Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMA akşamı Kübra Par ve Eren Eğilmez’in hazırladığı ve Bülent Arınç’ı konuk ettiğimiz “Gerçek Fikri Ne?” adlı program çok konuşuldu ve onlarca yayın organı tarafından alıntılandı. Arınç’ın açıklamaları birçok şeyi yeniden hatırlamama da vesile oldu.

        Açık konuşalım: FETÖ’nün işlediği suçlar nedeniyle 2003-8 döneminin üzeri örtülmeye çalışılıyor. Ancak FETÖ ne kadar korkunç bir örgüt ise yerine geçmek istediği askeri vesayet düzeni ve onun aktörleri de o kadar tüyler ürperticiydi.

        Arınç’ın somut tanıklıklarıyla yeniden gördük ki bundan 10 yıl öncesine kadar kendini siyasetin ve hukukun üzerinde gören bir vesayetçi çete Türkiye’ye hâkimdi. Bu çete açıkça hukuksuz yargı kararları çıkarıyor, siyasetçileri ideolojik sebeplerle suçlu ilan etmeye kalkıyor ve tehdit ediyordu.

        Bugün sizinle Arınç’ın program arasında bana anlattıklarını paylaşacağım. Sonra da o dönemi yeniden yaşamanız için açık kaynaklara gideceğim ve bazı gazete kupürlerini hatırlatacağım...

        ***********

        MECLİS BAŞKANI’NIN EVİNİN ABLUKA ALTINA ALINDIĞI BİR ÜLKE

        BÜLENT Arınç, program esnasında ben “FETÖ’nün yaptıkları ortada, ancak Ergenekon ile ilgili her şey uydurma mıydı?” minvalinde bir soru sorunca başka şeylerin yanı sıra bir de olay hatırlattı. Annesinin evinin Ergenekon tarafından abluka altına alındığını söyledi. Adına ister Ergenekon deyin, ister kontrgerilla, ister devlet içindeki militarist çeteler... FETÖ kadar organize ve profesyonel değildi belki ama böyle bir çeteleşme kesinlikle mevcuttu.

        Ben de program arasında Bülent Bey’e olayın detaylarını sordum. Ergenekon-Balyoz sürecinde bu olay basına kısmen yansımıştı ancak birçok parça da eksikti. Bana detaylarıyla anlattı Arınç...

        Temmuz 2003’te dönemin Manisa Emniyet Müdürü, Arınç’ı arar. TBMM Başkanı’na çok tuhaf bir haberi vardır emniyet müdürünün. Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur bir operasyon düzenlemektedir. Hedef Arınç’ın annesinin Manisa’daki evidir. (“Jandarma şehrin göbeğinde nasıl operasyon düzenleyebilir?” sorusu da diğer birçok sorunun yanında ortada duruyor tabii-NA)

        ANNENİN VEFATI

        Emniyet müdürü, “Annenizin evinin etrafını sardılar, içeriye operasyon düzenleyecekler” der. Sebep olarak da o dönemin popüler “İrticai faaliyet var” argümanı gösterilir.

        Arınç, Manisa Valisi’ni arar, ulaşamaz, Manisa Cumhuriyet Başsavcısı’nı arar, o da her ne hikmetse telefonlara çıkmaz. Düşünün iktidarda çok büyük bir Meclis çoğunluğuna sahip olan AK Parti var ve Manisa Valisi telefonlara bile çıkmıyor. Çünkü o vali de biliyor ki gerçek iktidar TSK, AK Parti yalnızca görüntüde iktidar! Asker istediği operasyonu yapabiliyor ve yapılmak istenen gayri meşru operasyonlara fetva verecek savcı da muhakkak bulunuyor.

        Manisa Jandarma Alay Komutanı Erdal Sarızeybek de en az Eruygur kadar Arınç’ın annesinin evine baskın düzenlemeye kararlıdır.

        Sonunda başsavcıvekiline ulaşılır ve o eve hukuksuz baskın kararı durdurulur. Ancak Eruygur’u bu da kesmez. Korku salmak ve gözdağı vermek için Sarızeybek’in birliklerine “Evin etrafından ayrılmayın” der. Böylece Meclis Başkanı’nın 84 yaşındaki annesinin evi 3 gün boyunca jandarma tarafından abluka altında tutulur!

        O dönemin şahitlerine göre bu hadise Eruygur’un 2-3 aşamalı bir operasyon planının parçasıydı. İstanbul’da Tayyip Erdoğan’ın, Kayseri’de Abdullah Gül’ün, Manisa’da da Arınç’ın evlerine operasyon düzenlenecek, böylece AK Parti’nin 3 önemli ismi kriminalize edilecekti.

        Günlerce jandarmanın kapısında beklediği ev, 84 yaşındaki Sevdiye Arınç’a aitti. Sevdiye Hanım, bu olaydan 3 ay sonra vefat etti.

