Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti'li hanım milletvekilleri Aşkın Asan ile Alev Dedegil, çok haklı olarak, çocuklara cinsel saldırıda bulunanların hadım edilmelerini öngören bir kanun tasarısı hazırladılar. Tasarı, bana geçmişteki hadım etme ameliyatlarını, özellikle de ameliyatların en başta gelen mağdurları olan haremağalarını hatırlattı. Tıp teknolojisinin ve anestezinin henüz gelişmemiş olduğu asırlarda uygulanan hadım etme metodlarından bazıları, bu sayfada ayrıntılarıyla yeralıyor. Ama, içiniz kaldırmayacaksa, ameliyatın nasıl yapıldığını anlatan bölümü okumanızı pek tavsiye etmem...

        AK Parti'nin iki hanım milletvekili, Aşkın Asan ile Alev Dedegil, çocuklara cinsel saldırıda bulunanların hadım edilmelerini öngören bir kanun tasarısı hazırlamışlar. Tasarının kanunlaşması halinde, tacizciler halen yürürlükte olan 15 yıl hapis cezasına çarptırılıp daha sonra hadım edilecekler ama erkeklikleri bıçakla değil, kimyasal yollarla öldürülecekmiş. Tasarıya göre, cezasının bir bölümünü çeken mahkûma iki seçenek sunulacak. Cezanın geri kalan kısmını da yatmak yahut ilâç vasıtasıyla hadım edilmek kararını mahkûmun kendisi verecek. Mahkûmun hadım edilmeyi seçmesi halinde erkekliği üç ayda bir verilecek haplarla ve yapılacak iğnelerle öldürülecek. Haplar ve iğneler sayesinde suçlunun testosteron hormonu azalacak ve cinsel isteği de ortadan kalkacak.

        HUKUKÎ ÇALIŞMA

        Türkiye'nin gündemine Aşkın Asan ile Alev Dedegil'in hazırladıkları tasarı sayesinde giren ilâçla hadım etme metodu, diğer memleketlerde aslında senelerden buyana uygulanıyor. Tasarının sahipleri, uygulamanın Birleşik Amerika'da sekizi mecburi olmak üzere, 16 eyalette hâlen vârolduğunu söylüyorlar. Amerika'da, Yüksek Mahkeme'nin 1985'te verdiği karara göre mahkûmun isteği dışında ve ameliyatla hadım edilmesi yasak. Mahkûm, sadece ilâç vasıtasıyla hadım edilebiliyor. Operasyonun yasal bir uygulama halini alması için İngiltere, Fransa, Almanya, İsveç, Danimarka, İspanya ve Polonya gibi Avrupa ülkelerinde de hukukî çalışmalar yapılıyor.

        ÇEK İŞKENCESİ

        Çek Cumhuriyeti'nde ise çok daha katı bir sistem bulunuyor; ıslah olmayacağı anlaşılan tecavüz suçlusu, ameliyatla ve zorla hadım ediliyor. Avrupa Birliği, Çek Cumhuriyeti'nde son on sene içerisinde 90'dan fazla mahkûmun ameliyat masasına yatırıldığını söylüyor, operasyonun mahkûmun arzusu dışında yapılmasından dolayı da "işkence" demek olduğunu iddia ediyor, Çekler ise uygulamanın "tıbbî" olduğunu söylüyorlar. AK Parti'li hanım milletvekilleri Aşkın Asan ile Alev Dedegil'in hazırladıkları tasarı, bana Batı dünyasının günümüzdeki uygulamalarının yanı-sıra, geçmişteki hadım etme ameliyatlarını, özellikle de ameliyatların en başta gelen mağdurları olan haremağalarını hatırlattı. Tıp teknolojisinin ve anestezinin henüz gelişmemiş olduğu asırlarda uygulanan hadım etme metodlarından bazıları, bu sayfada ayrıntılarıyla yeralıyor. Ama, içiniz kaldırmayacaksa ameliyatın nasıl yapıldığını anlatan bölümü okumanızı pek tavsiye etmem...

        Haremağalarının aşkları romanlara konu olmuştu

        HADIM etme âdeti, binlerce sene öncesine uzanır. Osmanlı Sarayı'ndaki beyaz ve zenci ağaların benzerleri Çin'de, Mezopotamya'da, Roma'da, Bizans'ta ve Osmanlılar'dan önceki Türk-İslâm devletlerinde de vardı. Hattâ, 19. yüzyıla kadar, Avrupa'daki bazı kilise korolarında seslerinin kalınlaşmaması ve ince kalması için hadım edilmiş "kastrat" denen erkekler de bulunurdu. "Akağalar", yani beyaz hadımlar sarayın değişik yerlerinde, "karaağalar" yani zenci hadımlar ise haremde görev alırlardı ve "haremağaları", işte bu zencilerdi. Ancak, bazı hadımların erkeklikleri yapılan bu vahşi ameliyata rağmen hâlâ devam eder ve rezaletlerin çıktığı da olurdu. Bu gibi hadiseleri önlemek için tedbirler alınır, meselâ Osmanlı Sarayı'nda hadımların en çirkinleri istihdam edilirdi. Emevi Halifesi Muaviye'nin hanımı Fahite'nin sarayında da, sadece yaşlı hadımlar vardı.

