Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ Almanya’da yaptığı bir konuşmada “Almanya’dan beklentilerimiz var” demiş. Şair İzzet Yasar da şunu demiş: “Bizim sadece Kürt vatandaşlardan beklentilerimiz var. Yakanıza yapışıp kürsülerinizden indirecekleri günü bekliyoruz.”

        Bugün çok açık, net ki, PKK Kürtlerin geleceği adına çalışmıyor. PKK; KCK’sıyla, HPG’siyle, YDGH’siyle araziyi belirli bir ideolojik tutumun yönetimine hazır hale getirmeye, sonra da o ideolojik tutumun militer, totaliter, tekçi vesayetine teslim etmeye uğraşıyor. Her açıklama, her demeç, her tutum ve her ittifaklarıyla şunu söylüyorlar: “Ayrılmayacağız, ama bu ülkenin bir bölümünü biz yöneteceğiz. Buralarda bizim kadrolarımız olacak. Tamamının Kürt olması şart değil, Türk solu da olur.”

        PKK Kürtleri böyle pür seküler, Marksist Leninist uzamlı, ama ABD ve İran destekli, yerel otoriteye anti emperyalist; küresel otoriteye anahtar teslimli sadakat içeren hibrit bir ideoloji heybesini taşımaya zorluyor, azmettiriyor ya da kandırıyor.

        Irkçılıktan, Türkiye düşmanlığından mürekkep oltalarının ucuna “daha fazla demokrasi”, “eşitlik”, “anayasal vatandaşlık”, “devletin anadilde eğitim yapması” gibi talepleri takıyorlar. Ama bunları silahla değil siyasetle savunmayı başaramadıkları günden beri daha farklı bir strateji uyguluyorlar. Türkiye düşmanlığı yaptıkları halde bunu açıktan söylemek çıkarlarına zarar vereceği için “bütün mesele ‘AaKaaPe’ imiş” gibi yapıyor, terörle mücadele edenleri yıldırmak, şüpheye düşürmek için onlara “sarayın ordusu”, “sarayın polisi” gibi lakaplar takıyorlar.

        Kürtler bu arada, eğer HDP’ye oy verirlerse silahı değil siyaseti desteklemiş olacaklarını düşünen Kürtler de, çözüm sürecini desteklemiş Kürtler de, korkudan ve gelecek kaygısıyla KCK ve HDP çizgisine meyletmiş Kürtler de habire ölüyorlar. Asker olup ölüyor, kandırılıp götürüldüğü dağda terörist olup ölüyor, eğer örgüte karşı gelirse infaz edilip ölüyorlar. PKK çatışmasızlık kararını iptal ettiği için, PKK yüzünden ölüyorlar.

        Kürtlerden Türkiye’ye düşmanca tavır alan PKK’ya ve bazı HDP vekillerine tepki göstermesini, yolunu ayırmasını, dik durmasını beklemek hakkımız. Bütün Türkiye vatandaşlarından, özel ve tüzel kişiliklerinden, kurum ve kurullardan terörizm propagandası yapmamasını beklemek hakkımız. Ama bunu beklerken haklı olabilmek ancak ırkçılık zehrinden kaçınabilmekle, şiddete kapı aralayan eylemlerden kaçınmakla mümkün. Eleştir, gerekirse protesto hakkını kullan, ama mala zarar vermeyle başlayan öfke nöbetlerinin göz açıp kapayıncaya kadar cana, fiziksel bütünlüğe zarar verme boyutuna ulaşacağını, bunun da kabul edilemez sınırlara dayanacağını unutma.

        Bu noktada Türkler-Kürtler arasında var olan ve ancak mühendislik faaliyetiyle zedelenebilecek bağları koparacak hal ve gidişat hakkında uyarıyı elden bırakmamalı.

        Duyduğumda kanımı donduran bir ifadeyi istemeden de olsa anmak ve belirtmek zorundayım ki: Terörle mücadele kimi acûl Türk ırkçılarının sandığı gibi “Operasyon değil katliam istiyoruz” cümlesi eşliğinde cadde arşınlayarak olmaz.

        İnsanları hem Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne hem Kürtlerin üzerine yürümeye teşvik eden, aynı anda birden fazla dinamiği ateşlemeye kalkan kimi siyasetçilerin de tekrar itidal yoluna girmesi gerekiyor. PKK’nın caniliklerini AK Parti’ye ve Cumhurbaşkanlığı’na yıkma stratejisinden vazgeçilsin. Çünkü insanları sokaklara dökmenin ve sokağa dökülmenin mevcut iklimde yaratacağı sonuç kitlelerin karşı karşıya gelmesidir. Türklerin masum ve sivil Kürtleri darbetmesi olasılığında gerçekleşebilecek karşı ataklarla PKK’nın eylem alanını ve doğal olarak da çatışma alanını Orta ve Batı Anadolu’ya kadar yayma hedefi için gereken zemin oluşmuş olacak.

        Ondan sonra yaşanacak olan da ya topyekûn savaş ya da sivillere “Beceremediniz bırakın” diyecek gayri milli şer ittifakının talep ettiği şekilde askerin darbe yapmaya zorlanması. Yahut ikisi birden. Diyeceğim o ki sadece akıllı olarak ya da sadece vicdanlı kalarak bu işin içinden sıyrılamayız.

        Hem vicdanlı hem akıllı olmak gereken zamanlar.

        Diğer Yazılar