Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        28 Şubat’ın ardından 27 Mayıs darbesinin de yargılanması talepleri ve zamanaşımı tartışmaları, bana bundan dört sene önce Çek Cumhuriyeti’ndeki bir yargılamayı hatırlattı:

        Çekler’in, ülkenin demokrat liderlerinden olan kadın politikacı Milada Horakova’yı 1950’de darağacına yollayan kadın savcı Ludmila Brozova-Polednova’yı idamdan 58 yıl sonra, 88 yaşında yargılayıp hapse atmalarını! 12 Eylül ve 28 Şubat soruşturmaları ile tutuklamalar devam ederken, son günlerde “27 Mayıs darbesinin de yargılanması gerektiği” söyleniyor. Meselâ, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin eski genel başkanı Ufuk Uras, 27 Mayıs sonrasında iktidarda bulunan Millî Birlik Komitesi’nin dokuz üyesinin hayatta bulunduklarını duyurdu ve yargılanmalarını istedi. İhtilâl sırasında İstanbul emniyetinde görevli olan Faruk Oktay’ın oğlu Emre Oktay da babasının 27 Mayıs sonrasında Yassıada’da işkence ile öldüğünü söyleyip ölümünün soruşturulmasını ve Yassıada kumandanı Albay Tarık Güryay’ın emir subayları olan emekli Orgeneral Teoman Koman ile emekli Korgeneral Akay Şakman’ın da yargılanması talep etti.

        AYNI İSİMLİ PARTİ

        Böyle davaların aradan bu kadar sene geçtikten sonra açılıp açılamayacağı, yani zamanaşımı konusundaki karar ceza hukukçularına düşer, dolayısı ile bu konuda görüş bildirecek değilim ama Avrupa’da bundan dört sene önce yaşanmış benzer bir olayı örnek göstereceğim: 1950’de darağacına yollanan Çek kadın politikacı Milada Horakova’nın idamından 58 sene sonra açılan davayı... Milada Horakova 1901’de Prag’da doğmuş, hukuk okumuş, Nasyonal Sosyalist Parti’ye katılmıştı. Parti’nin adı Hitler’in meşhur Nazi Partisi’nin ismi ile aynı idi ama çizgisi tamamen farklıydı ve demokrattı.

        GİTMEDİ İDAM EDİLDİ

        Horakova, Almanya’nın 1939’da Çekoslovakya’yı işgali üzerine direnişçilere katıldı, tutuklandı, idama mahkûm edildi, cezası hayat boyu hapse çevrilince savaş yıllarını toplama kampında geçirdi. Savaştan sonra serbest kaldı, Prag’a dönüp 1945’te seçimlere katıldı ve milletvekili oldu. 1948’de meydana gelen komünist darbeden sonra istifa etmek zorunda kaldı ama dostlarının memleketten ayrılması için yaptıkları tavsiyeleri reddederek Prag’da kaldı. Komünistler, Horakova’yı 1949 Eylül’ünde tutukladılar ve işkencelerle dolu uzun bir sorgulamadan sonra rejimi devirmek için gizli bir örgüt kurmakla ve ihanetle suçlayıp 31 Mayıs 1950’de mahkeme önüne çıkardılar. Horakova ile beraber üç kişi, 8 Haziran 1950’de idama mahkûm oldu. Çek hükümeti başta Albert Einstein ve Winston Churchill olmak üzere çok sayıda politikacının ve bilim adamının Milada Horakova’nın idamını önleyebilmek için yaptıkları girişimleri reddetti ve Çekoslovakya’nın en meşhur kadın siyasetçisi olan Horakova, 27 Haziran 1950’de Pancrac hapishanesinde darağacına çıkartıldı, cesedi yakıldı ve külleri de bilinmeyen bir yere gömüldü. Derken aradan 18 yıl geçti ve Horakova’nın adı Çekoslovakya’da 1968’de yaşanan ama Varşova Paktı birlikleri tarafından tanklarla bastırılan “Prag İlkbaharı”nda yeniden gündeme geldi. Özgürlük isteyen Çekler’in başlattığı hareket sırasında 1950’deki duruşmalarda verilen kararların iptal edildikleri açıklandı ama Çekoslovakya’ya yapılan askerî müdahale yüzünden Horakova’nın itibarı iade edilemedi. Çekler, 1968’de yarım kalan bu işi ülkenin bölünmesinden sonra kurulan Çek Cumhuriyeti’nde, 1989’da tamamladılar. Milada Horakova’nın itibarı idamının 39. yıldönümü olan 27 Haziran 1989’da geri verildi, 27 Haziran tarihi “Komünist rejimin kurbanlarının anma günü” ilân edildi, başkent Prag’ın altı büyük caddesine Horakova’nın adı verildi ve adına sembolik bir mezar yapıldı.

