Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “KENDİNİ iyi hisset” grubu kitaplar vardır. Her biri mutluluk telkinleri verir. Yazarın yaşadığı tecrübeye göre tavsiyeler değişir: “3 basamakta incecik olun”, “Başarılı olmak için çekirdek kurallar”, “Kanseri yenebilirsiniz”, “Para kazanma sanatı”, “Ailede huzur”... Böylece liste uzar gider. Kimi kitap okunduğunda içinde kaybolduğumuz karanlığa öyle bir ışık tutar ki bir ömür boyu unutulmaz; kimi daha yarılanmadan terk edilip bir daha kapağı açılmamak üzere bir kenara fırlatılır. Bu tür kitaplarda sunulan tavsiyeler genelde içimizdeki tek bir kilidi açmaya yöneliktir: Depresyon!

        Peki, her hayal kırıklığı veya yaşamın getirdiği iniş çıkışlarından kaynaklanan üzüntü depresyon mudur?

        Uzmanlar kişiden kişiye değişmekle beraber genel semptomları 9 madde halinde sıralıyor: 1. Uzun süren çaresizlik duygusu, 2. Hiçbir şeyden zevk alamama, 3. Sürekli yorgunluk hissi, 4. Yeme ve uyku düzeni bozuklukları, 5. Konsantrasyon bozukluğu, 6. Karamsarlıktan kurtulamama, 7. Agresiflik ve saldırganlık, 8. Kötü alışkanlıklarda huzur arama, 9. Vücutta sürekli yer değiştiren ağrı odakları.

        Yok yok korkmayın! Yalnız değilsiniz. Öyle görünüyor ki ülkece çoğumuz depresyondayız. Depresyonda olmayanlar ise o kadar azınlıkta ki neredeyse çevremizde yüzünde tebessümle mutlu, sakin gezenlere kızıp ense köklerine birer tane patlatasımız bile var. Ardından da omuzlarından yakalayıp “Ekonomi bozuk, terör hortlamış, değerlerimiz yaralanmış, işsizlik tırmanmış, ayrımcılık ateşlenmiş, kıyılara ölü çocuklar vurmuş... Ve depresyonun ‘d’si sana uğramamış. Hâlâ nasıl gülebiliyorsun, kafayı mı yedin sen?” diye de çıkışasımız var. O şahıs yüzündeki gülücüğü hiç bozmadan çantasından bir kitap çıkarıp “Bu kitabı bir oku, sonra yine konuşalım” derse okur muyuz sizce? Yaşadığımız depresyondan dolayı sayfasını bile açasımız olmaz. Okuma özürlülüğümüzden dolayı kitap önermek yerine geçen hafta fırından çıkmış, taptaze bir bilimsel haberi özetleyerek sizlerle paylaşmak istedim bu hafta. Bahsedeceğim araştırma, hem kısa hem de önerdikleri yolla depresyonun silinip atılacağı konusunda yıllardır altı çizilen bir yöntemi yeniden gündeme getiriyor.

        Aging and Mental Health adlı bilimsel dergide yayımlanan makalede Missouri Üniversitesi bilim insanları, “Depresyondan kurtulmak için hayatınızı zindana çeviren kişileri affedin” diyor. Evet, affetmek en büyük ilaç. Yutulması, hazmedilmesi belki de en zor olan ilaç. Düşünüyorum da bir katil, bir hırsız, bir yalancı, bir düzenbaz nasıl affedilir ki?

        Sahi affetmekle kastedilen nedir? Besbelli ona (onlara) karşı duyulacak sevgiden bahsedilmiyor olsa gerek. Psikolog Dr. Robert Enright, kızgınlık ve nefrete harcanan enerjiyi yıkıma değil yapıma yönelik harcamayı “affetme” olarak tanımlıyor. “Birileri bir şeyleri yıkıyorsa misilleme olarak o kişiyi yıkmaya çalışacağınıza arkanızı o kişiye dönerek onsuz yeniden ve çok daha güzel bir inşaya vakit ve enerji harcamak en güzel ‘affetme’ yoludur” diyor. İnşa edilen o başarı ise düşmanın en büyük yıkımı oluyor genelde.

