Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MİT’in tarihini araştıranlar, resmî istihbarat örgütümüzün “atasının” Enver Paşa’nın 1913’te kurduğu Teşkilât-ı Mahsusa olduğunu yazarlar. Ama, Teşkilât-ı Mahsusa’nın varlığı ve faaliyetleri bugüne kadar bilimsel şekilde araştırılmamış, hakkında yazılanlar bir efsane bulutu içerisinde kalmış ve abartmalar günümüze kadar devam etmiştir. İşte, Teşkilât-ı Mahsusa konusunda görebildiğim “tek” belgenin tam metni... ÖZEL yetkili savcı Sadrettin Sarıkaya’nın ifade vermeye davet ettiği MİT’in üst kadrosu davete icabet etmeyince haklarında yakalama kararı çıkartıldı ve devletin zirvesi karıştı.

        Ankara’da şimdi problemin çözümüne çalışılıyor, savcı soruşturmadan alındı ama yaşanan karışıklık siz bu yazıyı okuduğunuz sırada büyük ihtimalle hâlâ devam etmekte olacak. Türkiye’nin son dönem tarihinde şimdiye kadar örneği yaşanmamış olan bu olay bana istihbarat teşkilâtımızın geçmişini, özellikle de “MİT’in atası” olduğu iddia edilen Teşkilât-ı Mahsusa’yı hatırlattı... Teşkilât-ı Mahsusa hakkında bugün ortalıkta bol bol efsane ve söylenti vardır. İmparatorluğun son senelerinde her taşın altında Teşkilât-ı Mahsusa’nın bulunduğu anlatılır, meselâ 1915 tehcirinde bile en önemli işleri bu gizli teşkilâtın gördüğü, hattâ onbinlerce Ermeni’yi öldürdüğü bile iddia edilir. Üstelik bu kadarla da kalınmaz, Teşkilât-ı Mahsusa ideallerinin hâlâ hayatta, takipçilerinin de faaliyette olduklarına inanılır.

        HEM VAR, HEM YOKTU

        Teşkilât-ı Mahsusa ayrıntıları son derece ince düşünülerek hayata geçirilmiş, böylesine etkili ve etkisi bugünlere uzanabilecek kadar güçlü bir kuruluş mu idi? Bana sorarsanız, hayır! “Hayır” derken Teşkilât-ı Mahsusa’nın hiçbir zaman vârolmadığını söylemiyorum... Örgüt, İttihad ve Terakki’nin iktidarı tam olarak ele geçirmesinden hemen sonra, 1913 Kasım’ında Enver Paşa tarafından “Umûr-ı Şarkiyye Dairesi” adıyla kurulmuş ve başına Süleyman Askerî Bey getirilmişti, yani resmen mevcuttu. Bazı gözükara mensupları son derece tehlikeli operasyonlara da katılmışlardı ama Teşkilât son dönem Osmanlı tarihinde önemli bir rol oynamamıştı. Zira kuruluşu bile biraz fazla hayale dayanıyordu, meselâ çok uzaklardaki bazı memleketlerde, özellikle de nüfusunu Türkler’in ve Müslümanlar’ın teşkil ettiği ülkelerde “fantezi” sayılabilecek operasyonlar düşünmüşler ve çabalarının hiçbiri netice vermemişti.

        HAYALLERİN PEŞİNDE

        Hayallerin başında Ortaasya’daki Türkler’i Ruslar’a karşı ayaklandırmak, ayaklanmayı İngiliz hâkimiyetindeki Hindistan’a kadar yaymak ve bir “Türk-İslam devleti kurmak” düşüncesi vardı. Bu iş için Ortaasya’ya birkaç subay gönderilmiş ve bu subaylar Türkiye’ye ancak seneler sonra ve perişan vaziyette dönebilmişlerdi. Aynı başarısızlık Ortadoğu’da, Kafkasya’da ve Balkanlar’da da yaşandı ve istenen neticelerin hiçbiri elde edilemedi. Teşkilât-ı Mahsusa hiçbir zaman İngilizler’in Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki meşhur istihbaratçısı Lawrence’ın yahut Almanlar’ın Orta Asya’yı birbirine katan Wassmuss’unun benzerlerini yetiştiremedi ve senelerce faaliyette bulunmaya çalıştığı memleketlerde güçlü bir istihbarat ağı da kuramadı. Bir “maceracılar grubu” olarak kaldı ve Enver Paşa bile Türkistan’da olduğu sırada Almanya’da bulunan hanımına ve öteki dostlarına yazdığı mektupları kendi eseri olan bu gizli örgüt vasıtası ile değil, Afganistan’ın diplomatik kuryeleri ile göndermeyi tercih etti.

