Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        (BELKİ de bu yazı yayınlandığı sırada ABD, Suriye’ye saldırı kararını açıklamış olacak. Olaylar son derece hızlı ilerliyor. Trump kararını vermek için seyahatlerini iptal edip ofisine kapanmış durumda... Bir yandan da ABD, Başkan’ın özel avukatına FBI incelemesi başlatılmasıyla çalkalanıyor. Trump tam tarihi bir karar vermek üzereyken büyük kişisel bir krizin ortasında. Bu da elini ayağını bağlayabilir. Şüphesiz tarihin çok ilginç bir döneminin içinde ilerliyoruz-N.A.)

        “Dünyanın en büyük savaş gücüne sahibiz... Şam yakınlarındaki korkunç saldırıya nasıl karşılık vereceğimizle ilgili bir karar aşamasındayız. Çok güçlü bir karşılık verilecek...

        En büyük askeri gücü geliştiriyoruz. 700 milyon dolar bütçe onaylandı. Ordumuzu güçlendirmemiz gerekiyordu... Seneye bunu 716 milyon dolara çıkaracağız. Bu akşam ya da hemen ertesinde bir karar vereceğiz... Şahit olduğumuz saldırıların devam etmesine izin veremeyiz. Hem de ABD olarak bu kadar güçlü iken...”

        Yukarıdaki alıntı, ABD Başkanı Trump’ın pazartesi günü askeri yetkililer ve güvenlik danışmanlarıyla yaptığı toplantı öncesi verdiği basın toplantısından konuşma notları.

        Trump gelmiş geçmiş “en tartışmalı Amerikan Başkanı” unvanını hak eden bir isim. Müslüman ülkelere vize kısıtlaması, İslamofobik çıkışları, göçmen karşıtı demeçleriyle “farklılıklarıyla zengin ve kozmopolit Amerika” imajına epey zarar verdi.

        ZAMANI GELDİ DE GEÇİYOR

        Ancak ilk kez yukarıdaki sözleri umut verici. Her ne kadar Suriye’deki kimyasal saldırıyı insani duyarlılık nedeniyle önlemek ve sivil ölümlerine son vermekten ziyade ABD’nin gücünü dünyaya göstermek ve soğuk savaş dönemini andıran çıkışlar yapan Rusya’ya “gününü göstermek” amacını gütse de önemli olan sonuç.

        ABD’nin Suriye’ye müdahale etmesinin zamanı çoktan geldi de geçiyor. Esad 200’ün üzerinde kimyasal saldırı gerçekleştirdi. Irak’ta, Afganistan’da sırf kendi çıkarı için müdahale eden ABD bunca zaman neden bekledi?

        Ben bu aşamadan sonra Washington’ın Suriye’ye müdahalesinin tıpkı 1995’teki Bosna ve 1999’daki Kosova müdahaleleri gibi gerekli ve doğru olduğunu düşünüyorum. Bosna’da da 3 yıldan fazla süren Boşnak katliamı ve 100 binin üzerinde ölünün ardından ABD’nin başını çektiği NATO gücü Ağustos 1995’te müdahale etmiş, 25 gün sonra Bosna kurtulmuştu. Kosova’da ise ABD’nin inisiyatifi sayesinde NATO 24 Mart 1999’da 78 gün sürecek bir saldırı başlatmış, Kosovalı Arnavutları kurtarmıştı. Bu müdahaleler olmasa hem Bosna hem de Kosova’da çok daha büyük kıyımlar yaşanacaktı.

        ***********

        ESAS HEDEF BAŞKA MI?

        TRUMP’ın nihai amacının İran’a saldırmak olduğu, Suriye’nin bunun için bir basamak olarak kullanıldığı yönünde yorumlar yapılıyor. Doğru, ABD Başkanı ilk günden beri İran’ı hedef alıyor. Ambargoları yeniden ve sertleştirerek hayata geçirmesi, strateji belgesinde İran’ı tehdit olarak tanımlayıp geniş yer vermesi ve verdiği mesajlar Trump’ın bir İran saldırısına hazırlanabileceğinin sinyallerini gösteriyor. Ancak sırf bunun için Suriye’ye müdahale edeceği tezine katılmıyorum. Bu, Esad rejiminin işine gelen ve Rusya ile İran tarafından yaygınlaştırılan bir tez. Üstelik bütün dünyanın gözünün önünde kanayan bir yara varken öncelikli hedef bunu durdurmak olmalı. “O yaranın kanamasına sırf daha sonra başka yeri kanatmak için müdahale edilecek” gerekçesiyle göz yumulması asla insani değil!

        ***********

        ESAD’IN MİLOSEVİÇ’TEN NE FARKI VAR?

        İŞLER bu kadar kızışmışken Türkiye çok zor ama önemli bir pozisyonda. Zira iki tarafla ilişki kurabilen ve iki tarafın da kendi yanına çekmek istediği tek ülke Türkiye.

        Bu nedenle Rusya Devlet Başkanı Putin hemen pazartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir telefon görüşmesi yaptı. Ancak Erdoğan, Esad’ın vahşeti ve saldırılarıyla ilgili tutumunda hiç geri adım atmıyor. Üstelik Türkiye bir NATO ülkesi. ABD’nin başını çekmesiyle Suriye’ye bir NATO müdahalesi olması durumunda biz de o operasyona asker vereceğiz. Bu da otomatik olarak Türkiye’yi Rusya ile ilişkileri konusunda zor bir pozisyona sokuyor. Biz son derece haklı bir pozisyondayız, bu noktada Esad’ın Miloseviç’ten hiç farkı yok. Fakat elbette Rusya ile de tamamen karşı karşıya gelmemeye dikkat etmeliyiz.

        ***********

        DİLOVASI’NDA YAŞANAN FELAKET

        DÜN Habertürk Gazetesi’nde Öznur Karslı’nın Dilovası’yla ilgili özel haberini büyük bir merakla okudum. Çok büyük bir drama, feci bir gerçeğe el atmış Öznur. Sanayi tesislerinin çok yoğun olduğu, bir nevi Türkiye’nin “Ruhr Gebiet”i olarak adlandırabileceğimiz bir yer Dilovası.

        Türkiye’de kanserden ölenlerin ortalaması yüzde 12.9 iken Dilovası’nda bu oran yüzde 33.7’ymiş! Bu korkunç bir rakam. Ve bunda çevreye ağır metal saçan, dumanı ile havayı zehirleyen fabrikaların bir numaralı sorumluluğu var.

        Birçok evde solunum cihazı rutinmiş bu bölgede. Neredeyse her hanede bir kanser hastası. Ve böyle bir manzara yıllardır devam edip gidiyor. Bu kadar yoğun zehir saçan bir alanda nasıl oluyor da yerleşim yerleri hâlâ korunuyor? Bu mahallelerin çoktan taşınması, fabrikaların da çevreye verdikleri zararı önleyecek tedbirleri almaları gerekirdi.

        Başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olmak üzere bütün yetkilileri harekete geçmeye çağırıyorum. Sayın Mehmet Özhaseki bu duruma derhal müdahale edin! Bu insanların göz göre göre ölmelerine izin vermeyin! Dilovası’ndaki yerleşimler bir an önce taşınmalı ve fabrikalardan zehirli gaz ve metallerin etrafa saçılması önlenmeli!

        Diğer Yazılar