Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KAHİRE'de en nihayet olan oldu ve Arap baharı kışa döndü...

        Mısır'ın tepesine çöken bu felâket Arap dünyasını görmeden, bilmeden ve tanımadan iki seneden buyana kanal kanal dolaşıp gerçekle alâkası olmayan, sadece hayallerde kalmaya mahkûm bir Ortadoğu'dan bahseden, üstelik kendilerini "taraf" gören uzmanlarımızla yorumcularımızı dalmış oldukları rüyadan uyandırabildi mi dersiniz?

        Ne gezer? Darbenin ardından ettikleri sözler bile hâlâ hayal denizinde yüzdüklerini gösteriyor... Olup bitenleri ideoloji ile ifadeye çalışıyorlar ve dünyanın en sakin, kavgadan en uzak insanlarının başında gelen Mısırlılar'ı iki seneden buyana sokaklara döken, onbinlercesini Tahrir'de yatırıp Tahrir'de kaldıran, yani herşeye "illallah" dedirten şartların neler olduğunu bir türlü göremiyorlar...

        Mısır'daki darbenin ardından sadece bu "uzman"ların değil, Türkiye'nin dış politikasını belirleyenlerin de mutlaka hatırlamaları gereken bir hadise vardır: Fuad Tugay hadisesi!..

        Mısır'da 1952 Temmuz'unda yaşanan darbe ile Kral Faruk tahtından indirilmiş, ismi sadece kâğıt üzerinde vârolan ve birkaç ay devam edecek olan bir "Naipler konseyi" kurulmuş ve iktidara, liderliğini Albay Cemal Abdülnasır'ın yaptığı "Hür Subaylar Hareketi" gelmişti.

        Hareketin içerisinde yüzbaşısından generaline kadar hemen her rütbeden subay vardı. İktidarı ele geçirmelerinden bir veya iki gün sonra darbenin önde gelen isimlerinden olan Binbaşı Salâh Salim ile bir grup subay, Nil sahilindeki Türkiye Büyükelçiliği'ne gittiler. "Türkiye'de cumhuriyet döneminde yapılan reformları örnek aldıklarını" söyleyip büyükelçiden ve Ankara'dan destek istiyorlardı.

        DELİ FUAD PAŞA'NIN TORUNU

        Büyükelçi bir Osmanlı paşazadesi, Deli Fuad Paşa'nın torunu olan Fuad Hulûsi Tugay idi ve Mısır hanedanından Prenses Emine ile evliydi. Askerlere hiç beklemedikleri bir karşılık verdi, "Yaptığınız bu darbe ile Mısır'ın canına okudunuz! Kendinizi Napolyon sanıyorsunuz ama değilsiniz, akıbetiniz Napolyon'dan da beter olacak" deyip hepsini kapıdışarı etti!

        Mısır, Türkiye'den büyükelçiyi geri çağırmasını istemedi ama daha fena bir iş etti, gazetelerde Fuad Tugay'ın hanımı hakkında hakaretten de öte yazılar çıkmaya başladı! Türk sefiresine "Kuzeni olan krala kadın bulup pezevenklik ediyordu" gibisinden iftiralar atılıyordu...

        Fuad Tugay ise Ankara'ya hemen her gün "Bu işin sonu fena olacak, elimden bir kaza çıkmadan beni buradan alın" diye yazıyor, Mısır'daki darbecilerden nefret eden zamanın dışişleri bakanı Fuad Köprülü ise "Olmaz!" diyordu...

        Ankara, Fuad Tugay'ın yerine bir başka elçinin gönderilmesine bir buçuk sene sonra, 1953 Aralık'ında karar verebildi ve Tugay'ın sözünü ettiği "kaza" da, işte o günlerde yaşandı...

        ÜSTÜSTE SKANDALLAR

        Büyükelçilik ikametgâhında 1953'ün 21 Aralık'ında bir veda partisi veren Fuad Tugay, Mısır hariciyesinden tek bir kişiyi bile davet etmedi ve Mısırlılar hop oturup hop kalktılar... Tugay, 1954'ün 2 Ocak gecesi daha da büyük bir skandal yarattı ve bir davette karşılaştığı Cemal Abdülnasır'ın uzattığı elini "Ben sadece centilmenlerin elini sıkarım" diyerek sıkmadı, Nasır'a uzun uzun hakaretler etti ve "Mısır'ı felâkete sürükledin" dedikten sonra arkasını dönüp çıktı, gitti...

        Mısırlılar, Türk büyükelçisini hemen o gece "istenmeyen adam" ilân edip 48 saat sonra sınırdışı ettiler. Ama havaalanında protokol kaideleri de bir tarafa bırakıldı, Tugay diplomatik salona alınmadı, normal yolcularla aynı sıraya girmesi istendi, valizleri açılıp çamaşırlarına kadar herşeyi ortalığa atıldı ve bütün bunlar yapılırken bol bol fotoğraf çektirildi ve fotoğraflar Mısır'da çıkan bütün gazetelerde yayınlandı!

        Türkiye-Mısır ilişkileri, büyükelçimizin ve Ankara'nın Kahire'nin yeni rejimine bu şekilde davranması yüzünden 1980'lere kadar berbad şekilde seyredecekti...

        Diğer Yazılar