Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GAZETELERDE okumuşsunuzdur: AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'nin BAAS'ı olduğunu söylemiş ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun Suriye konusundaki son açıklamaları ile ilgili olarak da "Suriye'ye acaba mezhep yakınlığı dayanışmasıyla mı sahip çıkıyorlar?" diye sormuş.

        Çelik'in BAAS Partisi benzetmesi, açık söyleyeyim gayet hoş ve maalesef doğrudur! Kaşlarını çatıp suratını asmayı devlet ciddiyeti zanneden, tebessümü bilmeyen, 80 sene önceki devletçiliğin dışına hâlâ bir türlü çıkamayan, kemikleşmiş politbüroların hâkim olduğu bugünkü CHP herhalde Yeşiller'e falan değil, sadece ve sadece BAAS'a benzetilebilir!

        Ama, iş Çelik'in iddia ettiği "mezhep yakınlığı dayanışması"na yani Türk Alevîliği ile Suriye'deki Alevîlik arasında bağlantı kurmaya gelince, işte orada durun: Zira böyle bir benzetme, elma ile armudu toplamak gibisinden gereksiz bir mukayeseden ibarettir.

        NE ALÂKASI VAR?

        Suriye'deki iktidarda bulunan ve bizde de artık "Alevî" denen grupların, Türk Alevîliği ile hiçbir ilgisi yoktur. Asıl adı "Nusayrîlik" olan Suriye'deki inanç sistemi 9. asırda Basra'da doğan Muhammed bin Nusayr tarafından kurulmuş ama "Alevî" adını çok daha sonraları, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Fransızlar'dan almıştır. Bu gruplardan bahsederken "Arap Alevîliği", "Suriye Alevîliği" yahut "Akdeniz Alevîliği" gibi isimlerde kullanılmasının sebebi, Türk Alevîleri'nden tamamen farklı olduklarını, hattâ aralarında hiçbir münasebetin bulunmadığını göstermektir.

        Nusayrîler "batınî" kabul edilen, yani dinî kuralları dinin dışında, kendilerine mahsus ve yanlış şekilde yorumlayan bir grup olarak görülür ve bu yüzden bazı araştırmacılar tarafından apayrı bir din sayılırlar.

        Kur'an'a saygı gösteren ama kutsal kitap olarak "El Mecmû" adında başka bir kaynağı benimseyen Nusayrîlik'te kelime-i şehâdet "Ali bin Ebû Tâlib'den başka ilâh, Muhammed Mahmud'dan başka hicâb, Selmân-ı Fârisî'den başka bâb olmadığına şehadet ederim" şeklindedir. Nusayrîlik'te "melek" kavramı da başka şekilde algılanır, meselâ Hazreti Muhammed'in iki torununun Hasan ile Hüseyin'in aslında birer melek olduğuna inanılır, Hazreti Muhammed peygamber ama Hazreti Ali "Allah" kabul edilir. Zekât, Şeyh'e verilen para ile sınırlıdır ve inanç sisteminde tenasühün yani reenkarnasyonun geniş yeri vardır... Dolayısı ile bünyesinde eski Türk geleneklerinden izler taşıyan ve tamamen bize mahsus bir inanç sistemi olan Alevîlik ile Nusayrîler arasında hiçbir ilişki yoktur. Aralarındaki tek benzerlik isimlendirmede, yani Nusayrîler'e de "Alevî" denmesindedir ve bu yanlış isimlendirmenin sorumluluğu, sadece Fransızlar'a aittir.

        HÜSEYİN BEY İYİ BİLİR

        Peki, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik bu farkları, yani Türk Alevîliği ile Arap Nusayrîliği'nin bambaşka şeyler olduğunu bilmez mi?

        Gayet iyi bilir... Londra Üniversitesi'nin en seçkin araştırma merkezlerinden olan SOAS'ta Türkiye'nin ciddî anlamdaki ilk organize siyasî muhalefeti "Yeni Osmanlılar Cemiyeti" üzerine araştırmalarda bulunan ve doktorasını da Ali Süavî hakkında yapan Hüseyin Bey'in böyle birşeyi bilmemesine zaten imkân yoktur!

        Ama âh o siyasetçilik ve muhalifini birkaç kelime ile perişan etme hevesi yok mu! Bu heves memleketin yabancı unsurlarla karışmadan en saf şekilde kalabilmiş grubunu, yani Aleviler'i bile iki cümle ile işte böyle bir anda Arap'ın Nusayrîsi'nin seviyesine indirtebiliyor ve bu işi de her Türkoloğa nasip olmayan bir eğitim görmüş olan Hüseyin Çelik'e yaptırtıyor.

        Diğer Yazılar