        2007 yılında İran’da gerçekleşen bir olay bunun en güzel örneği: Abdollah daha 18 yaşındayken arkadaşı Balal tarafından öldürülüyor. Abdollah’ın ailesi affetmediği takdirde Balal’ın idamına karar veriliyor. O gün sabaha kadar iki tarafın ailesinden de kimse uyuyamıyor. Gün ağardığında darağacında ilmek katilin boynuna geçirildiği anda Abdollah’ın annesi kalabalığı yararak yaklaşıyor, Balal’in boğazından ilmeği çıkarıyor, bağlı gözlerini açtıktan sonra gözlerinin içerisine bakarak suratına okkalı bir tokat patlatıp ağlayarak oradan uzaklaşıyor. Bir ananın bir evlat katilini nasıl olup da affettiği sorulduğunda “Başka bir ana daha evlat acısı yaşasın istemedim” diyor. Peki ipten dönen Balal’e ne olmuş diye araştırdığımda ciddi sağlık sorunlarına yakalanarak kısa sürede hastanelere düştüğü haberlerini buldum.

        Bu duygusal olay bütün dünyada psikologlar tarafından aylarca konuşuldu. Bilinen ana gerçek: İnsanların yaşadıkları haksızlıkların yüreklerinde kin, nefret, hırs, intikam gibi tamamen vücudun hormon ve enzim dengelerini altüst eden duygulara sebep olduğu, bunun ise kanser, Parkinson, Alzheimer, cilt hastalıkları gibi birçok hastalığa davetiye çıkardığı. En azından hastalıklardan kurtulmak, gelebilecek hastalıklara engel olmak için affetmekte fayda var. Fakat bu “affetmek” biraz önce anlattığım Dr. Robert Enright’ın tanımladığı formatta olmalı (Bence dönüp birkaç kez okumakta fayda var). Affetmek affettiğini sevmek anlamına kesinlikle gelmiyor. Bu arada unutulmaması gereken asıl önemli bir detayı da göz ardı etmemeli. Bu detay, John F. Kennedy’nin bir sözünde özetlenmiş. 8 kelimeden oluşan bu sözün içerisinde çok derin anlamlar gizli: “Evet, düşmanını bile affetmelisin ama adını asla unutmamalısın!”

        BÖCEK YAĞI

        HOLLANDA’da son yıllarda global ısınmayla meydana gelen iklimsel değişiklikler her türlü böcek türü nüfusunda ciddi bir patlamaya sebep olmuş. Bilim insanları bakmışlar ki evlerini, işyerlerini ve özellikle yiyecek üreten merkezleri kolay kolay bu “yeni düşmandan” arındıramıyorlar, böcek öldürücü kullanırlarsa da doğayı kirletiyorlar, yeni bir çözüm üretmeye karar vermişler. Madem sayıları bu kadar fazla, üstelik de vücutlarındaki yağ oranı çok yüksek, “Bunlardan yağ elde edebilir miyiz?” diye araştırmaya başlamışlar. Sonuç: Zeytinyağı ve tereyağından çok daha besleyici, kolesterol düzeyi çok düşük, son derece lezzetli bir yağ (Artık tadına kim baktıysa)! “Peki bu yağı kime satacağız?” sorusuna yanıt da hazır: Böcekleri yiyeceklerinde kullanan ülkeler. Satış çoktan başlamış. Hatta diğer ülkeler patent hakları için girişimlerdeymiş. Haberi okuyunca aklıma son zamanlarda Çin’i ziyarete giden arkadaşım geldi. “Her şey çok güzel, ama bir restorana gittiğimizde bilmeden garip şeyleri mideme indirme korkusuyla hep kurabiye türü hamurlu yiyecekleri seçtim” demişti. Demek ki beğenip tarifini sorsaydı aşçılar saymaya başlayacaklardı: 2 kaplumbağa yumurtası, 1 su bardağı böcek yağı...

        Diğer Yazılar