluklar ile doldurmaktadırlar!

        Dolayısı ile, varlıklı aileler herşeye para ile sahip olabileceklerini zannedip çocuklarını iç dünyalarındaki boşluğu dikkate almadan yetiştirmeye devam ettikleri takdirde bir Adnan Hoca gidecek ve yerini mutlaka bir diğeri alacaktır!

        O EVDE ACABA NE OLDU?

        Adnan Hoca’dan bahsetmişken, bundan 27 sene önce, 1991’de meydana gelen ama şimdilerde pek hatırlanmayan bir hadiseyi de nakledeyim:

        Adnan Oktar, İstanbul’un önde gelen turizmcilerinden birinin kızını o sene bir müridi ile evlendirmiş, kızın ailesi bütün çabasına rağmen evliliğe mâni olamamıştı.

        Baba, kızını ailenin başına çöken bu belâdan kurtarabilmek için önce polise gitti, hukukî yolları denedi ama Adnan Hoca’nın adamları kızı ile temas kurmasına bile izin vermeyince çaresiz kalıp çözümü bizzat bulmak zorunda kaldı: Adnan Hoca’yı Taksim taraflarındaki bir büroda kendisi ile buluşmaya ikna etti, dertli baba ve adamları belirlenen mekâna gelen Adnan Oktar’ı hemen oracıkta derdest edip İstinye’de bir yere götürdüler. Orada ne oldu ise oldu, sonra adamlarına haber gönderilip “Hocanıza karşı kızımız” dendi. Turizmcinin kızı ile nikâhlanan koca, karısını babasına göndermek zorunda kaldı, turizmci de buna karşılık Adnan Oktar’ı bıraktı!

        İstinye’deki evde neler yaşandığını bilmiyorum ama Adnan Oktar turizmci hakkında herhangi bir şikâyette bulunmadı!

        Senelerden bu yana “Acaba neden?” diye hep merak ederim…

        Diğer Yazılar