Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        7 Ocak tarihi şimdiden birçokları tarafından milat olarak işaretlendi. Cihat ettiğini düşünen iki kardeş, Charlie Hebdo adlı mizah gazetesine saldırdı, onu takiben bir markette müşterilerin rehin alınması suretiyle bir eylem gerçekleştirildi. Fransa’da büyük bir gösteri düzenlendi, dünya liderleri yürüdü. Dillere pelesenk olmuş sloganın aksine ben Charlie değilim. Saldırıda hayatını kaybedenler için üzülmekle beraber, derginin yaptığı ajitasyona düşünce ya da sanat diyemiyorum, onlarla özdeşleşemiyorum. Sadece Hz. Muhammed için çizilen karikatürler değil, Hz. İsa için, Papa için çizdikleri de son derece rencide ediciydi.

        Charlie Hebdo, düşünce ve ifade özgürlüğünün kalesi değildi, “Her kutsala saldırıyoruz, Yahudiliği de hicvedelim” diyen karikatüristi işten atmıştı. Ancak bu durum Kouachi kardeşlerin gerçekleştirdiği rezaleti kınamadığım anlamına gelmez. Dergiye ve markete yapılan saldırıları insani açıdan da İslami açıdan da son derece rahatsız edici buluyorum. Faillerin Müslüman olması saldırıyı İslami yapmıyor. Kaleme karşı Kalaşnikof, mizaha karşı ölüm: Adalet bu değil. Dahası cihat bu değil.

        Peygamber’e hakaretin kabul edilemez olduğuna inanmak ile bu edimi ölümle cezalandırmaya girişmek birbirinden ayrı şeyler. Peygamber’imiz (SAV) eğer isteseydi daha Mekke döneminde, Darünnedve’yi basıp müminlere hakaret edenleri ve işkence yapanları kılıçtan geçirecek bir gönüllü bulabilirdi. Eğer isteseydi Taif’te onunla alay edip taşladıklarında ve her yerini kan içinde bıraktıklarında, dönüp hiç değilse bir beddua ederdi. Bunları yapmadı. Hakeza “Hudeybiye” diye bir vaka var. Sorunları siyasetle çözme gereğinin billurlaşmış hali. Kanaat önderleri, âlim diye anılan zatlar özel hayata ilişkin ruhsatları ballandırmak yerine biraz da bunları anlatsalar diyorum. Tamam, Batı haksız, ama Hz. Muhammed’in (SAV) sorunlara insani ve siyasi çözümler üreten kişiliğinin bu denli es geçilmesi, İslamiyet ve insaniyet kaybına neden oluyor ki maliyeti hepimizin sırtına yüklenmekte.

        Öte yandan şuna dikkat edilmeli: Radikal İslamcılık, terörizmle sarmaş dolaş bir cihadizmi Kurani cihat bağlamına yerleştirirken referans aldığı verileri 20. ve 21. yüzyılda yaşananlardan temin ediyor, Kuran’dan ve Peygamber’den değil. Cihat sadece elbise, asıl güdüleyici intikam duygusu.

        Zira egemen Batı, elindeki kanla yüzleşmiş değil. Hebdo saldırısına yönelik tepki bile Batı’nın ancak ve ancak kendilerinden biri öldüğünde yapılanı “insanlığa saldırı” olarak algıladığını net biçimde ortaya koydu. Oysa Neo-Nazilerin yaktığı ya da 11 Eylül’ün devamı olarak İstanbul HSBC bombalamasında ölen Türkler nasıl da sessizlikle geçiştirilmişti. Ölümlere yapılan bu eşitsiz muamele bile Fransa cinayetlerini gerçekleştirenler ve onların Ortadoğu, Afrika, hatta Türkiye’deki destekçilerinin içinde neden bu kadar nefret biriktiğini anlamak açısından ipucudur.

        Fransızların sadece 1954 ve 1964 yılları arasında Cezayir’de nüfusun % 10’unu öldürdüğü hatırlanmadığı sürece Kouachi kardeşlerin gerçek motivasyonu anlaşılamaz.

        En güncel kırılma noktası ise Batılı liberal demokrasilerin, İslam’ın demokrasiyle meczedilme ihtimalini pratiğe geçirmeye çalışan Müslüman Kardeşler gibi hareketlere takındığı tavırdır. Mursi ve silahsız destekçileri Abdülfettah Es Sisi tarafından terörist ilan edilip öldürülürken Batı’nın darbeyi onaylamayı seçmesi, radikalizmden başka seçenek olmadığı yolundaki hissiyatın sıradan Müslümanlar arasında bile dolaşıma girmesine neden oldu.

        “Ama Kuran’da cihat var ve bu tür eylemler için referans teşkil ediyor” mu diyeceksiniz? Bildiğim kadarıyla Hz. İsa cihat emretmedi ama Hıristiyanlar yüzlerce yıl Haçlı “cihatları” düzenlediler ve bunu İsa adına yaptılar.

        “Ama bu geçmişte kaldı, onlar laikliği getirdi, bunları bıraktılar” mı diyeceksiniz? Breivik hem laik biriydi hem de motivasyonunu Hıristiyan Batı değerlerinden aldığını saklamayan biriydi. 2011’de çoğu çocuk 77 kişiyi çokkültürlülük ve çoğulculuk safsatasının Hıristiyan Batı değerlerini bozduğu gerekçesiyle öldürdü. An itibarıyla Orta Afrika Cumhuriyeti’nde LRA isimli aşırı dinci Hıristiyan bir örgüt kendisine biat etmeyenlerin burunlarını kesiyor ve yerli halka kan kusturuyor. Ama Bill Maher, R.Murdoch ve yerli İslamofobiklerimizin bu veriler üzerinden “Bütün Hıristiyanlar sorumludur” ya da “Evet bu bal gibi Hıristiyanların sorunudur” dediğini duymuş değiliz.

        Yarın devam edeceğim.

        Diğer Yazılar