        BÜLENT ARINÇ, GÜLENİST VESAYETLE SAVAŞTI MI?

        BÜLENT Arınç, hem 27 Nisan 2007 e-muhtırası hem 14 Mart 2008 yargısal darbe teşebbüsü hem de 367 rezaleti döneminde vesayete karşı kararlı ve cesur mücadelesiyle öne çıkmış bir isimdi. Fakat 17-25 Aralık darbe teşebbüsüne karşı ve sonra da FETÖ ile mücadele sürecinde aynı kararlı duruşu gösterdi mi? Yani askeri vesayetle savaştığı şiddette Gülenist vesayetle de savaştı mı Arınç?

        Kendisi bu soruma “Evet, askeri vesayetle savaştığım kararlılıkla Gülenist vesayet ile de savaştım” diyor ama üzülerek söylemeliyim ki bu sözleri kamuoyu yeterince ikna edici bulmuyor. Arınç bu bağlamda 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe teşebbüsü patlayınca önce susan, 30 Mart sonrasında ise trene atlamaya kalkan AK Partilileri örnek gösteriyor ancak unutmayalım ki o isimler de zaman içinde tasfiye oldular. 17-25 Aralık sürecinde Arınç’ın hükümet sözcüsü olarak açıklamaları ve özellikle Zaman Gazetesi muhabirlerine sert çıkışları herkesin aklında ama sonrasında 1 Şubat 2016’da “Cübbemi giyip savunacağım onları” çıkışı şüphesiz ki çok yanlıştı. Arınç, FETÖ tehlikesinin büyüklüğünü ve bu örgütün her hücresinin tehlike arz ettiğini o anlamda görememişti. Halbuki o sırada ordu içindeki Fethullahçıların ve özellikle F-16 pilotlarının nasıl büyük bir tehdit teşkil ettiği kamuoyunda yazılıyordu. Bana göre eğer Arınç askeri vesayetle savaştığı kadar net bir şekilde Gülenist vesayetle savaşma duruşu gösterseydi şu an Türkiye’nin en güçlü ikinci ismi konumunda olurdu...

        ***********

        ERUYGUR NE DEMİŞTİ?

        BU hadise ortaya çıkınca Arınç olayı doğrulamış, dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur da Hürriyet Gazetesi’ne şu açıklamayı yapmıştı: “TBMM Başkanı niye böyle bir tepki gösterdi anlamıyorum. (‘Bir Meclis Başkanı, annesinin evine afaki sebeplerle baskın yapılmaya çalışılmasını doğal karşılamalıydı’ demek istiyor) Yasalar çerçevesinde gayet doğal bir işlem yapılmış.”

        Şu hatırlatmayı da yapayım: Bu olay 2007’de ortaya çıktığında 14 Nisan Cumhuriyet Mitingleri geliyordu. Asker sokağa çıkmış, açıkça seçilmiş iktidara karşı organizasyonlar düzenliyor, bunların başında da Eruygur rol alıyordu. Eruygur, daha sonra mitinglerle ilgili önünün kesilmesi için bu olayın bahane edildiğini öne sürmüştü.

        ***********

        SARIZEYBEK’İN KİTABI HER ŞEYİ ANLATIYOR

        DÖNEMİN Manisa Jandarma Alay Komutanı Erdal Sarızeybek’in “Ya Gazi Paşa Duyarsa” adlı kitabı olmasa belki de bu olay kapanıp gidecekti. Ancak 2007 yılında o dönemin Türkiye’sinde prim yapacağı düşünülerek kaleme alınmış bu kitap yayınlanınca Bülent Arınç çıktı ve olayı doğruladı.

        Kitap çıktıktan sonra Vatan Gazetesi’ne bir röportaj vermişti Sarızeybek, orada zaten her şeyi anlatıyor. Kendisinden dinleyelim:

        “(Mahkeme kararını beklerken) Evin etrafında emniyet tedbirleri aldık ve kararı beklemeye başladık. Aynı günün akşamı TBMM Başkanı Sayın Bülent Arınç’ın aradığını söylediler. Telefona çıkamadım çünkü Gazi Paşa’nın koltuğunda oturan TBMM Başkanı’na bu operasyonu nasıl izah edeceğimi bilmiyordum.” Sonrasında başsavcıvekilinin araya girmesiyle arama kararı iptal ediliyor ve Sarızeybek şunları söylüyor: “Olayın ardından Şener Paşa’yı bilgilendirdim ve konuyu anlattım. Kendileri arama iznimiz durdurulmuş olsa da ev çevresinde önlem almaya devam edeceğimizi söyledi ve eve giremesek de varlığımızı göstermemizi istedi. Günlerce bir gelişme olup olmadığını öğrenmek için kendileri bizzat aradı ve ilgilendi.”

        Diğer Yazılar