Sağlık sorununuz mu var? Oysa güç sizde!
SOHBETLERDE farkında olmadan işin içerisine bilim katarız:
"Ya hiç sorma, ailede herkes kalp hastası, kalıtımsal bozukluktan ben de aldım payımı, tekliyor bizim motor..."
"Yüksek tansiyon olmuşum, her gün ilaç kullanacakmışım babam gibi. Eh genetik ne de olsa..."
"Arkadaş! Ailede herkes sumo güreşçisi gibi, ben nasıl incecik bir bedene sahip olayım. irsi bir dert bu..."
Duyunca dersiniz ki, herkes genetik uzmanı. DNA'lar, kalıtım, genler, irsiyet sözleri havada uçuşur... Suç hep sülalededir. Hayatındaki sağlık ve fiziksel açıdan bütün negatiflikleri ve pozitiflikleri aile büyüklerinin genlerine bağlayan bir arkadaşıma sormuştum bir gün: "irsiyet, yani kalıtım ne demek biliyor musun?"
Bazı bilim adamlarına taş çıkartacak şekilde olayı basite indirgeyerek kendince açıklamıştı: "Büyüklerimizin vücutlarında nasıl olacakları kodlanan 'hokus pokus'un bir şekilde bizde zuhur etmesidir." Pek bilimsel olmasa da doğru kabul edilebilecek bu tanımlamayı yapmasına rağmen arkadaşımın büyük bir yanlışı vardı: "Günde 4 paket sigara içen ama sapasağlam yaşayan 96 yaşındaki dedesini örnek alarak aynı yolda yürümesi."
43 yaşındayken akciğer kanseri teşhisi koyuldu kendisine. Şu anda kemoterapi uygulanıyor. Dedesinin genleri onu koruyamadı. Fakat o hâlâ aynı yolda ısrarlı. "Genler sağlam, bana bir şey olmaz, hastane çıkışı sigaraya devam" diye diretiyor.
Tesadüfe bakın ki ben arkadaşıma üzülürken, geçen hafta Finlandiya'dan bilim insanları, genlerin sağlık üzerindeki etkileri konusunda benim de kafamı kurcalayan birçok soruya yanıtlar verdiler. "Journal of the Royal Society interface" isimli bilimsel dergide yayınlanan araştırma "genlerin aslında hastalık riskinde çok da büyük bir rolü olmadığı" üzerine yapılmış.
Şimdiye kadar bilinen gerçeklerin çok dışında olan bu iddia uzun süre tartışılacaktır mutlaka. Fakat yapılan açıklamalar son derece tutarlı ve mantıklı. Epigenetik araştırmaları da destekleyen bu hipotez, ilk kez 2012 yılında gündeme gelmiş. O araştırmada 50 bin tek yumurta ikizi incelenmiş ve içinde bulundukları sağlık sorunlarının genlerle (kalıtımla) ilişkili olmadığı dikkati çekmiş. Bunun üzerine Helsinki Üniversitesi bilim insanları, benzer bir araştırmayı sadece kanser hastaları üzerinde yapmışlar.
Bilimsel detayları yukarıda adını verdiğim dergide bulabileceğiniz araştırma sonucunda aslında hastalıkların tamamen dış faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığı savunuluyor. Yani bir ailenin tüm bireylerinde gözlenen rahatsızlıklar genetikle değil benzer yeme ve hayat alışkanlıkları, yaşam ortamlarının vücutlarına etkisiyle baş gösteriyor.
Peki şeker hastalığı gibi daha çocukken ortaya çıkan, kalıtsal olduğu ispatlanmış sorunlara ne demeli? O da büyüklerde yaşam tarzlarından kaynaklanan epigenetik değişimlerin bebeğe geçmesiyle açıklanıyor.
Sonuçta özet olarak anlamamız gereken şu: "Bize bir şey olmaz, sülale sağlam" yaklaşımına çok güvenip hayatınıza bariz yanlışları davet etmeyin. Sağlam genleriniz, oluşturduğunuz sağlıksız yaşam tarzınızla size "sırtını dönebilir". Bunun tam tersine, tüm aileniz gibi sağlık sorunlarınız varsa artık genlerinizi suçlamaktan vazgeçin. Sağlıklı besleniyorsanız, düzenli spor yapıyorsanız, kötü alışkanlıklara veda ediyorsanız, çevrenizde olan tüm negatif olaylara rağmen güzel olana konsantre olabiliyorsanız ve en önemlisi kendinizi ve çevrenizdeki tüm canlıları sevmeyi becerebiliyorsanız, emin olun birçok sağlık probleminize (genlerinize inat) güle güle diyebilirsiniz.
Üstelik hastalık yapan genler varsa bile (epigenetiğin kuralı olarak) o genleri "kapatabilir", bir sonraki nesle "kapalı olarak" transfer edebilirsiniz. Yani sağlık sorunlarınıza karşı He-Man çizgi kahramanının dediği gibi "Güç bende" diyebilirsiniz.
Arabanız+televizyonunuz+bilgisayarınız varsa şeker hastası olabilirsiniz
ARABA+TV+bilgisayarın üçüne birden sahipseniz günlük olması gereken fiziksel aktiviteniz % 31 düşüyor. Böylece kavanozda yaşıyor-muşçasına hareketsizlik artınca obezite % 400'e, obe-zite artınca diyabetik hastalık olasılığı % 250'ye fırlıyor.
Canadian Medical Association Journal isimli bilimsel dergide yayınlanan bu araştırmanın en ilginç tarafı ne biliyor musunuz? Bu üç unsur, özellikle düşük gelirli ülkelerde yaşayan insanlarda daha çok hastalık oluşturuyor.
Simon Fraser Üniversitesi araştırmacıları bu ilginç bulguyu şöyle açıklıyor: "Adı geçen teknolojik imkânlar düşük gelirli ülke bireylerine daha geç ulaştığından insanların sağlığını araştırırken teknoloji öncesi ve sonrası karşılaştırmayı rahatlıkla yapabiliyoruz. Fakat yüksek gelirli ülkeler uzun süredir bu imkânlara sahipler. Elimizde teknoloji öncesi sağlık verileri olmadığından bir karşılaştırmayı tam olarak yapamadık. Fakat diğer yandan şunu da unutmamak gerek. Yüksek gelirli ülkelerin insanları teknolojinin getirdiği hareketsizliğin ve sağlık tehdidinin farkındalar. Kendilerine sunulan spor imkânlarını kullanarak arayı kapatmaya çalışıyorlar."
Bence bu 3'üne de sahip olun, ama hareketsizliğinizin sizden götürdüklerinin de farkında olun...