        SADECE YÜCELTİLDİ

        Örgütün aslında ne olduğu ve neler yapmaya çalıştığı, sonraki senelerde Teşkilât-ı Mahsusa’yı esrarlı ve güçlü bir kuruluş şeklinde göstermek isteyenlerin yarattıkları yüceltmeye dayalı bir bilinmezlik bulutu yüzünden hiçbir zaman ortaya çıkmadı. Teşkilât-ı Mahsusa’ya ait olduğu ve askerî arşivlerde saklandıkları söylenen belgelerin hakikaten bulunup bulunmadıkları konusu bile ciddî şekilde araştırılmadı ve sadece bir söylenti şeklinde kaldı. Arşivlerde bir istihbarat kuruluşunun gizli faaliyetleri hakkında detaylı bilgilerin bulunması zaten sözkonusu olamaz ama meselenin bir başka tarafı daha vardı: O yıllarda faaliyette bulunmuş olan diğer memleketlerin, özellikle de Birinci Dünya Savaşı’nda çarpıştığımız ülkelerin harp yıllarındaki istihbarat faaliyetleri konusunda arşivlere dayanılarak yapılmış çok sayıdaki çalışmada yeralan raporlarda da Teşkilât-ı Mahsusa’nın bahsi geçmiyordu! Dolayısı ile, Teşkilât-ı Mahsusa hakkında bizde bugüne kadar yazılıp çizilenlerin neredeyse tamamı belgelere değil abartılı şekilde anlatılanlara, söylentilere ve efsanelere dayanılarak kaleme alındılar. “MİT’in, Enver Paşa’nın kurmuş olduğu Teşkilât-ı Mahsusa’nın devamı olduğu” iddiası da durmadan tekrar edildi.

        İMHA MI EDİLDİ, BİLMİYORUZ

        Bugün bu sayfada, arşivlerde Teşkilât- Mahsusa’nın faaliyetlerinden bahseden ve görebildiğim tek belgeyi yayınlıyorum. “Teşkilât-ı Mahsusa’nın bütün dosyaları kaldırılmıştır” şeklinde başlayan belgedeki “kaldırılma” ifadesinin örgüte ait evrakın imha mı edildiği yoksa güvenli biryerlere mi saklandığı konusunun ortaya çıkartılması, arşivlerde yapılacak ve çok gecikmiş olan ciddî araştırmaları bekliyor.

        Teşkilât-ıMahsusa’yı da bu raporda bahsedilen örgütleri de bilmiyoruz!

        AŞAĞIDA tammetnini günümüzün Türkçesi’ne uyarlayarak verdiğimbu rapor, şimdi Türk Tarih Kurumu’nun arşivinde, Enver Paşa’nın kızkardeşi Hasene Hanım’ın oğlu olan ve 2000’de vefat eden rejisör Faruk Kenç’ten intikal etmiş belgeler arasında bulunuyor. İtalyan denizyollarına ait bir buharlı yolcu gemisinin antetli kâğıdına yazılmış olan ve üzerinde kime gönderildiği konusunda bir kayıt bulunmayan raporda, Teşkilât-ıMahsusa’nın İstanbul’un 1920’de işgalinden sonraki istihbarat faaliyetleri anlatılıyor. Japon tarihçiMasayuki Yamauchi’nin 1995’te bahsettiği bu raporun fotoğrafı ve tam metni de, burada ilk defa yayınlanıyor.

        KARMAKARIŞIK BİR RAPOR

        İşte, üzerinde tarih ve nereye gönderilmiş olduğu konusunda bir kayıt bulunmayan, üslûbundan acele ile hazırlandığı anlaşılan ve her cümlesi tartışılabilecek olan raporda yazılanlar:

        “1- Teşkilât-ı Mahsusa’nın bütün dosyaları kaldırılmıştır.

        2- Bütün hesaplar hataları inceleme komisyonundan seçilen heyet tarafından gözden geçirilmiş ve sonuç güvenli bir şekle bağlanmıştır.

