Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KORKUTAN iklim değişikliklerinden, her gün okuduğunuz ölüm haberlerinden, siyasi gerginliklerden, işyerinizdeki çekişmelerden, kısacası dünyadan bir süreliğine sıyrılın... Bavulları hazırlayın, kısa bir süreliğine de olsa sizi Mars’a (bedava) geziye götüreceğim.

        Daha önce hiç gidilmeyen bir yere turistik gezi düzenlerken yolcular önceden bilgilendirilmeli ki bavullarını ve psikolojilerini ona göre hazırlayabilsinler. Onun için son kararınızı vermeden önce biraz sonra anlatacağım şartları dikkatle okuyun lütfen.

        Mars yüzeyindeki bütün fiziksel koşulları uzun süredir inceleyen bilim insanı Chris Webster’in, bir kot ve bir tişörtle bir insanın Mars yüzeyinde 1 dakika bile yaşayamayacağını, 30 saniye sonunda düşük basınç nedeniyle vücut sıvılarının kaynayacağını, iç organlarının patlayacağını açıklaması sanırım bavul hazırlarken kafanızdaki listeyi değiştirecektir. Vereceğim bilgiler kesinlikle bilimsel olarak saptanmış, NASA tarafından da ilan edilmiş verilerdir, güvenebilirsiniz. Hazırsanız başlayalım:

        1) Her şeyden önce 55 milyon kilometrelik bir yolculuk olacak bu. NASA bilim insanlarınca toplam yolculuğun yaklaşık 6 ila 8 aylık bir süre alacağı tahmin ediliyor. “Tahmin” diyorum, çünkü çok yoğun çalışmalara rağmen henüz ortada insan taşıyacak dizaynda (gücü ilan edilmiş) bir roket yok.

        2) 6-8 aylık yolculuk sırasında kapalı bir “çelik mekân” içerisinde bilinmeyene doğru uçmak biraz stresli olacağından yolcular arasında ciddi psikolojik ve muhtemelen yumruk yumruğa çatışmalar, gruplaşmalar görülebilir. Böylesi durumlarda kafanızı dinlemek için kaçıp sığınacağınız bir ortam bulunmayacak maalesef.

        3) Yolculuğun tümü yerçekimsiz ortamda gerçekleşecek. Bu sebeple ellerde, ayaklarda ve yüzde şişmeler, mide bulantıları, uykusuzluk, kemik erimesi, böbrek taşı gibi bazı rahatsızlıkları yaşamanız muhtemel.

        4) Mars’a ulaştığınızda yüzeye iniş nasıl gerçekleşecek, henüz bilmiyoruz. Kuvvetli türbülanslara maruz kalabilirsiniz. Yanınızda taşıdığınız yaşam için gerekli malzemeler tonlarca ağırlıkta olacak. Yolcuların kemiklerini kırmadan, o ağır malzemelere de zarar vermeden roketin inebileceği bir sistem hâlâ tam olarak planlanmış değil. Bu yüzden fiziksel olarak zarar görme (ya da ölme) ihtimalinizin yüksek olduğu bir inişe hazır olun.

        5) İndikten sonra kızıl renkte kumla kaplı bir çölle yüz yüze geleceksiniz. Sık sık kum fırtınalarıyla karşılaşacaksınız. Bu fırtınalar bazen bir gün, bazen aylarca devam edebilecek. Kullanılan aletlere zarar vermemesi için kendiniz kadar getirdiklerinizi de bu fırtınalardan korumanız gerekecek.

        6) Fiziksel olarak korunmak için size verilecek uzay kıyafetleri içinde yaşamanız gerekecek. Çünkü A) Güneşten uzak olacağınız için dereceler -70’leri gösterecek sık sık. Sıcaklığın 20 dereceye çıktığı zamanlar da olacak ama inanın bana o günlerde bile geceleri aniden -60’lara varan düşüşler görülecek. O soğukta uçuşan beyaz kristalleri kar tanecikleri sanıp sevinmeyin. Onlar aslında donmuş karbondioksit (kuru buz) kristalleri. Çünkü atmosferin % 95’i karbondioksit. B) Mars’ta dünyamızdaki gibi koruyucu ozon tabakası yok ve radyasyon tüm hayatı yok edebilecek düzeyde.

        7) Söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Soluyabilmek için sırtınızda oksijen tankları taşıyacaksınız. Zira oksijen oranı yok denecek kadar düşük.