        SAĞ KALAN TEK KİŞİYDİ

        Çekler geçmişleriyle tam olarak 2008’de hesaplaştılar ve 1950’de görülen göstermelik mahkemede görev alanlardan hayatta kalan tek kişiyi, Horakova’nın idamını sağlayan kadın savcı Ludmila Brozova- Polednova’yı 87 yaşında olmasına rağmen “adlî cinayet” suçlamasıyla mahkemeye çıkartıp altı yıl hapse mahkûm ettiler. 58 sene önce yaptıkları yüzünden 88 yaşında hapse giren Brozova-Polednova’nın öyküsü de bu sayfada yeralıyor...

        Prag duruşmaları, Stalin’in yargılamalarının taklidiydi

        MİLADA Horakova’nın Prag’da 1950 Mayıs’ında görülen ve aslında bir senaryodan ibaret olan mahkemesi, Sovyet lider Stalin’in muhaliflerini ortadan kaldırmak maksadıyla 1930’lu senelerde Moskova’da düzenlediği duruşmaların kötü bir kopyasından ibaretti. Mahkemenin halk üzerinde etkili olup korku yaratması için Sovyetler’den uzmanlar getirtilmiş, senaryoyu bu uzmanlar hazırlamışlar, kimin ne yapacağı önceden en ince ayrıntısına kadar belirlenmiş ve hâkimlerle savcıya da sadece bu senaryoyu oynamak düşmüştü. Horakova, o sırada 15 yaşında olan kızına hapishaneden yazdığı mektupta “Ben, ölüme başım dik olarak gidiyorum. Anneler çocuklarını nasıl seviyorlarsa seni öyle sevdim ama iyi bir şekilde yetişmen için artık çaba gösteremeyeceğim. Hayatında bundan böyle olmayacağımdan dolayı sakın üzülme ve başkalarının seni ezmesine de izin verme ve mücadeleye kararlı ol” diyordu. İdamından birkaç saat önce ailesini görme izni verilen Milada Horakova kızına mektubunda yazdıklarını tekrarladıktan sonra darağacına çıkartıldı.

        Cellâda ‘Bu o....punun boynunu kırma, boğ!’ diye haykırmıştı

        MİLADA Horakova ile beraber komünizmkarşıtı üç kişiyi idam ettiren kadın savcı Ludmila Brozova-Polednova, 1921’de doğmuş, hukuk fakültesinde öğrenci iken Nazi işgaline karşı mücadele etmiş ve adını 1950’deki duruşmalar sırasında duyurmuştu. Brozova-Polednova’nın, Horakova darağacına çıkartıldığı sırada cellâda “Bu o....punun sakın boynunu kırma, yavaş yavaş boğ, o şekilde gebersin!” diye bağırdığı, idamdan sonra da sevinç kahkahaları attığı söyleniyordu... Uzun yıllar savcılık yaptıktan sonra gözlerden uzak ve sakin bir emeklilik hayatı yaşayan Brozova- Polednova hakkında 2006’da Prag ŞehirMahkemesi’nde dava açıldı. O sırada 85 yaşında olan emekli kadın savcı “adlî yoldan cinayet işlemekle” suçlandı ama savcılığın daha geniş araştırma yapıp delil toplayabilmesi için, dava bir sene sonraya bırakıldı. Savcı, 2007’de tekrar başlayan davada Brozova- Polednova’yı “siyasî ve adlî yolları kullanarak cinayet işlemekle” suçladı. Gözleri çok az gören, kulakları neredeyse hiç işitmeyen ve bastonuna dayanarak güçlükle yürüyen Brozova-Polednova ilk duruşmalara katılmadı ama karar celsesine gitti. Son sözleri sorulduğunda 1950’deki tutumu konusunda geri adımatmadı, “yasaların emrettiği ne ise onu yaptığını” söyledi ve “İhaneti yargıladığımız mahkemeler düzmece değildi, idamedilenler de suçlarını kabul etmişlerdi” dedi.