        3- Harbiye Nezareti’nin örtülü ödeneğinden olup bakanlık veznesinden verilen paralar hakkında da sorular sorulmuş, cevap olarak bu gizli ödeneklerin Teşkilât-ıMahsusa ve diğer adı ile ‘Umûr-ı Şarkiyye’ görevinde kullanılan hesaba aktarıldığı bildirilmiş, sorulara tek tek ve ikna edici cevaplar verilmiştir.

        4- İstanbul’da Almanlar’ın, Rus Bolşevikleri’nin ve Bulgarlar’ın yüzbinlerce lira sarfetmelerine rağmen elde etmeyi başaramadıkları istihbarat şebekesi, eskiden olduğu gibi tarafımızdan ve hiçbir para harcanmadan ihya edilip tekrar düzenlenmiştir. İngiliz Genel Karargâhı’nın değişik şubelerine ve polis örgütlerine bize bağlı gizlimemurlar yerleştirilmiş, bu sayede İngilizler’in Anadolu’ya, Kürdistan’a ve Arabistan’a gönderdikleri kişiler, ‘Kızıl Hançer’ ile ‘Nigehban’ örgütleri ve padişah yanlısı Kuvâ-yı İnzibatiyyemensupları hakkında bilgi alınmıştır. Buralara daha önceden yollanmış olanlar hakkında BüyükMilletMeclisi’ne bilgi verilmiştir ve gidecek kişiler de bildirilecektir.

        5- Teşkilâtımızın Anadolu-Arabistan- Kürdistan bölgesine giden İngiliz casuslarınımeydana çıkarma başarılarının dışında, İngiliz teşkilâtını öğrenmek, Almanlar’ın, Bulgarlar’ın ve Bolşevikler’in Dersaadet’e yolladıkları temsilcileri, İngilizler’in kurmuş olduğu Doraga (“Dragon” olabilir) dostlarını göndermek ve düşmek üzere olanları haberdar ederek kaçırmak ve saklamak gibimuvaffakiyetleri de vardır. Ruslar’ın İstanbul’daki temsilcileri şu anda Albay Besenof, Almanya’nın temsilcisi ‘Umum Türkiye Alman İhtilâl İcra Komitesi Reisi’ unvânı altında faaliyet gösteren Prens Frederic Adolf, Bulgarlar’ın temsilcileri ise Albert Aydof Toşef, Radoslav Vudoglu, JorjMalinof ile Radoslav Vofer’dir. Bulgarlar, elçiliklerinin son günlerde İngilizler tarafından basılması üzerine dağılmış ve saklanmışlardır.

        6- Türkiye Komünist GenelMerkezi’ne bağlı olarak İstanbul’da Komünist Partisi Birinci Bölge İcra Komitesi olduğu gibi vilâyetlerde idare heyetleri, liva, kaza ve nahiye teşkilâtları da vardır. Üyelerinin ağırlıkmerkezini sandalcılar,mavnacılar, kayıkçılar, salapuryacılar, hamallar, amele, arabacılar ve celeplerle fabrikalardaki işçiler teşkil etmektedir. Bu işlerin başında da yine İttihadçılar vardır ve faaliyetlerini tamamiyle parasız olarak yapmaktadırlar.

        7- İstihbarat şebekemizmükemmel bir tarzda kurulmuştur. İngilizler’in tarafını tutan dernekler ile Hürriyet ve İtilâf Partisi yandaşlarının arasına, İngiliz Kurmay Heyeti’ndeki Nilson’un yanına, İngiliz Genel Karargâhı’nın 1., 2. ve 3. şubelerine, İtilâf Devletleri Polisi GenelMüdürü olan İngiliz albayı Bellar’ın nezdine, İngiliz Asayiş Şubesi’nin soruşturma ve takip müdürlükleri ile İstanbul, Üsküdar, Kadıköy, Beyoğlu ve Galata mıntıkasındaki İngiliz zabıta karakollarına ve kumandanlarına gereken kişiler yerleştirilmiştir. Böylelikle olup bitenlerin öğrenilmesi, Anadolu’ya ve Kürdistan’a gidip gelenlerin de önceden haber alınarak icab edenlere ihbar edilmesi imkânı sağlanmıştır”.

        Diğer Yazılar