        8) Bütün bu olumsuzluklara rağmen güzel manzaralara şahit olacaksınız. Mesela, Güneş sistemimizdeki en büyük, “Olympus Mon” olarak isimlendirdiğimiz yanardağı göreceksiniz. Hani dünyadaki en yüksek dağ olarak bildiğimiz, yaklaşık 9 km yükseklikteki Everest var ya, bu dağın yanında minicik bir tepecik olarak kalacak. Çünkü Oympus Mon, yaklaşık 25 km yükseklikte. Kapladığı alan ise yaklaşık Türkiye’nin yarısı kadar. Seyretmeye doyamayacağınız bir de Ay manzarası olacak. Öyle 1 tanecik değil, 2 adet Ay göreceksiniz. Adları “Phobos” ve “Deimos”. Bizim Ay gibi yusyuvarlak değiller. Çirkin, şekilsiz patateslere benziyorlar ama yine de parlıyorlar pırıl pırıl. Yıldızlı gecelere doyamayacaksınız.

        9) Dünyadaki sevdiklerinize bir mesaj yollamak istediğinizde sinyaller 15 dakika sonra ulaşacak. Yani skype görüşmesini falan unutun. Zaten dönüşü olmayan bir yolculuğa çıktığınız için herkese önceden veda etmiş olmanız gerekiyor.

        10) Yerçekimi dünyadakinin % 40’ı kadar olduğu için bir süre sonra kemik ve kas kaybınız başlayacağından önlem olarak yanınıza sevdiğiniz egzersiz aletlerinizi almayı da unutmayın.

        11) Bir geziye giderken “Unuttuklarımı oradan alırım” deme imkânınız olmadığından ilaçlarınızı, kuru yiyeceklerinizi ve içecek suyunuzu yeterli miktarda paketleyin. İçlerinde sevdiklerinizin ve yaşadığınız yerlerin fotoğrafları da olsun. Dedim ya, çok özlem çekeceksiniz; sevdiğinize de sevmediğinize de...

        12) Bütün her şey yolunda gitse bile tahminlere göre 68 gün hayatta kalabileceksiniz. Bir sonraki gelenler daha az sıkıntı yaşasın diye sistemler inşa etmek için güçlü olmanız da gerekiyor. Adınız “kahraman” olarak tarihe geçecek.

        Ne dersiniz? Hazır mısınız?

        “Nereden çıktı şimdi bu yolculuk hikâyesi?” dediyseniz söyleyeyim: NASA kısa bir süre önce 2030’lu yıllarda Mars’a gidileceğini ilan etti. Hemen ardından yazar Stephan Petranek, TED konuşmasında “Hazırız, gidiyoruz” dedi. Bir alkış, bir alkış... YouTube’da paylaşım rekorları kırıyor. Peki biraz önce anlattıklarım? Bir iki gerçekçi yazar olmasa ortada yok, tartışan yok! Yıl 2015! 15 yıl içerisinde ne tür mucizeler gerçekleşir, bu şartlar nasıl değiştirilir, tahmin etmek güç. Bir bilim insanı olarak bu kez, “Bilim her problemi çözecek” demekte zorlanıyorum maalesef. “Bize 100 milyar dolar, bir de 15-20 yıl verin hallederiz” diyor uzay bilimciler ve mühendisler...

        Şahsi fikrimi soracak olursanız, yazımın başındaki ilk cümlemi okuyun. “Sıyrılın” dediğim o dünyayı her şeyiyle daha çok seviyorum ben. Keşke ayrılacak milyarların hiç olmazsa bir bölümü onun ölmemesi için harcansa... Bebeklerin, çiçeklerin, böceklerin, kuşların, hayvanların olmadığı dünyayı ben ne yapayım...

        ASTRONOT KURTÇUKLAR

        Uzayda en uzun süre (22 ay) kalma rekorunu Valeri Vladimiroviç isimli Rus kozmonot kırdığında ilk akıllara gelen soru, kaldığı süre ve dönüşte yaşadığı sağlık sorunları oldu. Yaşadığı sorunlar listesi aslında hiç de kısa değil. Kaldı ki bu liste uzayda 4-5 ay kalan astronotlarda bile hemen hemen aynı uzunlukta.

        Peki insanlı uzay misyonlarında bu problemler nasıl çözülecek? 23 Mayıs’ta NASA buna çözüm olarak “minik astronotlar” üzerinde yapacakları araştırmayı gösterdi. Bu “minik astronotlar” insanlarla (şaşıracaksınız ama) yakın genetik benzerliği olan, Latince “caenorhabditis elegans” olarak isimlendirilen yuvarlak kurtçuklar.

        Hayatları da kısa olduğu için, yerçekimsiz ortamda yaşamları boyu kaldıklarında ne tür değişiklikler yaşayacakları, genetik bazda kolayca gözlemlenebilecek. Bir yıl içinde sonuçlar açıklanacak.

        “Gerçekten bu kurtçuklar sayesinde Mars misyonundaki sağlık problemleri hakkında bir fikir edinilecek mi?” diye sorarsanız, korkarım bu soruya da verebileceğim olumlu bir yanıtım yok. Sebeplerini açıklamak içinse bir kitap yazmam gerek.

        Diğer Yazılar