        HABSBURG KANUNU

        Brozova-Polednova, 11 Eylül 2008’de yaşı da gözönüne alınarak kanunun en alt sınırından tecilsiz altı yıl hapsemahkûmedildi. Karar, 19. yüzyıldan, Habsburg İmparatorluğu zamanından kalmış olan ve yüz küsur sene boyunca uygulanmamış olan bir kanun maddesine dayanılarak verilmişti. Mahkeme başkanı kararı açıklamasından sonra bu kadar ileri yaştaki bir kadının hapse girmesinde şahsen bir fayda görmediğini ama Çekoslovakya’nın bir dönemile yüzleşmesinin şart olduğunu, yüksekmahkemenin Brozova-Polednova’yı hapishaneye göndermek yerine başka bir yol bulacağını ümid ettiğini söyledi. Brozova-Polednova ise, karardan sonra “Benimgibi 88 yaşında olan bir insan hapishanede ölmekten korkmaz, ben de korkmuyorum” dedi ve Horakova’nın idamındaki rolünden dolayı pişmanlık duymadığını tekrarladı. En yakın arkadaşlarının Naziler tarafından kurşuna dizildiğini görmüş bir kişi olarak Horakova’nın siyasî faaliyetlerini gözardı etmesinin imkânsız olduğunu iddia etti ve 1950’deki duruşmalarda sadece görevini yaptığını anlattı.

        CUMHURBAŞKANI AFFETTİ

        Başsavcılık da Brozova- Polednova hakkında verilen mahkûmiyet kararının “geçmişteki siyasî cinayetlerin ortaya çıkarılmış olmasına yeterli bulunduğu” görüşü ile yüksekmahkemeden mahkûmun hapishaneye gönderilmemesini istedi. Yüksek mahkeme ise mahkûmiyet kararını onaylayıp Brozova- Polednova’nın cezasını çekmesine karar verdi ve 88 yaşındaki emekli savcı, 19Mart 2009’da “Svetla nad Sazavou” cezaevine kapatıldı. Brozova-Polednova’nın avukatları,müvekkillerinin sağlık sorunlarını ileri sürerek cezanın affı için ardarda girişimler yaptılar ama Çek Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi talebi reddetti. Avrupa İnsan HaklarıMahkemesi de aynı şekilde bir karar verince, avukatlar bu defa Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus’a başvurdular. Çek kamuoyu ise Brozova- Polednova’nınmahkûmedilmiş olmasını devletin 1950’deki adlî facialar konusunda özür dilemesi olarak görüyor ve doksanına merdiven dayamış bir kadının hapishanede kalmasını gereksiz buluyordu. Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus, 21 Aralık 2010’da Brozova-Polednova’yı sağlık sorunları yüzünden hapishanede kalmasına imkân bulunmadığı gerekçesiyle affetti ve yaşlı savcı o gece tahliye edildi. Tahliyesinden sonra Cumhurbaşkanı Klaus’a alâkasından dolayı teşekkür etmekle yetinen Brozova- Polednova şimdi Prag’da tek odalı bir apartman dairesinde tek başına yaşıyor...

        Diğer Yazılar