        DARÜLÂCEZE'YE GİTTİLER

        Karaağalar, 16. yüzyılın sonunda itibaren sarayda çok güçlendiler. Üçüncü Murad'ın Mekke ve Medine'deki vakıfların idaresini de bu ağalara vermesi üzerine güçleri daha da arttı ve bazı ağalar, bazen sadrazamın tayininde yahut azlinde bile tek söz sahibi oldular. Hadımlardan, Osmanlı Tarihi boyunca çok sayıda devlet adamı da çıktı. Meselâ, Atik Ali Paşa, Hadım Sinan Paşa, Hadım Süleyman Paşa, Hadım Hasan Paşa gibi veziriazamlar, yani o zamanın başbakanları, o mevkiye yükselmeyi başarmış beyaz hadım ağalarıydılar. Hilâfetin 1924 Mart'ında ilga edilip hanedan mensuplarının Türkiye sınırları dışına çıkartılmalarından sonra saraylarda yaşayan kimse ve harem de artık mevcut olmadığı için, ağalar da emekli edildiler. Yaşları ilerlemiş olan ağalar ise, Dârülâcezeye yatırıldı. Haremağaları, batı dünyasında olduğu kadar doğuda da asırlar boyunca hep merak edildiler ve 20. yüzyılın ilk yıllarından itibaren romanlara da konu oldular. 1913'te yayınlanan ve yazar ismi olarak "M.S." rumuzunun kullanıldığı "Zifaf Gecesi-Harem Ağası'nın Muaşşakası" isimli küçük roman, zenci ağaların yanısıra yapay erkeklik organını da konu alan ilk Türkçe kitaptı. Romanda, hadım edilmiş bir zenci olan haremağası Anber'in Envare adındaki bir genç kıza olan aşkı anlatılıyordu. Anber Ağa, sürekli evlilik hayalleri içerisindeydi ve etrafındaki kızlar, erkekliğinin olmadığını bilmelerine rağmen, parası için Ağa ile evlenme yarışındaydılar, Anber Ağa bu kızlardan Envare'yi seçmişti. Ama, Envare ile diğer kızların bilmedikleri birşey vardı: Erkekliği olmayan Anber Ağa, ilişkide bulunabilmek için, İtalya'dan yapay bir erkeklik âleti getirtmişti. Envare'yle nikâhlarının kıyılmasından ve gerdek odasına girmelerinden hemen sonra âletin kutusunu açmış ama kutuya saklanmış olan bir yılan, Ağa'yı ısırmıştı. Zifâf odasından, Ağa'nın cesedini çıkartılacak, Envare ise çıldıracak ve bir akıl hastanesine kapatılacaktı.

        Vahşi ameliyatın usulü, işte böyleydi

        BU, insanoğlunun binlerce sene boyunca uygulamaktan çekinmediği kanlı ve ıstırab dolu bir ameliyatın hikâyesidir. Hadım etme operasyonu, eski devirlerde üç şekilde yapılırdı: Ya penis ve testisler tamamen kesilir, ya sadece yumurtalıklar alınarak sperm üretimine son verilir yahut yumurtalıklar kesilmez ama ezilirdi. Osmanlı Sarayı'na girecek beyaz yahut siyah ağalar için bu metodlardan birincisi tatbik edilir, yani cinsel organ ile yumurtalıklar tamamen kesilirdi. Ancak, ameliyatın İstanbul'da yapılmaması, yani ağa adayının imparatorluk başkentine hadım edilmiş şekilde gelmiş olması şarttı ve operasyonun merkezi genellikle Mısır idi.

        GÜMÜŞTEN TIKAÇ

        Hadımlara tatbik edilen vahşi ameliyat, şöyle yapılırdı: ■ Göbeğin altı ve baldırlar, aşırı kanamayı önlemek için bandajlarla sarılırdı. Hadım edilecek kişi sırtüstü yatırılır, operasyon bölgesi enfeksiyon riskini azaltmak için acı biber karıştırılmış su ile üç kez yıkanırdı. ■ Ameliyat bölgesi iyice temizlendikten sonra, orağa benzeyen küçük bir bıçak vasıtasıyla testisler ve penis, mümkün olduğu kadar dibinden kesilirdi. ■ Penisin kökündeki kanala gümüş bir iğne yahut metal bir çubuk sokulur ve idrar akışı geçici bir süre için durdurulurdu. ■ Yara, iltihabı ve kanı emmesi için soğuk su içine yatırılmış kâğıtlarla kapatılır ve üzeri sarılırdı. ■ Sargı tamamlanınca, hadım hemen yürütülür ve daha sonra yatırılırdı. Hasta hem tuvalet ihtiyacını gideremeyeceği, hem de yarası nedeniyle büyük acılar çektiğinden, üç gün boyunca su içmesine izin verilmezdi. ■ Ameliyatın üçüncü gününde sargılar açılır, gümüş iğne yahut metal çubuk çıkarılır ve hasta, idrarının aniden bir şelâle gibi akmasından büyük rahatlık duyardı. Hadım idrarını yapabildiyse, tehlikeyi atlatmış olurdu ama eğer yapamazsa idrar kanalları enfeksiyon kapmış ve şişmiş demekti. Birkaç gün sonra, büyük acılar içerisinde ölümün gelmesi artık kaçınılmazdı (N. M. Penzer'in "Harem" isimli eserinden).

        Diğer Yazılar